Muhalefetin içgörüsü
Cumhurbaşkanlığı seçimini atlattığımız ve bizzat ülkemizde taze taze icat edilmiş olan “fiili cumhurbaşkanlığı sistemi”ne adım attığımız şu günlerde dikkatinizi çekti mi bilmem, ama televizyonlarda en çok konuşulan konu muhalefetin durumu. Yani muhalefet başarılı mı başarısız mı, başarılı olmak için ne yapmalı ve benzeri sorular soruluyor, cevaplar aranıyor. Bu durumu normal karşılamak gerekir, zira birkaç hafta önce dediğim gibi cumhurbaşkanlığı seçiminin sonucu ne olursa olsun ortaya çıkan durumun siyasi bir kriz yaratacağı ortadaydı ve öyle de oluyor. Muhalefetin durumuyla ilgili tartışmalar da bu nedenle alevlenmiş görünüyor. Yani krizi yaratanlar kendi yarattıkları krizi çözemeyeceklerine göre, siyasi sistem içinde krizi çözecek birilerinin ortaya çıkması gerekiyor, öyle değil mi? Gelgelelim, muhalefetin durumunun da, aslında ortaya çıkan siyasi krizin nedenlerinden biri olduğu düşünüldüğünde, sistem krizine müdahale edebilmesi için muhalefetin önce kendi içindeki krizi çözebilmesi gerektiği de ortada... Peki, muhalefet krizinin aşılması için tartışanlar kimler diye sorarsanız, onlar da zaten muhalefet krizini, dolayısıyla iktidar krizini ve sistem krizini ortaya çıkartanlardan başkası değil. Aslında yaptıkları tartışma da krizi çözmekle ilgili değil. Daha çok, bu muhalefet veya muhalefetsizlik krizini ortaya çıkartanlardan “hangisi başımıza geçse” gibi bir tartışma yürütülüyor. Böyle olması da son derece normal, çünkü Einstein’ın dediği gibi; bir sorunun, kendini ortaya çıkartan farkındalık düzeyinde çözülmesi mümkün değil. Yani bir sorunu aşabilmeniz için o sorunun ortaya çıktığı farkındalık düzeyinin üstüne çıkmanız gerekiyor. Peki, bunu nasıl başaracaksınız? Eskilerin deyimiyle “fasit daire” yani böyle bir kısır döngüyü aşmanın tek yolu, içgörü geliştirebilmektir. “İçgörü”, pazarlamacıların da psikoloji disiplininden ödünç alarak sıkça kullandığı bir kavram. Pazarlamanın ana dili olan İngilizcede “insight” deniyor. Hatta Amerikan Pazarlama Derneği’nin önemli periyodik yayınlarından biri de “Marketing Insights” (Pazarlama İçgörüleri) adını taşıyor. Psikolojide içgörü, kısaca ve kabaca, insanın duyguları ve davranışları arasındaki bağı keşfetmesi anlamına geliyor. Yani “neyi neden yapıyorum” şeklinde bir farkındalık ortaya çıkartmak demek. Konuya yakın olanlar, bunu bir nevi kendi kendine empati kurmak diye de nitelendiriyorlar. Yani özçekim gibi “özempati” diyebiliriz. Pazarlamada da buna çok yakın bir anlamı var içgörünün. Satın alma veya almama davranışının arkasındaki neden-sonuç ilişkilerine nüfuz edebilmeyi ifade ediyor. İçgörü geliştirmek, tüketicinin neden etkilendiği, satın alma kararını hangi saiklerle verdiği konusunda ipuçları ortaya çıkartmak anlamına geliyor. Anlayacağınız üzere, aslında tüm pazarlama araştırmaları da bu içgörüyü elde edebilmek amacıyla yapılıyor. Tekrar Einstein’in söylediğine dönersek; içinde bulunduğumuz ve yaşadığımız sorunların ortaya çıkmasına neden olan farkındalık düzeyini nasıl aşacağız? Yani nasıl içgörü geliştireceğiz? İçgörünün en önemli özelliklerinden biri çoğu kez kendi kendine ortaya çıkamıyor oluşu. Yani durduk yerde insanın bir aydınlanma yaşayabilmesi çok olası değil. Bunun için bazı durumların oluşması gerekiyor. Örneğin bazen insanlar yaşadıkları büyük şoklar sonrasında duygu ve davranışları arasında neden sonuç ilişkisi kurabilecek bir içgörü geliştirebiliyorlar. Ama bu da her zaman mümkün değil tabii. İçgörü geliştirebilmenin en sağlıklı ve başınıza iş açmayacak yolu ise “danışma” dır. Yani biriyle konuşmanız... Örneğin günlük sorunlarınızı, evde işyerinde yaşadıklarınızı fikrine güvendiğiniz arkadaşlarınızla konuşursunuz, bu konuşmalar başka bir gözle kendinize bakmanıza ve ufak tefek dert ettiğiniz şeylerin üstesinden gelmenize yardımcı olur. Bu yolla aşamadığınız ve sizde gerçekten rahatsızlık yaratan daha büyük sorunlar konusunda ise önünüzde iki yol vardır. Ya aynı farkındalık düzeyinde takılı kalır kendinizi hep haklı görürsünüz ve yaşadığınız rahatsızlıkla yaşamaya devam edersiniz ya da farkındalık düzeyinizi değiştirecek birine danışırsınız. Örneğin bir uzman psikoterapiste. Aman yanlış anlaşılmasın, terapist size asla dışarıdan bir içgörü veya farkındalık transferi yapmaz, yapamaz da. Ancak doğru soruları sorarak sizin bir içgörü geliştirmenizi ve o an bulunduğunuz farkındalık düzeyinizin üstüne çıkmanızı sağlar.
Şimdi muhalefetin, -özellikle CHP’yi kastederek söylüyorumiçinde yürüttüğü tartışmaya bir bakın. Sizce bu tartışmalardan bir içgörü gelişmesi ve farkındalık düzeyinin değişebilmesi mümkün mü? Burada bir virgül koyup haftaya devam edelim isterseniz.