Müftünün çağrısı ve "vahim manzara"
Bayram boyunca "din kültürü" üzerine değişik tartışmalara tanıklık ettik. O tartışmalar arasında biri vardı ki, bir "çağrı" olmanın ötesinde tam bir "uyarıcı çığlıktı". İstanbul Müftüsü Mustafa Çağrıcı'nın bayramın ilk günü Milliyet'de yer alan Anadolu Ajansı kaynaklı haberini, sekiz sütün manşete taşımak gerektiğini düşündüm.
Çağrıyı okumamış olanlarla paylaşmadan önce, neden bu denli önemsediğimin gerekçelerini açıklamalıyım.
Gerekçelerimden birincisi, dünyamızı yönlendiren temel eğilimlerden biri olan, "Sanayi Devriminin ömrünü tamamlaması, Bilgi Çağı'na geçilmesi" sürecidir. Sanayi Devrimi ağırlıklı olarak, insanoğlunun kas gücünün uzantısı olan metot ve araçlara dayandı. Yaklaşık 300 yıl, üretim, ulaşım ve iletişim teknolojilerinin iç bütünlüğünün oluşturduğu karar ve kurumlar kas gücüne uzantısıydı; "emek-sermaye ekseninde" yapılandı; işlevlerini tanımladı ve kültürünü oluşturdu. Bu yapı, fabrika-odaklı üretime de dayanıyordu; insanların önemli bir bölümü "imalat kesiminde" iş buluyor ve aşlarını güven altına alıyordu. Bilgi Çağı'nda ise üretim, ulaşım ve iletişim teknolojilerinin oluşturduğu yeni karar ve kurumlar, "insanın zihin gücünün uzantısı olan yaratıcı girişimcilik ve dönüştürücü inovasyon ekseninde" gelişiyor. Rekabet gücü net bilgilerle, etkin koordinasyonla ve odaklanma becerisiyle sağlanabiliyor.
Gerekçelerimin ikincisi, "küreselleşme süreci kentleşmeyi hızlandırıyor; refah arayışındaki insanlar kent merkezlerinde toplanıyor; bu toplanma ataerkil aileyi çözerek çekirdek aile yapısını toplumsal örgütlenmenin odağına yerleştiriyor. Çekirdek aile geçinebilmek için kadınların iş yaşamına girmesi hızlanıyor. Üretim, zihin-odaklı geliştiği için de nüfusun yarasını oluşturan kadınların hayatın her alanında yerlerini alması zenginlik üretiminin olmazsa olmazlarından biri haline geliyor," varsayımından besleniyor. Bu eğilimi görmezden gelen, kültürlerinin değerler ve araçlarını bu eğilime göre ayarlayamayan toplumlar geri kalıyor. Bir başka deyişle, kadının iş yaşamındaki yeni konumu, öznel tercihlerden değil de "zaruretlerden" doğuyor.
Üçüncü bir gerekçem daha var: Rekabet, "dönüştürme maliyetlerinden çok işlem maliyetini öne çıkarıyor" varsayımına dayanıyor. İşlem maliyetlerinde verimlilik, insan-odaklı yaygın katılım ve toplumun zihinsel enerjisini harekete geçirmeyi gerektiriyor. Bu da, toplumun çok önemli bir parçası olan kadın nüfusun yaratıcı enerjisini kullanmadan zenginlik üretmeyi ve insan yaşamını kolaylaştırmayı imkansız hale getiriyor
Darwin'in temel varsayımlarından biri olan "Canlıların uzun ömürlü olanlarının en güçlüleri olmadığı gibi, en akıllıları da değildir; uyum yeteneği yüksek olanlardır" gerçeği biz kabul etsek de, etmesek de geçerliliğini koruyor. Hızlı kalkınarak, halklarının refahını artıran toplumların eğilimleri iyi gözlediğini, uyum için halkı eğittiğini ve örgütlenmelerin önünü açarak erişimi arttırdığını biliyoruz. O nedenle, İstanbul Müftüsü'nün çağrısını hayati önemde buluyor; haberini virgülüne dokunmadan sizlerle paylaşıyoruz:
Kadına bakış değişmeli
"İstanbul Müftüsü Mustafa Çağrıcı, İslam dünyasının bugünkü sorunlarının, çok ciddi sebeplerinden birinin İslam dünyasının kadına bakış açısı olduğunu söyledi. Bunu 'ortadan kaldırılması gereken vahim manzara' olarak niteleyen Çağrıcı, camilerin kadınların ibadetine uygun hale getirilmesine ilişkin çalışmalar hakkında da bilgi verdi. Toplumdaki erkek egemen zihniyetin camiye de yansıdığını, kadınların çeşitli sıkıntılardan dolayı camilere gitmediğini kaydeden Çağrıcı şunları söyledi: 'Ben bunu öncelikle bir dini mesele olarak görüyorum. Bizim peygamberimizin camisinin ne olduğu belliydi. Bu önce bir din meselesidir. Bu bir insanlık sorunudur ayrıca. İnsana saygının gereğini yapmalıyız. Bu bir çağdaşlık problemidir. Bugün maalesef bizim yüzümüzden bu dinin prestiji oldukça sorunludur. Bu prestiji de kurtarmak zorundayız'.
'İslam dünyasının bugünkü sorunlarının çok ciddi sebeplerinden biri İslam dünyasının kadına bakışıdır. Utanç verici bir manzara var İslam dünyasında' diyen Çağrıcı, Türkiye'nin ciddi sorunlar yaşayan İslam dünyasına yeni bir pencere açtığını, yeni bir nefes kanalı oluşturduğunu belirterek şöyle devam etti:
'İslam'ın, Müslümanların yerlerde sürünen imajını, itibarını yeniden ayağı kaldırma konusunda Türkiye muhteşem gelişmeler yaşıyor. Hiç kimse, ama hiç kimse bugünkü kadın anlayışı ile İslam dünyasının bugünkü kadına bakışıyla böyle bir dünyaya rahmet olmasını beklemeye hakkı yoktur. Onun başarılı olması mümkün değil. İnsanımızın yarısının beynini reddeden, yarısının beynini verimsiz kılarak, insanımızın yarasını hayatımızın içinde olmasından rahatsız olarak, insanımızın yarasının camide, cemaatte, Müslüman toplumunun sosyal hayatından çekilmesini dinin bir gereğiymiş gibi görerek, yeni dünyaya bir şey katmamız mümkün değil. O bakımdan İslam dünyasındaki bu vahim manzarayı bizim bir an önce ortadan kaldırmamız lazım.'