Mühendis gözüyle KOBİ'ler
"KOBİ'ler bir efsane midir, yoksa öyle sunulup bazı yaşamsal gerçekler hasıraltı edilmek mi istenmektedir? Sınai gelişmede KOBİ'lere biçilen rol ön planda tutulup bazı 'sömürü' mekanizmaları gözden uzak mı tutulmaktadır? Bu işletmeleri kalkınma ve değişimin motoru olarak niteleyip, yapının geleneksel ve kırılgan özellikleri saklanmakta mıdır?"
Mühendis, Türkiye'nin küçük ve orta ölçekli işletmeler dünyasına "sorgulayıcı" ve "hesapçı" kafasıyla dalınca, bu soruları, hazırladığı kapsamlı raporun giriş bölümünde peş peşe sıralıyor.
TMMOB Makine Mühendisleri Odası'nın "Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi İşletmeleri-2010 Raporu"ndan söz ediyorum. Raporun amacı, aktardığım sorular bağlamında şu cümle ile ifade ediliyor:
"… her an her yerde abartılarak 'Türkiye'nin kalkınma reçeteleri' veya 'sanayi mucizeleri' olarak sunulan KOBİ'leri nesnel bir yaklaşımla inceleyip gerçekleri somut veri ve rakamlarla ortaya koymaktır."
Yavuz Bayülken ile Cahit Kütükoğlu'nun imzalarını taşıyan rapor kapsamı, içeriği ve ekonomi gündeminde tartışma değeri bulamayan analiz, sorun ve tespitleriyle dikkati çekiyor.
Küçüksün sen küçük kal!
Raporda ilginç analizlerden biri KOBİ'lerin 1997-2008 yılları arasındaki yatırım profiline ilişkin. Hazine Müsteşarlığı kaynaklı veriler değerlendiriliyor. 12 yılda 11 bin 440 teşvik belgesi alınmış. Yatırımların büyük bölümü tevsi, darboğaz giderme ve modernizasyon ile sınırlı. Gerçekleşme oranı ise yüzde 70.
Tamam, neticede bunlar da yatırım. En azından mevcudu "yatay" eksende büyütüyor. Nicelik geliştiriyor. Ama, nitelik değişmiyor. Oysa, küçüğü "ortaya", ortayı "büyüğe" çekmek ancak nitelik geliştirici yatırımlarla mümkün. Yani, dikey eksende büyüme ile…
Teşvik verilerinin analizinde12 yıllık bilgi setinin özeti şu: KOBİ dünyasında tesis başına yatırım miktarı 144 bin 825 dolar. Tesis başına kullanılan toplam kredi 96 bin 650 dolar. Tesis başına istihdam 6,9 kişi. Çalışan başına yatırım tutarı 25 bin 200 dolar.
Bunlar ortalama rakamlar. Kendileri haddinden fazla küçük fakat anlamları büyük. KOBİ'lerin onca desteğe, teşvike rağmen, istisnalar dışında, kendilerini adeta "kaderlerine razı" bir zihin modeline kapattıkları söylenebilir. Böyle bir tespit abartılı olmaz.
Nitelik sorunu işgücüne yansıyor
Veya, işgücünün yapısı nitelik sorununa yansıyor. Tarım, hizmetler… Bu sektörlerde de KOBİ işgücünün niteliği, önemli ve ciddi bir sorun. Ama, sadece imalat sanayiine odaklanan bir inceleme bile sorunun büyüklüğünü göstermeye yetiyor.
2008 yılı verilerine göre, imalat sanayiinde toplam 306 bin 404 işletme 2 milyon 358 bin 542 kişiyi istihdam ediyor. Bunan 581 bin 812'si nitelikli. Gerisi sıradan işgücü. Nitelikli oranı yüzde 24,6. Yuvarlak hesap yüzde 25. Sanayi KOBİ'lerinin yüzde 25 nitelikli oranı ile bulundukları noktadan daha ileriye yürümeleri hiç kolay değil.
Alt sektör analizinden daha ilginç bilgiler çıkıyor. Türkiye sanayi KOBİ'lerinde en yüksek nitelikli işgücü oranı makine imalat sektöründe; her 100 çalışanın 46,3'ü nitelikli. Bunu metal eşya yüzde 32,4, gıda-içki,tütün yüzde 29,1, mobilya yüzde 32,4 ile izliyor. Tekstil-hazır giyim sektörü ise bu konuda iyi bir sınav vermiyor; yüzde 21,5.
Söz nitelikten açılmışken şu bilgiyi de aktarayım. İmalat sanayi sektörlerinde faaliyet gösteren toplam 306 bin 404 işletmenin 245 bininde mühendis istihdam edilmiyor. 30 bin işletmede 1; 25 bin işletmede 2 ilâ 5; geri kalan orta ölçekli 3 bin işletmede 5 ilâ 35 mühendis istihdamı söz konusu.
Bu bilgilerin ışığında yazıyı bir soruyla bitireyim: Mühendisi olmayan KOBİ'nin Ar-Ge'si olur mu? Ar-Ge'si olmayan KOBİ ileri teknolojili, yüksek katma değerli ürüne tırmanabilir mi? Daha geriye gitmeyelim; tüm bunlar geçen 12 yılda olmadıysa, gelecek 12 yılda nasıl olacak da Türkiye "orta ve yüksek teknolojili ürünlerde Avrasya'nın üretim üssü" olacak?