Muhteva çok önemli…
İletişimdeki olağanüstü gelişmeler, yeni iletişim kanallarının hızla hayatımıza girmesi medya dünyasında çözülme ve yeniden örülme sürecini alabildiğine hızlandırdı. Dijital ortamda iletişim kurabilme, bütünüyle yazılı kültür aşamasına geçmeden ikincil sözel kültür aşamasının yaygınlaşması ve derinleşmesi "içerik" oluşturmanın önemini artırıyor. İçerik geliştiren medya araçlarının kendi müşterisini yaratabileceği ve koruyacağı düşüncesi güç kazanıyor.
Kalıcı olabilmek için birey, topluluk ve toplum düzeyinde saygı uyandıran ve ilham veren içerik oluşturmak gerekiyor.
Tarihçimiz İlber Ortaylı, 'Tarihin Sınırlarına Yolculuk' adlı kitabında, "Şekil ve muhtevayı birbirinden ayırmak lazımdır. Muhteva aslında kendi içinde yaşayabilen, kendi içinde teşkilatlanabilen bir toplum yapısı kurulması demektir; bu en önemli hadisedir. Yani günlük ekmeğini, günlük işini temin ettiği müesseseye sahip çıkmayı, onu düzeltmeyi, korumayı bilen küçük vatandaş gruplarının toplumları, gerçek demokratik toplumlardır. Böyle bir toplumda demokratik nüve vardır; böyle bir topluma totaliter rejim gelse bile, yıkılmaya ve yıkıldığı gün demokrasi yeniden yeşerme ve boy atma kabiliyetine sahiptir" genellemesini yapıyor.
İçerik, herhangi bir oluşumun bileşen ve bağlamları arasındaki dengenin sağlamlığını anlatır; kendini yeniden üretebilen bileşen ve bağlam dengesi sağlam içerik oluşturur.
Yaygın anlatımı ile birikim yeteneğini koruyan, geliştiren ve uzun dönemli geleceğini güven altına alan yapılar sağlam ve tutarlı bir içerik gerektirir.
Hayatı algılama biçimimiz içeriğin niteliğini belirler. Toplum olarak, Orhan Pamuk bizim bir "cemaat toplumu" olduğumuzu söyler: Kendimizi cemaatler, takımlar, aşiretler, kümeler, yöreler vs. ile tanımlar, kendi yaşam öykümüzden çok, cemaat tarihi ile ilgileniriz, kendi ahlaki seçimlerimizden çok, takımımıza bağlı kalmayla dertleniriz diye tasvir eder.
Eğer kültürümüz topluluk aşamasından yani cemaat düzleminde kalmışsa; insanların düğünde, dernekte, tarlada, tapanda, toyda, törende, çarşıda, pazarda birbirlerini gözle ve sözle gözeten ve denetleyen aşamayı geçememişse; işimizin zor olduğunu bilmeliyiz.
Sağlıklı içerikler oluşturabilmemiz için kendimiz olabilmeliyiz… Kültürümüzde sorgulama üzerine kurulmamışsa, bir bileninin söylediklerini onaylama ve anlamadan alkışlama düzeyinde ise, Claude Levi-Strauss' un uyarısı önem kazanır: "Kültürün gerçekten kendisi olabilmesi ve bir şey üretmesi için, söz konusu kültür ve mensupları, özgünlüklerinden ve hatta bir ölçüde başkaları üzerindeki üstünlüklerinden emin olmalıdır; kültür, sadece etkileşim koşullarında bir şey üretebilir. Artık yalnızca tüketiciler olmamız, dünyanın herhangi bir noktasından ve her kültürden bir şeyler tüketebilmemiz, fakat bütün özgünlüğümüzü de kaybetmemiz ihtimali bizi tehdit ediyor" olmasını kavrayamaz, sağlıklı bir gelecek inşa edemeyiz.
Bütün veriler, hızlanan gelişmelerin sağlam bir kültüre dayanmadan kavramadığını gösteriyor.
Sağlam bir içerik oluşturabilmemiz için sağlam bir kültürün davranışlarımızı yönlendirmesi, kendini yeniden mekanizmanın işlemesi gerekir… Değerlerimizin, değerlerden üretilen irademizin, irademizle geliştirdiğimiz projelerimizin, ortak çıkarlarımızın ve işleyen kurumlarımızın var olabilmesi bu konuları yaygın olarak tartışabilmemize bağlı.