Moso'dan çıkarılacak dersler
Bir bitkiden ya da bir ağaçtan ne ders çıkartılabilir ki? Çevremizde bir çok ağaç var ama hiç birinin sıra dışı bir hikâyesi yok. Oysa Uzakdoğu'da bataklıklarda çok zor yetişen, ancak çok değerli bir bambu ağacından bu hafta size söz edeceğim. Adı Moso ağacı
Moso dikildikten sonra, ilk beş yıllık süre içinde, en ideal şartlar altında bile gözle görülür hiçbir gelişim göstermez. Başlangıçta yaklaşık 75 cm'lik bir fidan olarak toprağa dikilen bu ağaç, beş yılık bir süreden sonra sihirli bir el dokunmuş gibi, birden bire günde 40-45 cm kadar büyümeye başlar. Nihayet altı hafta içinde yaklaşık 27 metrelik boyuna ulaşır. Boyu 30 metreyi de geçen Moso ağaçları nadir de olsa bulunuyor.
Aslında sihir değil yaşanan, Moso ağacının duruyormuş gibi yapıp birden bire hızla büyümesinin sebebi, toprağa sabırla saldığı yüzlerce metrelik kökleridir.
Moso'nun beş yıllık süre içinde hiçbir gelişim göstermeden varlığını devam ettirmesinin temel sorunu, gelişim için gereksinim duyduğu gerekli minerali yeteri kadar sağlayabileceği toprağı bulamamasıdır. Bataklık denebilecek derece sulak topraklarda ve çok yoğun yağış alan bölgelerde yetişen Moso, akan suların beraberinde götürdüğü minerallerin eksikliğini tamamlamak üzere uzun süre sadece kök salar. Saldığı yüz metrelerce uzunluğundaki kökleri sayesinde eksikliklerini tutunduğu toprak görünen zeminden tamamlar ve yılların kaybını dengeleyecek şekilde çok hızlı gelişir.
Gerekli gelişim için geçirdiği evrimsel ve birikimsel süreç beş yılın sonunda onda bir patlama yaratır ve günlük 40-45 santime kadarlık bir büyüme gerçekleştirir. Ve altı hafta içinde bu büyüme otuz metreye kadar çıkabilir.
İşte bir ağacın bize verdiği en önemli dersler
En zor koşullar altında bile mutlaka her canlı organizma, her örgüt, her kurum, her birey varlığını devam ettirebilmek için tüm gücüyle yaşama tutunma mücadelesi verir. Kendisini içinde bulunduğu zor koşullara hazırlar. İçinde bulunduğu ortamı yaşam alanına dönüştürür. Bulduğu zor koşulları kendi gelişimi için hazırlar. Gerekli hazırlıklarını yaptıktan sonra niteliksel gelişime yani patlamaya, devrime geçer ve tüm gücüyle toprakta, doğada, toplumda, piyasada ve örgütlerde kendi gelişimi için uygun ortamı yarattıktan sonra tam gaz yoluna devam eder. Rakiplerine inanılmaz farklar atar. Beş yılık süreç içinde benzerlerine göre geride kaldığı ağaçlara öyle bir fark atar ki, o farkı diğer ağaçlar yüz yıllar boyu yaşasalar bile kapatmaları mümkün değildir.
Kısacası, Moso kendi gelişimini sabırla uzunca bir süreç içinde en iyi şekilde hazırlayarak sağlar. Bu gelişimi kaydedebilmek için uzun süre alt yapısına ağırlık verir. Hızlı büyümesini ve gelişim sonunda sağlayacağı 30 metrelik boyu ayakta tutabileceği yüz metrelerce kökü yerin altına salar ki, bir rüzgarda, bir krizde devrilmesin, ayakta kalsın.
Yani Moso bize yaşamın çoğu alanına ilişkin her konuda çok önemli dersler veriyor. Peki, biz futbolumuzun durumuna baktığımızda Moso'dan alacağımız ne dersler var?
Moso nasıl ki, 30 metreye ulaşan bir büyümeyi ayakta tutabilmek ve devrilmemek için tüm gücünü alt yapıya, köklerinin gelişimine veriyorsa, bizim de futbolumuzda beklediğimiz niteliksel sıçramayı sağlayabilmek, sportif, iktisadi ve mali gelişime ulaşabilmek için Moso gibi alt yapıya nüfuz etmemiz, köklerimize yatırım yapmamız gerekiyor. Bu iş için sabır ve zaman gerekiyor. Ama her şeyden önemlisi de alt yapıya bütçeden pay ayırmak gerekiyor.
Peki, biz ne durumdayız?
Takımlarımızın her geçen yıl Avrupa kupalarında yaşadığı başarısızlıklar, milli takımımızın ıskaladığı Avrupa ve Dünya şampiyonaları, takımlarımıza milyon dolarlar ödenerek getirilen yabancılardan bir türlü istenilen performansın alınamaması ve son zamanlarda transferlere çılgınca harcanan paralar, dikkatlerimizin yeniden altyapıya çevrilmesine neden oluyor.
Futbolumuzun altyapısına yönelik Doç.Dr. Kutlu Merih ile yaptığımız araştırmalar sonucunda ulaştığımız sonuçları 2008 yılında kaleme aldığımız Futbol Yönetimi isimli kitabımızda yayınlamıştık. Bu araştırmalarımız sonucunda gördük ki; Avrupa'da altyapıya en az önem veren liglerin başında Turkcell Süper Lig geliyor ve Türk takımları altyapıya gereken önemi vermede Avrupalı rakiplerinin çok gerisinde kalmışlar.
Gerçi son zamanlarda özellikle Federasyon'un UEFA yönlendirmeleri doğrultusunda "Herkes için Futbol" ve "Grassroots" projesi kapsamında, fair play olgunun yaygınlaştırılması temelinde daha çok lisanslı oyuncuya ulaşılması, yeni yeteneklerin keşfedilerek, Türk futboluna kazandırılması ve buna yönelik futbol okullarının açılması gibi projelerle altyapıya yönelik bazı adımlar atılmaya başlandıysa da, ne yazık ki, bu konuda gözle görülür bir gelişme kaydedemedik. Hala kulüpler bazında altyapıya "gelecek" için bir türlü odaklanamadık.
Avrupa altyapıda ne durumda?
Avrupa'nın önde gelen futbol ülkeleri İngiltere, İspanya, Almanya, İtalya, Fransa ve Hollanda ligleri üzerinden yapılan incelemenin sonuçlarına göre, neredeyse sınırsız yabancı oynatma hakkına sahip bu ülkelerde dahi kulüplerin kendi altyapılarından yetiştirdikleri futbolcu sayısı Türkiye'dekinden çok daha fazla... Altyapıdan yetişen oyuncuların A takımlarında yer bulabilmesi konusunda Fransa rakip tanımıyor. Fransa Ligi'nde tam 171 oyuncu altyapılarından yetiştikleri kendi takımlarında forma giyme fırsatını yakalamış durumda. 1998 Dünya ve 2000 Avrupa Şampiyonu Fransa'nın bu başarısının tesadüfi olmadığı kulüplerdeki adeta bir "futbolcu fabrikası"na benzeyen yapılanmayla da ortaya çıkıyor.
Fransa'da her kulüp altyapısından yetişen ortalama 8.5 futbolcuya yer veriyor. Bu rakam Türkiye'de 3.7'de kalıyor. Fransa'nın ardından İngiltere'de 5.8, "yabancı cenneti" İspanya'da ise 5.6 ortalamayla altyapıdan yetişen futbolcular takımlarında yer buluyor. Hollanda'da ise bu rakam 4.9. Bir ara futbolda ciddi bir düşüş içine giren, ancak şimdilerin süper takımı Almanların altyapıdan gelen 4.8 oyuncuya liglerinde yer veriyorlar. Türkiye'nin geride bıraktığı ülke ise 3.6'lık İtalya. İtalya ve Almanya futbolunun son yıllarda yaşadığı krizde bu rakamların büyük etkisinin olduğunu ve iki ülkenin de futbolcu kaynaklarında ciddi azalma yaşandığını söylemek haksız olmaz.
Türk futbolunun geleceği kendi altyapısındadır
Moso ağacı gibi gelecekteki büyümeyi sağlayabilmek ve rakiplere fark atabilmek için altyapımıza gereken zaman ve sabrı vermek, gerekli parayı aktarmak gerekiyor. Alt yapımızı bir an önce gerçek bir fidanlık haline getirmeliyiz. Yabancı futbolcu çöplüğüne dönüştürdüğümüz futbolumuzda, yeni, yetenekli gençlere yol verebilmek ve onları yetiştirebilmek için Federasyon'un önünde önemli görevler duruyor. Özellikle yabancı oyuncu transferlerine akıttığımız paralar, Türk futbol altyapısının önünü kesiyor. Altyapıya yıllık 1 milyon dolar ayırmaktan imtina eden kulüplerimiz, bir yabancı transferi hovardalığı içinde kulüp fonlarını çarçur etmekteler. Bu böyle gidemez. Kulüplerin yabancı oyuncu transferi mutlaka denetim altına alınmalıdır. Kalitesiz ya da vasat yabancılarla kulübeyi doldurma yerine, kulüplerimizin altyapıdan daha fazla oyuncu çıkartmalarını sağlayacak bazı teşvik edici ve özendirici önlemleri almak bugün TFF'nin en önemli görevleri arasındadır. TFF bu konuyu daha cazip hale getirebilmek için her takıma asgari altyapı oyuncu sayısı ya da daha fazla altyapı oyuncusunun yer almasını sağlayacak bazı ödül ve teşvik önlemleri almalıdır. Bunların ne olabileceği aşağıda bilgilerinize sunuyoruz.
