Müdahale Hevesleri
Benim fesatlığım da olabilir, nereden çıktı şimdi bu da diyebilirsiniz ama son sıralarda sanki ekonomiye müdahale etme yönünde bazı heveslerin ortalığa döküldüğünü düşünmeye başladım. Örtük biçimde, sessiz sedasız, gürültü patırtı etmeden yapılan bazı girişimler bu izlenimi veriyor.
Gözden kaçırdığım başka durumlar da vardır belki. Beni kuşkulandıran ilk girişim Merkez Bankası'nın para politikasında yön değiştirmesi oldu. Özerk para otoritesi statüsünü kazandığı günden bu yana TCMB enflasyon hedefine odaklanan, para-faiz ikilisini bu hedef dışında herhangi bir neden ya da amaçla kullanmayı red eden bir yol izlemişti. Merkez enflasyon hedefli politikası uygulamadaki direncini kırma yönünde yapılan telkin ve baskılara da hiç aldırmamıştı.
Enflasyon hedefinde takılı kalmanın, bunun dışında hiç bir lafa kulak asmamanın örtük bir anlamı da Merkez Bankası'nın döviz kurunun belirlenmesinde etkin bir rol üstlenmekten kaçınmasıydı. Merkez Bankası faizi döviz fiyatını etkilemek ve bu yoldan ekonominin dış açığını sınırlamak amacıyla kullanmayı, para politikasını esas hedefinden saptıracağı gerekçesiyle, red ediyordu. Kısacası, TCMB döviz fiyatına müdahale etmiyordu. Ben de dahil pek çok iktisatçı bu duruşun doğru olduğu kanısındaydı.
Şimdi Merkez Bankası'nın bu duruşunu radikal biçimde değiştirdiğini görüyoruz. Merkez fiyat istikrarı hedefinin yanına ya da yerine finansal istikrar gibi yeni bir hedef koydu. Enflasyon riskini ikinci plana aldı. Döviz riskini ilk hedef olarak benimsedi. Döviz kuru belirlenmesine ağırlık veren bir politikaya kaydı. Para politikasını döviz arzını caydırmak amacıyla kullanmaya başladı. Banka karşılıklarını arttırdı. Kriz sonrasında herkes Mersin'e giderken Merkez tersine giderek faiz oranını düşürdü.
Döviz piyasasına yapılan bu müdahale ilk adımda beklenen sonucu vermiş gibi görünüyor. Döviz arzı görece daraldı, döviz fiyatı yükseldi. Aşırı değerli olan TL değer kaybetti. Bu müdahalenin cari açık derdine ne kadar deva olacağını da yakında öğreneceğiz. Bu yönde benim gibi kuşkulu olan başkaları da var. Cari açıkta ciddi bir fren olmazsa durduk yerde ortaya çıkan bu müdahale hevesini doğrulamak pek kolay olmayacak diye düşünüyorum.
Ben müdahale heveslerinin kabardığını düşünürken bu yönde kuşkuya yer bırakmayan bir uygulama daha yapıldı. Tekstil piyasasına klasik bir yöntemle müdahale edildi. Tekstil ürünlerinin çoğunda gümrük vergileri yükseltildi. İthal edilen tekstil ürünlerinin TL cinsinden fiyatlarının yükseltildiği böylece serbest ithalatın getirdiği rekabet baskısından kaçıldığı anlamına geliyor bu.
Gümrük vergileriyle müdahale klasik ama oldukça da kaba bir müdahale biçimi. Bize de hiç yabancı değil bu uygulama. Cumhuriyet tarihinin çok büyük bir parçasında ekonominin dış dengesini bu tür kaba müdahalelerle sağlamaya çalıştık. Başarılı olduğumuzu söyleme olanağımız da yok. Tekrar deneyelim, yine aynı şeyler olur diye düşünüyorum.
Benim fesatlığım olabilir. Belki de yanlış görüyorumdur. Sanki ekonomide müdahaleci zihniyete daha açık bir zemine kayıyor gibiyiz. Bunun ardından Çin bizi bitirdi, serbest ithalat -düşük kur altında ezildik vb gibi hamasi söylemler gelir. Bütün bunlar son zamanlarda egemen kılınan siyasi iklimden, buyrukçu siyaset merakından da besleniyor olabilir. Kulak asmayın. Eğer işi uzatır, tadını kaçırırsak verimsiz, hantal, rekabete uzak, dünyadan kopmuş bir ekonomiye geri döneriz. Esas ezilmeyi o zaman görürüz işte.