Muhtar Kent'in uykularını kaçıran şey
Dünyanın en büyük şirketlerinden birinin…
The Coca Cola Company'nin Yönetim Kurulu Başkanı…
Aynı zamanda CEO'su…
Dün Sabancı Üniversitesi'nde bir konferans verdi.
Dünyaya, hayata ilişkin düşüncelerini öğrencilerle paylaştı.
Bu arada uykusunu kaçıranlara da değindi…
Neydi Kent'in uykusunu kaçıran şey biliyor musunuz?
Kibir…
Kibrin, Coca Cola'nın önündeki "bir numaralı tehdit" olduğunu anlattı Kent…
"Sonun başlangıcı" anlamına geldiğini…
+++
Geçen hafta Cumartesi günü gazetemizde yer vermiştik…
Muhtar Kent'in Harvard Business Review'da yer alan söyleşisini arkadaşımız Didem Eryar Ünlü'nün yaptığı derlemeden sizlere aktarmıştık…
Dünkü konferansta değinip geçmiş ama o söyleşide, bu kibir meselesini açıyordu Kent…
Bir bakıma özeleştiri yapıyordu:
"90'lı yılların sonunda kibirden dolayı neredeyse çöküyorduk…
Kendimize ve temel işimize olan inancımızı kaybetmiştik…
Kibirli olmuştuk" diyor ve ekliyordu:
"Kendi içimize gömülmüştük…
Toplantıların büyük bir bölümünü kendi aramızda gerçekleştiriyorduk…
Dünyanın nasıl değiştiğini görmüyorduk…"
+++
Bu durumdan kurtulmalarında kendisinden öncesi CEO'nun; Nevill Isdell'in katkılarına değinmeden geçemiyor Kent…
Bulduğu formül basit ama etkili olmuş…
Önce dünya genelindeki 400 üst düzey yöneticileri ile konuşmuşlar…
Şirketin bu noktaya nasıl geldiğini sorgulamışlar…
Ve tabii bu noktadan nasıl kurtulabileceklerini…
İş ortaklarıyla da aynı şeyi yapmışlar…
Özellikle de şişelemedeki ortaklarıyla…
Sonra da iç toplantılara son vermişler!
+++
Muhtar Kent, insanlarla konuşmanın, onları dinlemenin önemine dikkat çekiyor…
Ona göre "sürdürülebilir" olmanın gereği bu…
Coca Cola'da hiçbir sorun yaşamadan, sınırlarda, kültürlerde gezebilen kişiler istediklerini kaydediyor.
Herkesle konuşabilen, herkesin elini sıkabilen…
Kendisinin de bu Çarşamba günü Filistin topraklarında olacağını, Ortadoğu'da çeşitli mağazaları ziyaret edeceğini anlatıyor…
Saha da olmanın önemini vurguluyor…
Kent, Coca Cola'nın Facebook'ta 35 milyon hayranı olduğunu söylüyor…
Los Angeles'te iki tüketicinin kurduğu sayfanın, bugün "dünyanın bir numaralı " Facebook sayfası haline geldiğini ve Facebook'ta insanlarla konuşabiliyor olmanın çok değerli olduğunu anlatıyor Kent…
"Size işiniz ve markanız için önemli şeyler söylüyorlar" diyor;
"Çünkü bugün insanların bir ürünü satın almalarının nedeni, sadece ürünün kalitesi değil, bu ürünleri üreten şirketlerin karakterine duydukları güven…"
+++
Her zaman öyle miydi, değil miydi bilmiyorum…
Ama bugün kilitleri açan…
Pazarın da, siyasetin de şifresini çözen yaklaşım belli…
Muhtar Kent'in aktardığı tecrübe de bunu söylüyor…
Kibir değil…
Burnu büyüklük değil…
Kendi içine gömülmek değil…
Aksine…
Şifreyi çözen şey; gözlem ve insanları dinlemek…
Ve buradan öğrendikleriniz, ezberinizi bozmanızı gerektiriyorsa hiç çekinmeden bu adımı atıp, değişim sizi "değiştirmeden" yeni koşullara uyum sağlamak…
Umarım, Muhtar Kent'in öğrencilere verdiği tavsiyeye "büyükler" de kulak kabartır…
Nakde saygı gösterin!
