Mızrak çuvala sığmıyor!
Geçtiğimiz hafta genelinde ve küresel düzeyde yaşanan gelişmelere baktığımızda, etkili ve yetkili kesimlerden gelen müdahalelerin risk alma isteğini geri getiremediği ve güvensizliğin büyümesini önleyemediği dikkat çekiyor. Daha önce kısa vadeli de olsa etkili olabilen açık veya örtülü, sözel veya eylemli müdahaleler artık işe yaramıyor; beklentiler olumluya dönüşemiyor; finansal piyasaların kısmen de olsa içeriden verdiği destek yeterli olmuyor. Sermaye piyasalarında her yukarı hareketin satış fırsatı, başta altın olmak üzere emtialarda her aşağı hareketin alış fırsatı olarak kullanılmasının önüne geçilemiyor. Durum böyle olunca sistemik risk algılaması büyüyor, piyasaların ifadesi ile ikinci dip olasılığı artarken belirsizlik ve kırılganlıktaki tırmanış olumsuzlukları beslemeye devam ediyor. Küresel kredi krizi sonrasında sadece piyasalara likidite vererek durumun düzelmeyeceği, sorunlar ağırlaştıkça daha fazla değişkeni kontrol altında tutmak gibi imkansızı başarmak gerektiği gibi gerekçeler bir dönemin sonlarının yaklaştığını söylüyor. Kazananı olmayacak bir döneme doğru ilerlendiği ve istikrarsızlığın büyüyeceği algılamasının güçlenmesi önlenemiyor. Dünyayı yönlendirdiği düşünülen kesimlerin çuvalladığı gerçeği daha fazla gizlenemiyor. Ne Merkez Bankası başkanları ve Hazine yetkililerinden ne de siyasi liderlerden, medyanın abarttığı, toplantılardan durumu düzeltecek bir şey çıkması beklenmiyor. Çaresizlik nedeniyle etkili ve yetkili kesimlerin dengesi bozuluyor. Saçmaladıklarının farkına bile varamaz hale geliyor, kimsenin bunu fark edemeyeceğini sanma gafletine düşebiliyorlar.
Finansal piyasalar medyanın da desteği ile Obama'nın istihdam paketini, Alman Anayasa Mahkemesi'nin kararını veya İsviçre Merkez Bankası'nın frangın değeri konusundaki kararlılığını abartıyor, beklentileri düzeltebilecek bir şoka dönüştürmeye çalışıyor, ama olmuyor... Her platformda görüş ayrılıklarının büyümesi önlenemiyor, uzlaşı arar iken uzlaşmazlıkların büyümesi nedeniyle evdeki hesaplar çarşıya uymuyor. Yunanistan'ın risk primi yeni rekorlar kırıyor, Avrupa Merkez Bankası içindeki görüş ayrılıklarının itibar kaybına dönüşmesi hızlanıyor, sıva çatlakları kolon çatlaklarına dönüşmeye başlayınca güven bunalımının derinleşmesini önlemek pek mümkün olamıyor.
Yunanistan'ın bakışı üç yıl önce Lehman Brothers'ın batışı gibi etki yaratır diyenler, yumurta kapıya gelince tükürdüklerini yalamak zorunda kalıyor, ama hiçbir şey düzelmiyor. Son iki ay içinde riskten kaçınma ve sağlam limana yönelme anlayışının giderek güçlenmesi devreye sokulan çeşitli müdahalelere rağmen önlenemiyor. Bu karmaşa içinde İsviçre Frangı'nın artık güvenli bir liman olmadığı gerçeği gözden kaçıyor; söz konusu ülkenin yetkilileri paralarının değerlenmesini önlemek konusunda ne yapacağını şaşırıyor; limitsiz para basacağı açıklamasını sağlam liman arayışından vazgeçme ve risk alma isteğinde artışa dönüştürmeye çalışanlar başarılı olamıyor. Büyüyen çaresizlik nedeniyle küreselleşmeden korumacılığa doğru geçiş adımlarının hızlandığı, makro ekonomik göstergelerdeki olumsuzlaşmanın hızlanacağı gibi temel gerçekleri gözden uzak tutmak zorlaşıyor. Çeşitli platformlardaki görüntüye yansımaya başlayan uzlaşmazlığın buradan kaynaklandığını, bir karmaşanın arkasına sığınarak gizlemenin mümkün olamayacağı bir döneme koşuluyor.
Ortaya, "Büyüme dostu bütçe" gibi ne anlama geldiği belli olmayan kavramlar atılıyor, zenginlerden daha fazla vergi almanın temeldeki sorunların ağırlaşmasını önleyemeyeceği ve bu nedenle işe yaramayacağı görmezden geliniyor. Likidite yaratarak menkul ve gayrimenkul şeklindeki varlık değerlerinin düşmesini önleyebilir, zenginleri koruyabilirsin, fakat bu süreçte ortaya çıkan enflasyon baskısının geniş kesimler üzerinde yarattığı tahribatı devamında işsizlik artışını önleyemezsin, zenginlere verilenin bir kısmını geri almak kısa vadede göz boyayabilir, fakat olumsuzlukların büyümesini engelleyemez. Bunu fark edenler risklerini azaltmak ve gerçek bir sağlam limana sığınmak için bunu son fırsat olarak değerlendirmeye çalışabilirler.
Veya kendileri için bu son fırsatı yaratmaya çalışanlar ne yapmanın daha doğru olduğunu kestiremeyen siyasiler ve bürokratları bu yönde etkileme çabasında olabilirler.
Evet ortada büyük bir karmaşa var, kimin kimi kullandığı pek belli değil, görüntü ile gerçek arasındaki fark tüm çabalara rağmen artmıyor olması sıkıntı yaratmaya devam ediyor. Ancak bilinen temel bir gerçek var, akılsız başın cezasını ayak takımı çekecek!.. Geniş kesimlerin yaşam koşulları olumsuzlaşmaya devam edecek; kimin elinin kimlerin cebinde olduğu anlaşıldıkça istikrarsızlık büyüyecek ve geç de olsa çok daha radikal reçeteler gün ışığı görmeye başlayacak... Hiçbir şey eskisi gibi olamayacak... Ekonomiler daralıp, enflasyon ve işsizlik arttıkça mızrak çuvala sığamayacak; her ülke, her kurum veya her birey başının çaresine bakacak, bunu yapamayanların yönlendirilemeyen tepkisi her şeyi sancılı bir şekilde farklılaştıracak...