Mucize aramak adına kıtlaşan kaynakları israf etmeyin!
Yerel seçimlere kalan süre azaldıkça, ekonomi konusundaki algılara ilişkin hassasiyetlerin daha ön plana çıktığı gözleniyor. Ekonomi Yönetiminin, piyasa mekanizmasını örtülü bir şekilde askıya alarak çok yönlü müdahaleler ile makroekonomik görünüme ilişkin beklentilerdeki bozulmayı telafi etmeye yoğunlaşan yaklaşımlardan geri adım atma şansı azalıyor. Tüm çabalara rağmen seçmenler nezdindeki anketlerden çıkan sonuçlar ve açıklanan istatistik veriler, umulan sonuçlara ulaşılamadığına işaret ediyor. Bu tablo, hem seçim sandığına ilişkin eğilimler ve hem de sonrasına yönelik gelişmeler konusundaki belirsizliği artırıyor.
İşsizlik ve enflasyon baskılarının güçlenmeye devam edeceği ve ekonomik daralmanın süreceği endişesi, geniş kesimler nezdinde zemin buluyor. Finansal piyasalarda estirilen iyimser karakterli yapay eğilimler, bu beklentilerdeki değişimin yönünü değiştiremediği gibi seçim sonrasına ilişkin endişelerin büyümesine katkı yapıyor. Sorunların ağırlaşması pahasına günün kurtarılması şeklindeki yaklaşımların, artık işe yaramıyor olması olasılığını görmezden gelmenin yan tesirleri büyümeyi sürdürüyor.
Son dört ay genelinde döviz kurlarında yaşanan yüzde 25 düzeyindeki gerileme ve faizlerdeki düşüş, kaynak sıkıntısının aşıldığı anlamına gelmiyor. Bilançolardaki tahribatı azaltmak ve riskten kaçınma eğilimini durdurmak adına yapılan müdahaleler, piyasa cephesindeki görünümü farklılaştırdı ve sorunların üzerini örtmeye çalıştı. Fakat akım şeklindeki eğilimlerdeki aksama, ürettiği yan tesirler ile güvensizliğin azalmasına fırsat tanımadı.
Anılan dönemde kayıtlı işsizlikteki hızlı tırmanış, enflasyon baskılarının kalıcı olacak şekilde geriletilemeyişi ve ekonomideki nasıl aşılacağı belli olmayan daralma eğilimi sıkıntı yaratmaya devam ediyor. Sürdürülebilir olmayan eğilimlerin ve geleneksel olmayan tercih ve önceliklerin birikmiş faturasının kapıyı çalması daha fazla geciktirilemiyor. Dalgalı bir şekilde ve uzun süredir olumsuzlaşmakta olan küresel koşullar da, eski alışkanlıkların günü kurtarma şansını önemli ölçüde azaltıyor.
Yaşamakta olduğumuz kriz seçim sonrası için yol gösteriyor! Tarımsal ve sınai üretimin öncelikli olarak desteklenmesi ve bu süreçte ortaya çıkan yan tesirlere katlanılması, tüm iç ve dış ilişkilerin buna göre yeniden şekillendirilmesi veya yapılandırılması gerektiğine işaret ediyor. Buna uygun dengelenmenin getireceği siyasi yıpranmadan kaçınma, gerçekçi olunabilmesini zora sokuyor.
Zira enflasyon baskılarının güçlenmeye devam etmesi, özellikle hizmet sektörü cephesinde oldukça yüksek oranlı bir istihdam daralması, iç talepte yüksek oranlı ve uzun süreli daralma yaşanması, menkul ve gayrı menkul cephesinde önemli kayıpların sineye çekilebilmesi göze alınamıyor. Finansal piyasa eğilimleri yolu ile böyle olmayacağı mesajı vermek artık kimseyi rahatlatamıyor ve kırılganlık algısını beslemekten başka bir işe yaramıyor. Dengelenme diyerek bu türden eğilimleri bloke etmek çözümlere hizmet etmediği gibi sorunları ağırlaştırıyor.
Eğer 2002 yılı sonrasındaki küresel hesapsızlık döneminde farklı gerekçeler ile yanlış tercihlere abone olunmamış olsaydı, bugünkü durumumuz çok daha farklı olabilirdi! Üretimi ihmal edip kolay borçlanma ile susturarak ve hizmet cephesini yüksek kaldıraçlı krediler ile balonlaştırarak yapısal sorunları ağırlaştırmamış olsaydık, bugün korkuların esiri olmak yerine yeni fırsatlar peşinde koşmaya odaklanabilirdik! Bu dönemin başında kendi çıkarları peşinde koşanlar hizmet konusunda uzmanlaşmayı ve emek yoğun alanlardan uzaklaşılmasını savunuyorlardı; buna dayalı yanlış tercihler bizi çok daha ağır bir borç yükü ile başladığımız yere geri döndürdü.
Artık hizmet cephesindeki hasarı azaltmaya çalışan tüm yaklaşımların, sorunları ağırlaştırmak ile eşanlamlı olduğunu görmemiz ve günü kurtarmaya yönelik yaklaşımları geride bırakmamız gerekiyor. Dalgalı bir şekilde olumsuzlaşacağı bilinen küresel koşullara bağımlı olan kırılganlık artışını hızla aşağı çekebilmek için, ciddi bedeller ödemeye acilen hazırlık yapmalı ve yeni yanlışlardan kaçınmalıyız. Yapay finansal piyasa eğilimleri, hala yaşadıklarımızdan ders almayı beceremediğimizi ve mucize arayışını sürdürdüğümüzü düşündürüyor.