Mış'lar Miş'ler ülkesi
Dünya'nın 16. büyük ülkesi olmak, G-20'ler arasında yer almak, büyük organizasyonlara ev sahipliği yapmak, elbette mutluluk verici, onur verici. Kişi başına düşen mili gelirimiz her geçen gün daha iyi seviyelere geliyor, bu da güzel. IMF'ye borcumuz kalmadı. E ne mutlu bize. Bunların hepsi çok güzel, çok mutluluk verici de, ah bir de "mış"lar, "miş" ler ülkesi olmasak ne de güzel olurdu.
Ne demek, mış'lar, miş'ler ülkesi. Avrupa Birliği'ne girme yönündeki rotasını ta 1960 yılında belirlemiş, kendisini yapısal ve ekonomik açıdan Avrupa'ya daha yakın gören bir ülke olmamız, reformlarımızda da AB'yi örnek almamız küçükten büyüğe herkesin malumu. 1996'da Gümrük Birliği Anlaşması ve sonraki yıllarda Avrupa Birliği'ne adaylığımızın kesinleşmesi gibi gelişmeler de bu süreçleri hızlandırdı, reformların arka arkaya yasalarımıza da yansımasına neden oldu. Buraya kadar güzel, ama unuttuğumuz bir şey vardı ki, hiç yakamızı bırakmadı. Ülkemizde pek çok konu yasalaşırken, bir çoğu sadece mevzuatlarda kalakalıp, uygulamada maalesef hayata geçemiyor, gerçek anlamda yürürlüğe giremiyor. Buna en güzel örneklerin başında iş güvenliği yasaları geliyor. Son dönemde o kadar çok iş kazası ile karşılaşıyoruz ki, acaba mevzuat mı yok diye insan düşünmekten kendini alamıyor. Oysa ki baktığımızda mevzuatlarda her şey yerli yerinde, ama bizler maalesef hep bildiğimizi yapmaya öyle alışmış bir toplumuz ve "nasıl olsa bize bir şey olmaz" felsefesini öyle benimsemişiz ki, gerekli tedbirleri almak ve yasaların gerektirdiğine uymak bir türlü işimize gelmiyor. Ama baksanız mevzuatlarımızda her şey var. Var da biz hep yapıyor"muş"uz gibi davranıyor, hep öyleymiş gibi hareket ediyoruz. İş Güvenliği Yasası'nın yürürlüğe girmesi ile firmalar, nasıl varmış gibi gösteririz, hekim olmasa da az bir maliyet ile nasıl doktor getirmeden bu işi yapılıyormuş gibi kılarızın peşine düştü. Sigara içme yasağı olan restoranlar masalara bıraktıkları kola kutuları ile sigara kül tablasının yerini alıp, yasağı nasıl delerize daha ilk günden çıkış yolu buldular. Emniyet kemeri alarmını bile taklit tokalar ile kandırarak, şaşırtan bir toplumuz. Bir düşünelim, hangi işimiz böyle değil.
Bu yüzden maalesef, pek çok zaman ülkemizde bir çok yenilik veya yasa varmış gibi görünse de, uygulamada bildiğimizi okuyoruz ve bununla da övünüyor, pratik zekalı ve zeki insanlar olarak kendimizle gurur duyuyoruz. Zekamızı nasıl kullanmamız gerektiğini hep tartıyor, sonuçta hep işimize geldiği gibi hareket ediyoruz. Sanayide, turizmde, dış ticarette gelişen bir ülkeyiz, eğitimli ve yabancı dil bilen insan sayısı her geçen gün artıyor, teknoloji gelişiyor. Bir de şu mış gibi yapma mantaliteden kurtulsak ne de güzel olurdu. Birilerini kandırdığımız kesin, ama oturup düşünmek lazım, acaba o kandırdığımız kişiler yine bizler olmayalım.