Mobilya lojistiğinde yakaladığı 'niş model' ile başarı geldi
Mobil Jet adı önce bana çok bir şey ifade etmedi. Aslında biraz araştırdım ama tam da emin olamadım. Çünkü zor ve çetrefilli bir iş… Bana sorarsanız evet büyük pazar ama çok emek isteyen biraz 'deli' işi… Yukarıda anlatmaya çalıştım aslında… Kendisinden dinleyeceğiz ancak Türkiye'de bir işi, modeli yoktan var etmek gerçekten çok zor. Örneğin hemen başka yapan var mı diye sorulur… Çünkü Türklerin böyle modeller kuracağına pek inanılmaz ya da sürdürülebilir olacağına güven duyulmaz… Öztekin'in büyük emekle kurup boşluğu görüp adeta yoktan bir sektör yaratması da böyle bir iş… Tabii burada sürdürülebilirliği, katma değeri ve müşteri memnuniyetini yaratmak önemli… Mobil Jet'in yakaladıkları önemli konulardan biri bu…
Mobilyada havuz mantığı
Biraz da Ahmet Öztekin'den dinleyelim öyküsünü ve modelini aslında: "1991 yılından sonra mobilya sektörünün içindeydim… Nurus, Koleksiyon, Doğtaş Mobilya gibi firmalarda yöneticilik yaptım. Bir dönem 7 yıl yurt dışında kaldım. Yöneticilik deneyimim sırasında özellikle mobilya sektörüyle ilgili de iş modelleri üzerinde çalıştım. Dünyanın değişimini ve nihai tüketicinin beklentileri gibi, pek çok şeyi okurken farklı farklı sektörlerin doğru yaptığı işleri nasıl kendi sektörüme uygularım diye epey bir çalıştım. Sonra bir iş modeli oluşturabileceğimi düşündüm. Türkiye'de ilk zaten, dünyada da aslında bizim çalıştığımız mantıkta bir model yok. Biz ne yapıyoruz, havuz mantığında bütün mobilya markalarını aynı depoda buluşturup aynı araçlarla sevk edip aynı ekipleri kullanarak hizmeti standartlaştırıyoruz. Bütün süreci daha nitelikli hale getiriyoruz. İstihdamı daha nitelikli hale getiriyoruz. İş gücünü daha iyi kullanıyoruz, sektörün bu tarafındaki hizmet ihtiyacında bir uzmanlaşma yaratıyoruz."
İşin sırrı dijitalleşmede
Aslında işin sırrı, yani bu tür girişimlerde en önemli nokta olan sürdürülebilir hizmet kalitesini sağlamak için kullanılan dijital yazılım altyapısında. Belki Mobil Jet'in ve Ahmet Öztekin'in başarısında en etkin unsur da bu… İşin bu yönünü de dinleyelim: "Bahsettiğim bu iş sürecinin tamamını dijital ortamda izlenebilir hale getirdik. Yani barkodlarla, tedarikçiden ürünü aldığımız andan itibaren her paketi izleyebiliyoruz. Hangi lokasyonda durdu, kim taşıdı, kim indirdi… Hangi araçla gitti, müşterinin evinde kim montaj yaptı hatta teslimatı tablet bilgisayarlarla gerçekleştirip, çıkan sorunu anında sisteme atıyoruz. Daha ekipler evden çıkmadan biz oradaki soruna müdahale ediyoruz. Ya da yedek parça sürecini başlatıyoruz tekrar eksik ya da arızalı parçayı getiriyoruz. Bu süreçlerle ilgili çok ciddi geri bildirim sağlamış oluyoruz üreticilere… Çünkü örneğin belli tarihler arasında 2 bin müşteriye gidilmiş, bunlardan 100 tanesinde sorun çıkmış bu çıkan sorunların kaç tanesi üretim kaynaklı, kaç tanesi montaj kaynaklı, kaçı yanlış sipariş ya da barkod hatası gibi pek çok konuyu gösterebiliyoruz. Sistem bunları grafiklere dönüştürüyor. Yine çağrı merkezimiz vasıtasıyla müşteri memnuniyetini ölçebiliyoruz. Yani markaların müşteri ilişkileri yönetimini de üstlenmiş oluyoruz. Bu süreçlerin iyileştirilmesinde, üreticilerin kendilerini geliştirmesinde önemli katkı yaratıyoruz."
Bütün süreçleri yönetiyor
Hizmeti bir bütün olarak sununca evet iş zorlaşıyor ama katma değeri yükseliyor o zaman tercih edilme nedenleriniz artıyor. Bu süreç yönetimini Ahmet Öztekin şöyle anlatıyor: "Mobilyanın bütün süreçlerinde devreye girebiliyoruz. Fabrikadan ürün bizim depolarımıza geliyor ya da biz gidip alıyoruz. Eğer mağazalara dağıtılacaksa mağazalara götürüyoruz, eğer nihai tüketiciye gidecekse oraya götürüyoruz. Mağazadan ürün satmışsa onu da alıp tüketiciye götürebiliyoruz. Garanti süresi içinde servis hizmetlerini de verebiliyoruz. Montajı yaptıktan sonra birkaç ay sonra üründe bir problem çıktı onun satış sonrası servis hizmetlerini de biz yapıyoruz. Bu 9 lojistik üssümüzde aynı zamana tamir bakım atölyeleri de var. Eğer bizim yapabileceğimiz bir şey ise koltuk kılıfından yaylarına, yedek parçasını talep edip tüketiciye tamir ederek ulaştırabilecek bir kapasitedeyiz şu anda… Kargo şirketlerinin taşımadığı ya da taşıyamadığı her türlü ürün dahil olmak üzere mobilya sektöründeki her türlü ürünü taşıyabilir, katlara çıkarabilir, paketi açar, ürünü kurarız bir eksiklik arıza varsa onu giderir ve garanti kapsamında o ürünü izleriz… Eksper raporu veriyoruz gerekiyorsa garanti kapsamında ürünün değişim operasyonunu da biz yapıyoruz. Şu anda irili ufaklı 50-55 civarında firma ile çalışıyoruz. Birçok büyük grup ile anlaşmalarımız var. Sadece üretici olarak düşünmeyin. Bayiler de, 1 mağazası olan da 30 mağazası olan da bize gelebiliyor. Hatta böyle firmalar için önemli bir olanak yarattığımızı düşünüyorum."
"Her gün 800 eve giriyoruz"
Ahmet Öztekin her geçen gün girdikleri ev sayısını artırırken, hem know how hem de verimlilik artışı da yakaladıklarının altını çiziyor: "Bu iş şunu getiriyor bayiler de üreticiler de yetişmiş eleman bulmakta zorlanıyor. Biz elemanlarımızı pek çok eğitimden geçiyoruz, tecrübe kazanıyorlar. Belli bir know how sistemi içinde çalışıyorlar. Uzmanlaşıyorlar yaptıkları her işte… Bayilerin veya üreticilerin bu standartları oluşturmaları çok daha zor oluyor. Bugün biz her gün 800 eve giriyoruz, yakında binin üzerinde eve girmeye başlayacağız. Araç gereçlerimiz yanı sıra bilişim sektörüne ciddi bir yatırım yapıyoruz. Eğer bu yazılımı geliştirememiş olsaydık bu işi bu kadar rahat yönetebilme şansımız olmazdı. Aslında şirketlerden biz bu yükü aldığımız için onlar kendi işlerine daha rahat odaklanabiliyorlar. Bu nedenle oldukça iyi sonuçlar ortaya çıkabiliyor. Biz tabii bu konuda uzmanlaştıkça pek çok inovasyonu kendi içinde gerçekleştiriyoruz. Ayrıca ciddi maliyet avantajı ortaya çıkıyor. Ortak alan kullanımı, ortak ekip, bizde bütün siparişleri birleştirerek aslında doluluk oranı yüksek iş hacmi yaratmış oluyoruz. Bütün üreticilerin, markaların, bayilerin ERP yazılımlarına girip sistemsel olarak onlarla konuşabiliyor böylece stok gibi pek çok konuda dijital yönetimi gerçekleştirebiliyoruz. Asıl kazancımız da verimlilikten ortaya çıkıyor."
"81 ile hizmet götüreceğiz"
Aslında kağıt üzerinde çok mantıklı, pek çok markanın işini bir yerde toplayıp değeri yükseltiyorsunuz. Ama bence yapması çok daha önemli… Ahmet Öztekin şöyle devam ediyor:
"Hem offline hem de online da müşterilerimiz var. 2009 yılında kurulduk biz ve ben İstanbul gibi bir lokasyonda bu işi yapacağım, çok pazarlama ve reklama girmeden sahadan gelecek sorunları analiz edip sistematik hale getirip daha sonra bu işler iyi gidiyor mu müşterilerime kanıtlamak istedim. Müşteri memnuniyeti, teslimat ve montaj performansları çok iyi gelmeye başlayınca o zaman işi Türkiye'nin her tarafına taşımaya başladık. Merkez Beylikdüzü'nde ve Anadolu yakasında da bir yerimiz var… Yıl sonu hedefimiz 81 il 945 ilçeye gitmek. Şu anda 40 civarında ile gidebiliyoruz. 9 bölge depomuz var, cep depolarla birlikte bunu 22'ye çıkaracağız. Şu anda 75 bin metrekaredeyiz. Yeni yatırımlarla birlikte 2016'da 25 milyon TL olan ciromuzu 45 milyon TL'ye çıkarmayı hedefliyoruz."