Kent'e göre "girişimcilik ruhu" çok önemli…
Sabancı Üniversitesi'nde geleceğin yöneticilerine seslenen Kent şöyle diyor:
"Şirket sahibi gibi davranın…
Ve nakde saygı gösterin…
Girişimci olmanın temel unsuru bunlardır…
Kredi, borç almadan önce iki defa düşünün…
Büyük şirketlerde hiç kimse nakit para görmez…
Bir şekilde biletinizi birisi öder…
Yemek önünüze gelir…
Maaşlar banka hesaplarına yatırılır…"
Konferansı arkadaşımız Serap Güneş baştan sona izledi…
Onun anlattığına göre, Kent yukarıda yer verdiğimiz bu sözlerden sonra Kent elini cebine atmış…
Cebinden çıkardığı paraları sallayarak, başta verdiği mesajı tekrarlamış:
"Nakde saygı göstermeyi öğrenin…"
Kent, bu sırada elindeki dolarlara bakmış:
" Amerika'dan yeni geldim… O yüzden cebimden dolarlar çıktı… TL'ye çevirmeye fırsatım olmadı… Keşke TL'leri cebime koysaydım…" demiş ve sözlerini şöyle tamamlamış:
"Bazen para dolusu bir valiz getiriyorum, bu paraları insanların önüne yığıyorum. Nakit paraya saygı göstermemiz lazım…"
Dünyanın gidişatına dair öngörüler…
Muhtar Kent, öğrencilere tavsiyelerinin yanı sıra, dünya ekonomisiyle ilgili, kendisinin dünyadaki gidişatı nasıl gördüğüyle ilgili önemli mesajlar veriyor…
İşte bu mesajlardan özetler:
-Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin gibi ülkeler daha güç kazanacak. Ama aynı zamanda Endonezya, Türkiye, Vietnam, Meksika, Fas, Güney Afrika gibi hızla büyüyen ülkeler de dünyanın dengesini değiştirecek…
-Şirketlerin durumu genel olarak iyi. Ancak buna karşın istihdam hala çok kötü durumda. Asya, Latin Amerika, Avrasya, Afrika ekonomileri, Türkiye gibi ülkelerin ekonomileri hali hazırda bu krizi fazla hissetmedi.
- Ancak ortada daha dikkatli olunması gerektiğine dair işaretler de var… Toparlanma açısından kırılganlık var. Daha koordineli bir biçimde harekete geçerek Batı Avrupa ve Kuzey Amerika ekonomilerini bu resesyondan daha hızlı çıkartmamız gerektiği kesin.
-Aynı zamanda dünyada bir liderlik krizi de var. Yani cesur liderlerin eksikliğini hissediyoruz. G-7'nin önemi giderek azalıyor. G-20' de henüz inandırıcı bir alternatif olarak karşımıza çıkmadı.
-Bütün bunlar yaşanırken, global tüketici, tamamen aklı karışmış durumda karşımıza çıkıyor. Hızlı tüketim ürünleri satan şirketler açısından baktığımızda tüketicinin aklının karışık olduğunu görüyoruz. Tüketici güveni piyasaların çoğunda azalıyor.
-İlginç bir gelişme daha var. Özellikle keyfi tüketici harcamalarının tahmin ettiğimiz kadar sağlıksız durumda olmadığını görüyoruz. Örneğin beyaz eşya satışına kıyasla, televizyon, buzdolabı satışına kıyasla bizim gibi keyfi ürün satan şirketlerin durumunun o kadar kötü gitmediğini görüyoruz.
-Böyle bir ortamda küresel şirketler büyümenin şifresini çözmek durumunda. Yani büyümenin cebir işlemini, denklemini çözmemiz gerekiyor. Bir şekilde büyümenin şifresini deşifre etmek, çözmek lazım…
Hayatta her zaman ikilikler var…
Coca Cola'nın yönetim kurulu başkanına göre, 2011'de dünya ekonomisi yüzde 3 büyüyecek. Ancak gelişmekte olan, yükselen piyasalarda bu oran daha yukarıda olacak. Türkiye'yi de içine kattığı Avrasya, Latin Amerika ve Asya ülkelerinin büyüme oranları yaklaşık yüzde 5 düzeyinde olacak. Kent, gelişmiş ülkelerde ise yüzde 1.7-1.8'lik bir büyüme oranı bekliyor.
Kent'in ekonomideki gelişmelerle ilgili değerlendirmeleri ise şöyle:
-Kriz ne olursa olsun, volatilite, değişkenlik her zaman olacaktır. Her şey daha değişecek. Bilgi de daha hızla gelişecek. Bu da kötü bir sonuç değil. Ben ve Coca Cola'daki ekibimin ortak bir görüşü var: Dünyada karşı taraftan nasıl rüzgarla karşılaşırsanız aynı şekilde sizin arkanızdan yelkenlerinizi şişirecek rüzgarlarla da karşılaşabilirsiniz. Dünyada hep böyle ikilikler söz konusudur. Yani insanı zorlayan şeyler vardır, diğer yandan insanın önüne büyük fırsatlar da sunar. Burada bir paradoks var…
-Şu anda dünyada 'müthiş' bir kentleşme yaşanıyor. 2010-2020 arasındaki kentleşme oranının, 3 ayda bir İstanbul büyüklüğünde bir kentsel nüfusun oluşması anlamına geleceği hesaplanmış. Yani yaklaşık 750 milyon kişi 10 yıl içinde kentleşmiş olacak.
-Bana göre, dünya 1 veya 2 ekonomik süper güce sahip bir dünya olmayacak. Dünya ekonomisinde güç ve zenginlik paylaşımında büyük bir denge değişimi yaşanacak. Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin gibi ülkeler daha güç kazanacak. Aynı zamanda Endonezya, Türkiye, Vietnam, Meksika, Fas, Güney Afrika gibi hızla büyüyen ülkeler de dünyanın dengesini değiştirecek.