Müdahale

Uğur CİVELEK
Uğur CİVELEK ARKA PLAN [email protected]

Bir kaç ay kadar önce Merkez Bankası'nın zorunlu karşılıklara ilişkin aldığı kararlar mali sistemde rahatsızlık yaratmış, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu ile kamu bankalarının tepkisi kamuoyuna yansımıştı. Devamında ise alınan kararlara sebep olan eğilimler kendilerine aktarılmış idi. Sermaye hareketleri, kredi hacmindeki artış hızı cari açık ve Türk Lirası'nın değerlenmesi arasındaki güçlü bir ilişki vardı ve kontrol edilmediği için belirsizlik artırıyordu; bu değişkenler arasındaki ilişkinin kırılması, bazı eğilimlerin kontrol altına alınması gerekiyordu. Bu amaçla hem zorunlu karşılık oranları yükseltilmiş, hem de bu hesaplara yapılan faiz ödemeleri sıfırlanmış, bankaların kaynak maliyeti yükseltilerek kredi artış hızı denetim altına alınmaya çalışılmıştı. Fakat bankacılık sistemi uyarıları dikkate almayıp bildiğini okumaya devam edince geçtiğimiz hafta tanık olduğumuz operasyon devreye girdi. Siyasi iradenin koordinasyonunda Merkez Bankası, BDDK ve SPK'nın farklı roller üstlendiği birbirini tamamlayacı müdahaleler mali sistemi şaşkına çevirdi. Eğer itaatsizliğin böyle sonuçlanacağını öngörebilseler belki de son aylardaki tercihleri daha farklı olabilirdi!.. Çok kısa vadeye odaklanmanın yarattığı körlüğün ve uyarıları dikkate almamanın mali sistem ve finansal piyasalara çıkardığı maliyet sıkıntı yaratacak...

Merkez Bankası'nın kredi artış hızını kontrol altına almak için faiz dışı araçları aktif bir şekilde kullanmaya başlaması genelde isabetli fakat gecikmiş bir tercihtir. Zira Türk Lirası cinsi faizler yükseltildiğinde hem sıcak para girişi artıyor hem de yabancı para cinsi kredilerdeki artış nedeniyle para ikamesi yaşanıyor ve toplam kredi hacmi denetim altına alınamıyordu. Zorunlu karşılık tabanının genişletilmesi ve oranların vadeye göre farklılaştırılarak yükseltilmesi çok şeyi değiştirecek. Toplam kredi hacmi denetim altına girebilecek ve bankacılık sistemi strateji değişikliğine gitmek zorunda kalacak...

Bankacılık Denetleme ve Düzenleme Kurumu'nun kredi kartları ve gayrimenkul teminatlı krediler konusundaki kararları da kredi kalitesindeki olumsuzlaşmayı sınırlar iken sistemi strateji değişikliğine mecbur edecek. Kademeli olarak kredi kartından kullanılan kredilerde asgari ödemenin yüzde 40'a çıkarılması ve gayrimenkul kredilerindeki azami tutarın sınırlanması yanı sıra değer tespitin yeni bir düzene bağlanması yolu ile keyfiyetin ortadan kaldırılması etkili olacak. Bir yandan aşırıya kaçan rekabet denetim altına alınacak, diğer yandan kredi hacmindeki sağlıksız genişleme sınırlanacak.

Bankaların kontrolsüz bir şekilde büyüyen aktiflerini kısa vadeli kaynaklarla finanse etmesi zorlaşacak. Sermaye Piyasası Kurulu kaynak vadesini azaltmak ve bunu teşvik etmek için tahvil ihraçlarına ilişkin çalışma sayesinde yeni alternatifler gündeme gelebilecek.

Alınan kararlar bankacılık sistemi ve finansal piyasalar yolu ile ekonomiyi etkileyecek: Sürdürülebilir olmayan koşullar bir anda terse dönmeyecek fakat en azından genel seçimlere kadar olan süreçte ciddi bir sıkıntı yaşanması olasalığı azalabilecek ve bankalar kredi kartı borçlarını yapılandırmak zorunda kalacak! mali sektörde yaratılan gelirler önemli ölçüde azalacak. Mali sektöre yönelik yabancı ilgisi gerilerken, genel strateji değişecek. Banka birleşmeleri gündeme gelmese bile şube sayısındaki artış duracak ve bir süre sonra gerilemeye başlayacak. Bu durum banka hisseleri yolu ile İMKB'yi de etkileyecek.

Son bir haftada sepet bazında döviz kurunda yaşanan yükselişe bakarak alınan kararların başka ihracatçı olmak üzere üreticileri kısmende olsa rahatlatacağını iddia etmek ise pek gerçekçi sayılmaz. Zira mevcut koşullarda Türk Lirası'nın değer kaybetmesinin enflasyon üzerinde yaratacağı baskı gelişmelerin tümüyle kontrolden çıkmasına, belirsizlik ve kırılganlığın iyice artmasına sebep olabilir. Benzin fiyatında yaşanan tartışma ve pazarlıklara bakılır ise niyetin ne olduğu daha iyi anlaşılabilir. Alınan kararlar kredi hacmindeki artışı kontrol altına almak, cari açıktaki genişlemeyi yavaşlatmak ve finansman yapısındaki kötüleşmeyi terse çevirmek, Türk Lirası'nın daha fazla değerlenmesini ve varlık değerlerindeki spekülatif yükselişi frenlemeye yöneliktir.

Merkez Bankası'nın haftalık repo faizini yüzde 7'den yüzde 6.5'a indirmesi enflasyon beklentileri çerçevesinde hem bankalara sunulan avans mahiyetinde bir teşvik hem de sıcak para konusunda bir tavırdır. Eğer Türk Lirası değer kaybetmeye devam eder ise enflasyonla birlikte kısa vadeli faizlerinde yükselmesi gündeme gelebilir ve böyle bir olasılık başta mali sektör olmak üzere herkesi üzebilir.

Alınan kararların belli bir riski vardır, fakat durumu kendi haline bırakıp kontrolsüz eğilimlere yol vermeye devam etmenin riski daha az değildir... Özetle söylemek gerekir ise reel kesimden sonra mali sektör ve kamu kesiminin de daha ciddi zorluklarla karşılaşacağı bir dönem söz konusudur. Belirsizlik ve kırılganlık yüksek düzeyli olmaya devam edecektir. Sorunların ağırlaşması pahasına günü kurtarmak için daha farklı yaklaşımlar gerekmiş, korku ve endişe büyümüştür... Mali sektörün kendisine çıkarılan fatura pahasına alınan kararları desteklemek ve payına düşen fedakarlığı yapmak dışında bir seçeneği yoktur...

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar