Muğla’daki kömürün bedelini insan, doğa ve ekonomi ödüyor
Türkiye’nin Güneybatı bölgesinde yer alan Muğla, Avrupa’nın en iyi güneş enerjisi potansiyeline sahip bölgelerinden birisi. NASA’nın güncel çalışmalarına göre, Türkiye’nin kuzeyinde bile Avrupa’nın önde gelen güneş kaynaklı elektrik üretimi merkezleri İspanya, İtalya, Yunanistan’daki bölgelere karşılaştırılabilecek oranda güneş enerjisi potansiyeli mevcut. Ancak Türkiye, diğer Avrupa ülkeleriyle karşılaştırıldığında bu yüksek güneş potansiyelinin çok azını kullanıyor.
Muğla da bu bölgelerin başında geliyor. Öyle ki, bölgedeki kömür madeni ve santral işletmeleri nedeniyle son 40 yılda biriken kirliliğin, gerçek boyutları bilinmiyor.
Muğlalılar, 27 Temmuz Cumartesi Milas’ta “Kömürsüz Muğla İçin” bir araya geldi, bölgeyi yaşanmaz hale getiren linyit madenlerine ve termik santrallere karşı mücadele kararı aldı. Muğla Çevre Platformu’nun (MUÇEP) çağrısıyla gerçekleşen “Kömürsüz Muğla İçin” etkinliğine Muğla Büyükşehir Belediyesi, Milas Belediyesi, Milas Kent Konseyi ile sivil toplum kuruluşları Tema Muğla Temsilciliği, Avrupa İklim Ağı ve 350 Türkiye destek verdi.
Milas merkezden ve çevre köylerinden 300’den fazla kişinin katılımıyla gerçekleşen etkinliğin açılışında MUÇEP temsilcisi Zübeyde Abide Elbaşı, Yatağan ve Milas bölgesinde linyit yataklarının genişletilmesinden dolayı 8 köyün yer değiştirdiğini ve daha fazlasının aynı tehdit altında olduğunu belirtti. 350 Türkiye Kampanyalar Sorumlusu Efe Baysal ise, iklim adaletine vurgu yaparak, “Adaletin tesir edebilmesi için başta kömür olmak üzere fosil yakıtların yerin dibinde bırakılması ve topluluk odaklı yenilenebilir enerji çalışmalarının başlaması gerektiğini savunuyoruz” dedi.
Kömürün Gerçek Bedeli: Muğla
Avrupa İklim Ağı tarafından gerçekleştirilen “Kömürün Gerçek Bedeli: Muğla” raporu, kömürün ve termik santrallerin ekonomik ve toplumsal maliyetleri ile halk sağlığı ve bölge ekosistemi üzerinde bıraktığı tahribata odaklanıyor.
Avrupa İklim Ağı Türkiye Koordinatörü Elif Gündüzyeli, emeklilik yaşına geldiği halde ömrü uzatılmak istenen Yatağan, Yeniköy ve Kemerköy santrallerinin yılda 280 erken ölüme sebep olduğunu söylüyor. Rapora göre, Muğla’da kömür, üç termik santral ve onlara yakıt sağlayan linyit madenleri ile, son 35 yılda ilin tarihi coğrafyasını şekillendiren en önemli etkenlerden biri haline geldi. İldeki bu coğrafi değişim, ağır ekolojik, toplumsal, ekonomik bedelleri de beraberinde getirdi.
Emekliye ayrılma yaşına yaklaşmışken 2014 yılında özelleştirilen Muğla'daki 3 kömürlü termik santralin rehabilitasyona alınması ile kapasitelerinin artırılması planlanıyor. Buna göre çoktan emekli edilmesi gereken santrallerin ömrü 25 yıl daha uzayabilir. Bu da, termik santrallerinin oluşturduğu baskıya ek olarak mevcut kömür madenleri ve kül barajlarının da genişlemesi ile bölgedeki doğanın ve yaşam alanlarının kalıcı tahribatına neden olabilir.
