Mısır'da esas sorun yeni başlıyor
Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek'in istifasıyla, iki hafta önce Mısır'da başlayan gösterilerin nispeten kolay aşaması tamamlanmış bulunuyor. "Nispeten kolay" ifadesinin milyonların ölüm dahil riskleri göze alarak günlerce gösteri meydanlarını terk etmemesini içeren süreç için haksız bir nitelendirme olduğunu düşünebilirsiniz. Bu kelimeleri başka bir soruna işaret etmek için kullandım. Halkın şikayetçi olduğu bir rejimden kurtulmak için yaptığı nümayişi yönlendiren slogan "Mübarek istifa" idi. Bu somut bir taleptir, uygulanması için neler yapılması gerektiği konusunda da fazla belirsizlik yoktur.
Sorun bu aşamadan sonra başlıyor. Mübarek yozlaşmış, zorba, halkın ihtiyaçlarına, tercihlerine duyarsız bir yönetimin sembolüydü. Bu yapıda Mübarek'in şahsi siyasal gücünün yüksek olduğu belli olmakla birlikte, karşımızda bir şahsın yönlendirdiğinin ötesinde yerleşik bir düzen bulunmaktadır.
Haberlerden de anlaşıldığı gibi, zorba, yerli yersiz güç kullanmaktan çekinmeyen, rüşveti yaşam biçimine dönüştürmüş bir polis teşkilatı yakın zamana kadar milleti inim inim inletmiştir. Şu anda sinmiştir, ama acaba dağıtılabilecek midir?
Sonra, yozlaşmadan uzak durmuş olmakla birlikte siyasetin sınırlarını çizen, siyasete karşı özerkliğini koruyan bir ordu vardır. Ordu mensuplarının refah düzeyini yükselten yaygın bir iktisadi işletmeler sistemi yürürlüktedir. Bunlara ek olarak, vatandaşın işlerini "bukra baadel bukra" (bu gün git, yarın gel!) diye savuşturan hantal bir bürokrasi sokaktaki insanı memnun edecek hizmet anlayışından uzaktır.
Dönelim Mübarek'in gitmesini isteyen milyonlara... Bunların somut olarak nasıl bir siyasi düzen istedikleri, yönetimden hangi yapısal değişiklikleri, hangi politikaları talep ettikleri sanılabileceği kadar belirgin değildir. Herkes demokrasi talep ettiğini söylüyor. Ancak, sosyo-ekonomik yapısı türdeşlikten bir hayli uzak olan bir kitlenin isteklerinin tümüyle ortak olduğuna hükmedemeyiz.
İktisadi koşulların iyileştirilmesinin beklendiği kesin. Mısır'ın Filistinlilerin dertlerine herhangi bir duyarlılık sergilemeyen dış politikasının da derin memnuniyetsizlik yarattığı anlaşılıyor. Ama bunun ötesinde, nasıl bir anayasa yapılsın, kim yapsın, hileli seçimle gelen parlamento dağıtılıp yeniden seçim mi yapılsın, başkan nasıl yenilensin; bütün bunlar cevabı verilmemiş sorular. Değişim isteyen her grup bunları farklı yanıtlayabilir; böylece uzun bir mücadelenin kapısı açılabilir.
Mısır'daki duruma dış dünyanın da faal bir ortak olduğunu unutmamalıyız. Mısır üzerinde en güçlü nüfuza sahip olan Birleşik Devletler, Mübarek'in gitmesini destekledi. Bu tutumun Amerikan yönetimi içindeki muhtelif güç kaynakları tarafından bile tamamen benimsendiği kesin değil.
Özellikle Mısır'ın dış politikasında kapsamlı bir değişiklik arzulanmayacağını kolaylıkla kestirmek mümkün. Kısa sürede beklenmedik biçimde ortaya çıkan siyasi değişiklikten İsrail'in fazlası ile rahatsız olduğu görüldü. İsrail, Mübarek'in gitmesine direnilmesi için çok uğraştı, başaramadı. Şimdi Mısır'daki değişikliğin sınırlı kalmasına gayret edecek, bu amaç için de Amerika katındaki her türlü nüfuz aracını kullanacaktır.
Mısır'da değişimin önü açıldı ama esas sorun şimdi başlıyor.