Muhtar Kent ve Indra Nooyi'ye kulak verirsek

Rüştü BOZKURT
Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ [email protected]

Biri Coca-Cola'nın tepesindeki Türk, öteki PepsiCo'nun tepesindeki Hintli. Hayatın eleklerinde sayısız yarışı önde bitirerek, kariyerin doruğuna ulaşmış iki insan.

Kent ve Nooyi neden önemli?

Ülkemizde yazı yazma gayretinde olan çoğumuz Çetin Altan'ın "nesebi sahih" çocukları sayılırız. Zihnimizin derinliklerinde O'nun yarattığı birikimden mutlaka bir kırpıntı vardır: "Kendi kendinize böbürlenmeyi bırakın, uluslar arası eleklerin üstünde kalabiliyor musunuz?" diye sıkça yinelediği sözlerini anımsıyoruz.

Kent ve Nooyi'nin başında bulunduğu şirketler bütün insanları, çok değişik kültürleri, alabildiğine farklı algılamaları kucaklamak zorunda. Bu kucaklama, çok seslilik ve çok kültürlülüğün izini sürmezse, uzun soluklu gelişmeler yaratamaz.

Kent ve Nooyi'nin gözlemleri, gelecekte daha çok birbirine bağlanacak, iç içe yaşamak zorunda kalacak insanlığın sorunlarını çözmede bize yol gösterici ip uçları sunabilir.

Muhtar Kent, Dünya Türk Girişimcileri Kurultayı'nda bir değerlendirme yaptı. Medyaya yansıyan o değerlendirmesinde diyordu ki:

"...benim şahsi fikrim, içinde bulunduğumuz küresel kriz bizim kuşak için kapsamlı, acı verici, benzeri görülmemiş olsa da, akıllı ve cesaretli liderler için bir fırsat sunabilir, daha doğrusu sunmalıdır. Zaman panikleme zamanı değildir. Bizler bu filmi birkaç kez daha gördük. Türkiye daha önce bu tip krizler yaşadı. Daha kuvvetli ve esnek olarak bu krizlerden çıktı. Esasında tarihteki bu kritik anı, ilerleme ve kurumlarımızı kuvvetlendirmek için kullanmalıyız. Bugün itibariyle içinde bulunduğumuz bu süreç, bence krizden doğacak yeni fırsatlara karşı nasıl daha güçlü ve hızlı tedbirlerle, daha esnek olarak neler yapabileceğimize karar verme zamanıdır."

Yeni duruma uymuyor

Ruhi Sanyer'in söyleşisinde Inra Nooyi, Kent'in saptamasını başka bir açıdan değerlendiriyor:

"…makroekonominin eski kurumlarının ve kurallarının yeni duruma uymadığı gözüküyor. Bugün birbiriyle kaynaşmış dünyada herkesin ekonomik kaderinin birbiriyle yakından bağlı olduğunu görmeliyiz. Yani dünyada ekonomik canlanmaya giden doğrusal bir yol olduğunu düşünmüyorum."

Nooyi, yeni bir makroekonomik teoriye ihtiyaç olduğunun altını çiziyor. Ve değerlendirmesine bir ekleme yapıyor: "…bugünün ve yarının kapitalizmi, geçmişin kapitalizminden çok farklı olacak (…) gelecekteki şirketlerin kuralları da bugünkünden daha farklı olacak.

Birbirinin rakibi iki çok uluslu şirketin tepesindeki iki iş insanının anlattıklarına kulak vermeli, onları anlamaya çalışmalıyız.

Dönüp ülkemize baktığımızda, algılamalarımızı saptıran etkenlerden birinin de "asa kültürü" olduğunu gözlüyoruz. Musa Peygamber'in, elindeki asasını savurup, "ol!" dediği her şeyin yerine geldiğine inançtan bugüne bazılarımız, "…devlet isterse yapar" algılamasına kendini kaptırmış durumda.

Eğer hayatın öz gerçeğini içimize sindirmiş olsak, yoksul yurttaşların olduğu yerde zengin devletin olmayacağını kavrar; zenginliği bizlerin üretmesi gerektiğini daha iyi fark eder ve gereğini yaparız. Bu da, Kent'in altını çizdiği gibi, krizi ağlama duvarı haline getirmeden, fırsatları değerlendirmeye odaklanmakla olur.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar