Moody’s ve Biden sonrası beklentiler
Daha önceki yazılarımızda Borsa İstanbul için yaz aylarının enflasyonda ki düşüş beklentileri ve not artışları nedeniyle sıcak geçeceğini beklediğimizi belirtmiştik.
Gerçekten de haziran ayı enflasyonu piyasa beklentilerinin oldukça altında %1,64 gelince Bist100 endeksi 10300 puanlardan bir anda kendini 11200 puanlara ulaşmasını sağlamış oldu. Moody’s’in Türkiye’nin Kredi Not değerlendirmesiyle ilgili piyasada sınırlı bir iyimserlik vardı.
Genellikle not konusunda cimri davranan Moody’s bu sefer kendini aşarak piyasa beklentisinin üzerinde bir not artışa gitti. Moody’s, Türkiye’nin kredi notunu B3 seviyesinden B1 seviyesine yükseltirken görünümü de pozitifte tutmaya devam etti. Böylece rakip kredi notu derecelendirme kuruluşlarıyla aynı seviyeye çekmiş oldu. Hoş hala kredi notumuzun yatırım yapılabilir ülke statüsüne girebilmemiz için 4 kademe not artışına ihtiyacımız var.
Kredi notu neden bu kadar önemli!
Öncelikle borçlanma maliyetlerinin düşmesine ve yatırım ortamının iyileşmesini sağlayacağından uzun vadeli fonların gelmesine yol açacaktır. Örneğin long only dediğimiz emeklilik fonları gibi uzun vadeli fonların gelip Türkiye gibi ülkelerde alım yapabilmesi için üç kredi notu değerleme firmasının ikisinden yatırım yapılabilir notu alması gerekli.
Böyle bir durumu 2013 gezi parkı öncesinde yaşamıştık. Bakalım tekrar benzer not seviyesine ulaşmamız mümkün olacak mı! Mevcut konjonktür ve ekonomi modelinin devamlılığına bağlı olarak 2026 yılı içinde böyle bir notlama seviyesine ulaşılmasını bekleyebilir.
Bundan sonra oluşabilecek senaryolar neler?
Bilindiği üzere piyasada beklenti satın alınır gerçekler satılır mottosu vardır. Ancak son not artışında piyasa beklentisi üzerinde artış gelmesi bu söylemi boşa çıkartacak bir gelişme olarak okunabilir. Kısa vadede olası kar realizasyonları gelse bile piyasa oyuncuları tarafından alım fırsatı olarak görülecektir.
Yukarı harekette piyasanın yeni hedefi ilk etapta 12,500 puan olurken ana hedef dolar bazlı grafiğe göre 392/405 sent aralığına işaret etmektedir. Bununda TL karşılığı 36 TL’lik kur hedefine göre 14.000/14.500 aralığına gelmektedir. Kur hareketinde ise daha önce belirttiğimiz 36/38 TL aralığını yılsonu beklentimizi koruyoruz.
Dünya’da Merkez bankalarının beklenen faiz indirimleri bir yandan başlarken diğer yandan da siyasi belirsizlikler gün geçtikçe artmakta. Bilindiği üzere geçen ay İngiltere ve Fransa gibi iki G7 ülkesinin ani bir karar ile erken seçime gittiğini takip etmiştik. Bu taraftaki düğüm hızlı çözülürken ABD’de siyasi çalkantı devam ediyor. Özellikle Biden-Trump münazarası sonrasında oklar Trump’ı işaret etmesiyle Biden adaylıktan nasıl geri çekilir analizleri yayınlandığına şahit olmuştuk.
Bu süre zarfında Trump’a bir de başarısız suikast girişimi olması, Demokratlarda Biden ile bu seçimin kazanılamayacağı lobisi güçlendirdi. Ve Biden adaylıktan Kamala Harris lehine çekilmek durumunda kaldı. Bakalım Demokrat Partinin adayı Harris olacak mı? 19/21 Ağustosta belli olacak.
Piyasalar tam faiz indirim döngüsü başlangıcını fiyatlama arifesindeyken bir an da bekle gör stratejisine dönebilir mi?
Son verilerde enflasyonda kazanımlar artarken, istihdam piyasasında da soğumanın öncü sinyallerini almaya devam ediyoruz. Hatta Fed Başkanı Powell’ın son konuşmalarında istihdam piyasasında ani bir bozulma endişeleri dillendirilmekte. Bu da olası faiz indirim senaryosunu güçlendiren bir argüman olarak karşımıza çıkıyor. Bu gelişmeler sonrasında ABD’de hisse senetleri piyasasında da bir rotasyon başladı.
11 Temmuzda açıklanan enflasyon verisinden bu yana SP500 teknoloji hisselerinde %5,7 düşerken, Nasdaq’da da %4,7 düşüş görüldü. Bu süre zarfında SP500’deki düşüş görece olarak %1,6 ile sınırlı kaldı. Esas ayrışma SP500 finansal sektörüyle (%3,3 ) ve küçük şirketler endeksi olan Russll 2000’de yükseliş %7,1’i bulu. Son yaşanan gelişmelerden sonra ABD başkanlık seçimi piyasalar üzerinde belirsizlik etkisi yaratabilir. Bu da iyimserliğin ötelendiği, dalgalı bir piyasa ortamına girmemize neden olabilir.