Moso Ağacı'ndan futbolun alt yapısına öneriler
1. Federasyonun yapması gerekenler;
· Tüm kulüplerin altyapıdan en az yedi oyuncuyu A takıma, en az dört oyuncuyu da ilk 18'lerine alacak şekilde takım kadrolarını oluşturmaları sağlanmalıdır.
· Her kulübün altyapıdan A takımı kadrosuna girecek ve resmi maçlarda oynayacak her futbolcusuna maç başına cazip bir parasal ödül verilmelidir.
· Her kulüp için bu tutarlar, bankalarda açılacak bir altyapı fonunda biriktirilmelidir.
· Tüm profesyonel ve amatör kulüpler için ayrı bir altyapı fonu kurulmalı ve bu fon Federasyon tarafından adil ve rekabeti artıracak şekilde kullanılmalıdır.
· Kulüplerin yabancı transferlerine bazı kısıtlar getirilmelidir. (örneğin hiç kendi ulusal takım formasını giymemiş oyuncunun transferine izin verilmemelidir)
· Yabancı sayısı yeniden gözden geçirilmeli ve 4+1 ile sınırlanmalıdır.
· Bir sezon içinde resmi maçların üçte birinden azında oynayan oyuncular için, bu oyuncuları transfer eden kulüpler, TFF nezdindeki altyapı fonuna belirli bir miktar para ödemelidir.
· Altyapıdan yetişen her oyuncu için TFF ayrıca bu kulüplere cazip yetiştirme primleri ödemelidir.
· Kulüplerin transfer bütçeleri mutlaka, transfer sezonu öncesi TFF tarafından onaylanmalı ve tescil edilmelidir. Bunda özellikle yabancı oyuncu transferleri için her kulüp, TFF'ye ayrıca bir ekstra prim ödemelidir.
· TFF kulüplerin altyapı finansman problemleri için uygun borçlanma maliyetli ve uzun vadeli fonlar sağlamalıdır.
· TFF'nin özellikle altyapı fonlarından daha fazla kaynağın Türk futboluna kanalize edilebilmesi için gerekli girişimlere önem vermelidir.
· TFF'nin bütçesi içinde altyapıya ayrılan tutarın payı %20'den az olmamalıdır.
· TFF kendi bünyesinde altyapı oyuncularına yönelik, onların bireysel bazda gelişimlerini sağlayacak eğitimler organize etmelidir. Bu kapsamda oyuncuların teknik, taktik ve kondüsyon yönünden gelişimlerinin yanı sıra, diğer temel konularda da sezonun belirli dönemlerinde kendi tesislerinde belirli sayıda oyuncuya gerekli eğitimleri sağlamalı ve bunları bir sertifikaya bağlamalıdır.
2. Kulüplerin yapması gerekenler
·Her futbol kulübü kendi bünyesinde, diğer gelirlerden ayrılacak gelirlerden oluşturulmak üzere mutlaka bir "Alt yapı fonu" kurmalıdır.
·Bu fona kulüp gelirlerinden aktarılacak pay minimum yüzde yirmi olmalıdır.
·Her kulüp her sezon kendi A takımına en az dört futbolcu yetiştirmelidir.
·Alt yapıya ayrılan bütçe içerisinde özellikle tesisler ve antrenman sahalarının mutlaka A takım standartlarında olması sağlanmalıdır.
·Alt yapıda yer alan oyuncuların aynı zamanda eğitim ve öğretimlerini de sağlayacak şekilde bir organizasyon sağlanmalıdır.
·Alt yapıda yer alan oyunculara teknik, taktik ve antrenman bilgi ve deneyimleri A takımın hocasının nezaretindeki bir hoca tarafından sağlanmalıdır.
·Altyapıda yer alan oyunculara aylık belirli bir tutarda para, ailelerine yetiştirme aylık bedeli olarak ödenmelidir.
·Alt yapı programında, tamamen bilimsel verilere dayalı bir antrenman programı hazırlanmalı ve bu programlar, Avrupa'nın bu konuda iyi olan kulüplerinin programlarından örnekler içermelidir.
·Her yıl alt yapıda yer alan oyuncular mutlaka, Avrupa'da bu işte iyi olan kulüplere götürülmeli, belirli süreler, o kulüp altyapılarıyla bir süre antrenmanlara çıkartılması sağlanmalıdır.
·Alt yapıda, oyuncuların gelişimine yönelik olarak "Temel Eğitim Antrenmanları" çok düzenli bir şekilde sürdürülmeli; bu antrenmanları mutlaka "Gelişim dönemi antrenmanları" takip etmelidir.
·Altyapıda yer alan her oyuncunun bireysel formasyon gelişimine yönelik oyuncu bazında özel eğitimler planlanmalı; bu eğitimler bir süre TFF tarafından organize edilmelidir. Özellikle oyuncuların yeteneklerinin daha geliştirilmesi ve yarışmacı özelliklerinin artırılabilmesi için her türlü taktik, teknik ve kondisyon antrenman ve eğitimlerinin bireysel olarak hayata geçirilmesi sağlanmalıdır.