Düşük karbonlu sürdürülebilir politikalar gerekli
Bu santrallerin 2043 yılına kadar çalışmaya devam ederse 328 milyon ton karbondioksit salımı gerçekleştireceğini belirten Elif Gündüzyeli “Muğla’daki kömürün gerçek bedelini Muğlalılar zeytinlikleri, ormanları, sağlıkları ve yaşam alanlarıyla öderken, çevre iller hava kirliliğinden nasibini alırken, dünyanın her yerinde iklim krizine dikkat çekmek için çırpınan çocuklar ve gençler ise onlar daha doğmadan kurulan bu santrallerin ceremesini şimdiden aşırı hava olaylarıyla yaşamaya başladı. Çok geç olmadan kömürsüz bir Muğla ve gezegenin geleceği için düşük karbonlu, sürdürülebilir politikalar yürürlüğe konmalı” diyor
İnsan, doğa, iklim ve ekonomi bedel ödüyor
2018 yılında başlayan ve ilgili otoritelerin verileri doğrultusunda gerçekleştirilen Kömürün Gerçek Bedeli isimli rapor, kömürlü termik santrallerin doğaya ve topluma ödettiği gerçek bedelleri gösterirken Muğla bölgesini bir vaka olarak ortaya koyuyor. Rapor, genelde “dışsal maliyet” olarak tanımlanan ve kömür kaynaklı enerji üretimi politikaları, yatırımları çerçevesinde göz ardı edilen edilen, halkın ve doğanın ödediği yaşamsal bedellere bir son verilebileceğine ve alternatiflerin olduğuna işaret ediyor. Raporda şu yorumlar yer alıyor:
- Kömürün insan sağlığına bedeli: Santrallerden kaynaklanan hava kirliliği halihazırda yılda 280 erken ölüme yol açıyor; hastalık ve erken ölümler dolayısıyla yılda toplamda 61 bin işgünü kaybına yol açıyor.
- Kömürün iklim değişikliğine etkisi: Yatağan ve Milas’ta kömür madeni işletme ruhsat alanlarının sınırları içinde kalan orman ekosistemlerinin tamamının maden ocakları açılarak tahrip edilmesi durumunda, biyokütle, toprak, ölü örtü ve ölü odun kaybına bağlı olarak 9 milyon ton karbondioksit eşdeğeri karbon yutak alanı kaybı oluşacak.
- Kömürün doğaya bedeli: 2014 yılında işletme hakları özel sektöre devredilen toplam 13 maden işletme ruhsatı çerçevesinde, Yatağan’da 21 bin hektar, Milas’ta 23 bin hektar alanda linyit maden ocağı tahsis edilmiş durumda. Ruhsat alanlarının yüzde 47,3’ü bölgenin orman ekosistemlerinde 55 bitki türü bulunuyor. Bölgede 1979’dan beri toplamda yaklaşık 5 bin hektar (7 bin 800 futbol sahası büyüklüğünde) alanda açık ocak linyit işletmeciliği yapıldı. Önümüzdeki 30 yıllık süreçte, ruhsat alanlarının tamamının işletmeye alınması durumunda Milas’ta 11 bin 200 hektar, Yatağan’da 7 bin 250, toplamda yaklaşık 30 bin futbol sahası büyüklüğünde orman alanı daha tahrip olacak.
- Kömürün toplumsal ve kültürel bedeli: Linyit çıkarılmak üzere ruhsatlandırılan alanların içinde pek çok tescil edilmiş arkeolojik sit alanı bulunuyor. Bölgede önemli birer kültür miras alanı olan ve halihazırda aktif olarak araştırılan Stratonikeia ve Lagina arasındaki sit alanları, kömür çıkarma sahalarından en fazla etkilenen arkeolojik sitler. Stratonikeia antik kenti aynı zamanda UNESCO dünya mirası adayı.
- Kömürün ekonomik bedeli: Sabit alım garantileri, kapasite ödenekleri, vergi muafiyetleri gibi ciddi desteklere rağmen kömürlü termik santralleri işleten özel şirketler, ciddi finansal risklerle karşı karşıya. Yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik üretiminin beklenmedik ölçekte ucuzlaması, farklı ülkelerde uygulamaya konan iklim değişikliği ve hava kirliliği önlemleri çerçevesinde getirilen emisyon kısıtlamaları da yatırımcıların halihazırda yaşadığı finansal zorlukların üstüne eklenecek riskler.