Muhasebe vakti

Burak Tayiz
Burak Tayiz Yeşil Odak burak.tayiz@dunya.com

Bir toplumun refahı, sağlıklı bir çevrede yaşamasıyla doğru orantılı. Ancak bu­günün dünyasında soluduğumuz hava da yediğimiz gıda da büyük bir tehditle karşı karşıya. Hava kirliliği kronik hastalıkların en büyük tetikleyicisi haline gelirken, gıda güvenliği ise adeta bir kumara dönüşmüş durumda.

Artık hava kirliliğinden etkilen­meyen şehir sayısı giderek azalırken diğer yanda, sofralarımıza gelen gıdalar ciddi bir tehdit altında. Bu iki mesele, küresel çap­ta 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Hedefle­ri’nin (SKH) kalbinde yer alıyor.

Hava kirliliği görünmez katil

SKH 3 (Sağlıklı Bireyler) ve SKH 11 (Sür­dürülebilir Şehirler ve Topluluklar), temiz hava hakkının temel bir insan hakkı oldu­ğunu ortaya koyuyor. Ancak Türkiye’de bu hakkın her geçen gün ihlal edildiğine şahit oluyoruz. Türkiye’de hava kirliliğine bağ­lı ölümler her yıl 45.000’i buluyor. Sana­yi tesisleri, ulaşım sektörü ve kömür bazlı enerji politikaları, şehirlerde yaşayan mil­yonlarca insanın sağlığını tehdit ediyor.

Dünya genelinde olduğu gibi Türkiye’de de enerji üretiminde fosil yakıtların rolü büyük. Oysa ki, yenilenebilir enerji yatırım­ları hızlandırılmadan, kömür santralleri­ne verilen teşvikler sonlandırılmadan, ha­va kirliliğini azaltmak mümkün değil. Çoğu şehirde hava kalitesini ölçen sistemler bile yetersiz, denetim mekanizmaları ise göster­melik. Oysa ki SKH 7 (Erişilebilir ve Temiz Enerji) çerçevesinde, güneş ve rüzgâr ener­jisine dayalı bir dönüşüm, sadece çevresel değil ekonomik faydalar da sağlayabilir.

Türkiye pestisit kullanımında 2’nci ülke

Hava kirliliği soluduğumuz her nefesi tehdit ederken, soframıza gelen gıdalar da sağlığımızı aynı derecede riske atıyor. Tür­kiye’nin tarım politikaları, pestisit kulla­nımı ve ithalat kriterleri ciddi sorunlarla dolu. 2024 yılı itibarıyla, Avrupa Birliği’ne ihraç edilen Türk tarım ürünleri, yüksek pestisit kalıntısı nedeniyle en çok reddedi­lenler arasında yer aldı.

2022 yılında, Tür­kiye’de toplam tarım ilacı kullanım mikta­rı bir önceki yıla göre yüzde 4,5 artış göste­rerek 55.374 tona yükselmiş. Bu miktarın yüzde 35,1’i fungusitler, yüzde 26,3’ü herbi­sitler, yüzde 22’si insektisitler, yüzde 4,5’i akarisitler ve yüzde 11,6’sı diğer pestisitler­den oluşuyor. Pestisit kullanımının artma­sı, ihracatta da olumsuz sonuçlara neden oluyor. 2024 yılında, Türkiye, Avrupa’ya ihraç edilen gıdalarda pestisit kalıntıları nedeniyle en çok bildirim alan ikinci ülke.

Toplamda 139 bildirim alan Türkiye, bu bil­dirimlerin 98’inde “ciddi risk” kategorisin­de yer almış ve 79 parti ürün sınırdan geri çevrilmiş. En fazla geri gönderilen ürünler arasında 29 kez ile biber ve 23 kez ile limon başı çekiyor. Peki, bu gıdalar nereye gidi­yor? Bu sorunun dramatik bir cevabı var: iç pazarda tüketiciye sunuluyor. Sürdürülebi­lir Kalkınma Hedefleri’nin en önemlilerin­den biri olan SKH 2 (Açlığa Son), sadece gı­daya erişimi değil, güvenli gıdaya erişimi de hedefliyor. Ancak Türkiye’de organik tarım hâlâ yeterince desteklenmiyor, çiftçiler bi­linçli üretim konusunda teşvik edilmiyor.

Denklem basit

Hava kirliliği ve gıda güvenliği meselele­ri birbirinden bağımsız düşünülemez. SKH 12 (Sorumlu Üretim ve Tüketim) çerçe­vesinde üretim süreçlerinin gözden geçi­rilmesi gerekiyor. Tarım devriminin üze­rinden binlerce yıl geçti. İlk buğday tohu­munun keşfedildiği Anadolu coğrafyası, insanlık tarihinin sıfır noktası olarak anı­lıyor. Ancak binlerce yıl geçmiş olmasına rağmen bugün Anadolu’da, doğru tarım uy­gulamalarından eser yok.

Tarım politikala­rı sadece ekonomik verimliliğe odaklanma­malı, insan sağlığı ve çevresel sürdürülebi­lirlik ilkelerini de merkeze almalı. Denklem çok basit: Solduğumuz hava, yediğimiz ye­mek eşittir insan sağlığı ve ekonomik yü­kün azalımı demek. Envanterin bir tarafın­da insan hayatı bir tarafında sağlık sorun­larının yol açtığı ekonomik yük var. Artık günü kurtarma değil, muhasebe vakti.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Ateşkesten arta kalanlar 05 Şubat 2025