“Mr President Watson”
Bir ABD başkan aday adayı, “Şimdi ben en meşhur caddede (New York 5’inci Cadde’de) birini vurup öldürsem, tek bir oy bile kaybetmem” diyebiliyor. Yine aynı kişi, “Yetersiz eğitimlileri seviyorum. Bugüne kadarki başarımı, onlara borçluyum. Böyle devam edeceğim,” diyebiliyor. Yine, “Ben tamahkâr ve hırslıyım. Parayı seviyorum. Hırs, hırs, hırs” diyebiliyor. Bu kişi, Amerika’daki engin medya özgürlüğü sayesinde karikatüristlerin, medyanın, TV sohbetçilerinin alay konusu. Ama adım adım, partisinin başkan adaylığına doğru ilerliyor: Emlak imparatoru Donald Trump.
Amerikan parlamentosunda zaten çoğunlukta olan Cumhuriyetçi Parti’den Trump böyle de, Demokrat Parti’den Hillary Clinton da ayrı bir âlem. Dışişleri Bakanlığı döneminde devlet yazışmalarını bakanlığın değil, kendi kişisel e-postasından yapması başta olmak üzere başka sorumsuz davranışları bir bir ortaya çıkmakta olan “kuşkulu” bir kişi.
Her hafta dünyanın hallerini sağlam yorumlarla aktaran The Economist, Trump’ı kapağına Sam Amca kılığında taşıdı ve şu başlığı attı: “Really?” Yani, saf ve iyi niyetli açıdan bu tek sözcük, “Gerçekten mi?” demek. Ama hınzır ve kötü niyetli açıdan aynı sözcük, “Yok daha neler! Hadi canım. Gerçek olamaz” demek.
Davos’uyla ünlü Dünya Ekonomik Forumu’nun blogu’nda ise şu konuda ciddi ciddi yorum yapıldı: “Acaba Amerikan Başkanlığı için IBM’in Watson (adlı über süper bilgisayarı) aday olsa?” Pardon? Başkan aday adayları o kadar yetersiz görünüyor ki, hazır tam şu sırada robotlar, şeylerin interneti konuları ayyuka çıkmışken ABD için de Mr Watson neden “başkan” olmasın? DEF gibi gayet ciddi ve yön gösterici bir kurumun blogu’nda böyle bir sorunun tesadüfen sorulmadığı muhakkak.
Dahası var... ABD’nin en ağırbaşlı gazetesi Washington Post da aynı konuda bir makale yayınlamaz mı? Efendim, elbet bir gün robotlar o kadar sofistike hale gelecekmiş ki “başkan bile” olabilirlermiş. Ama sorunlar var: Bir robot adayda ne gibi özellikler aranması gerektiği Anayasa’da yazmıyor. Normal bir adayın ABD’de doğması gerek. En az 35 yaşında olacak. En az 14 yıldır ABD’de ikamet edecek. Ama ya robot, “kişi” midir? Eğer kişi ise, insan da mı sayılır? 35 yaş sınırını ne yapacağız? Bir robot 35 yaşındaysa hurdadır artık.
Ciddiyet abidesi Washington Post, bu saçma konuda hukukçulardan da görüşler aldı. “Acaba süper bir yapay zeka başkan olsa nasıl olur? Siyasetçilerden bıktık da...”
Herkesin “gönlünde yatan,” über bilgisayar Watson, IBM’in ürünü. Büyük veriden anlam çıkartan bir veri analizcisi. Örneğin, 2001’den bu yana başkanlar Bush ve Obama’nın Ulusa Sesleniş’lerindeki sözcükleri analiz ederek, halka mesaj verme özelliklerini grafik ve tablolarla izah etmesiyle de ünlü. Watson için vakıf var, Facebook sayfası, sitesi de...
Yapay zekanın kralı şimdilik o. Kuantum bilişime doğru giderken, daha ileri Watsonlar çıkacak. Ama acaba bunlar, bazı işlemleri pek hızlı yaptıkları, kopyaladıkları kadar “bir insan gibi” de düşünebilecek mi? Fütürist Ray Kurzweil, “İnsan-makine ayrımının kalmayacağı bir tekilliğe (singularity) gidiyoruz” diyor.
Watson’un Mr President’liği mümkün değil ama, bize pek uzak, pek lüks, pek yabancı bu tartışma (a) ABD’de şu sıradaki başkan aday adayları hakkında “al birini vur ötekine” umutsuzluğuna işaret ediyor, (b) veri temelli ekonomisiyle ileri bir bilgi toplumunda siyasette yaratıcı ve yenilikçi fikirlerin nasıl oluştuğunu ve kamuoyunda nasıl tartışıldığını gösteriyor. Tabii ki her şeyin başı Anayasa’ları. Bağımsızlık Savaşı sırasındaki kavga döğüş, varoluş-yok oluş kargaşasında dahi bugün için bile en liberal anayasayı düşünebilmişler. Özgür düşünce, inovasyonun oksijeni.