Min gayri haddin
Genç okuyucularımız bilmeyebilirler, eski İstanbul Beyefendileri, görüşlerini açıklarken cümleye “Min gayri haddin” diye başlarlardı. Bu bir tevazu ve iltifat kalıbıydı; “belirteceğim görüş benim bilgimin, kabiliyetimin ötesinde olabilir, siz benden daha iyi bilirsiniz” manasındaydı. Böylece özellikle farklı bir görüş dile getirilirken yanılgıya düşülebileceği teslim edilir, karşınızdakinin ehliyetine saygı gösterilerek tepkisi yumuşatılır, hatta engellenirdi.
Artık bu ifade kullanılmıyor. Muhtelif nedenleri var, ama sanıyorum biri çok önemli ve toplumdaki felsefi değişmeyi yansıtıyor.
Günümüz demokrasilerinde herkesin eşit olduğu, her görüşün değer taşıdığı, görüşünü ortaya koyan kişinin, kişisel nitelikleri gözetilmeksizin, bu hakka sahip olduğu kabul ediliyor. Dolayısıyla söze “min gayri haddin” diye başlamaya ihtiyaç kalmadı.
Biliyorsunuz, bugünlerde “haddini bilmek, bildirmek, aşmak” kalıpları, yaygın biçimde kullanılmaya başlanmış sözler. Bunların kullanıldığı durumlara baktığınızda, günümüze tekabül etmeyen bir toplumsal düzen anlayışını yansıttığını sezmek zor değil: Orta Çağ’dan kalan statik toplum düzeni anlayışı. Buna göre toplumda herkesin bilinen bir yeri ve o yerin kişiye koyduğu sınırlar, yani bir “haddi” vardır. Kişi, toplumdaki konumunun çizdiği sınırlar içinde kalarak hayatını düzenler. Kişinin toplumdaki konumunu soyu, serveti, görevi, dini mensubiyeti ve benzeri hususlar belirler. Bu konumların bir hiyerarşisi vardır. Toplum herkesin hayatını kendi “haddi” içinde yaşadığı hiyerarşik bütündür. Herkes kendi haddini bildiği, kimsenin haddini aşmadığı ve hadler de iç içe geçmediği için, toplum çatışmalardan korunmuştur, huzur içindedir. Herhalde tahmin ettiniz, özetlemeye çalıştığım düzen ve öngördüğü huzur sadece fikir düzeyindedir, idealdir. Gerçek yaşamda ise sürekli değişim yaşanır, çatışmalar olur, isyanlar bile çıkar.
İnsanlık herkesin bir haddi olduğunu varsayan düzeni çoktandır geride bırakmıştır. Sanayileşme gelmiş, toplumsal yapılar değişmiş, demokrasi gelişmiş, dünya geçmişe göre çok daha bütünleşmiş, “haddi” içinde kalmaya mahkum bireyin yerini hakları itibariyle birbirine eşit vatandaşlar almıştır.
Kamu görevleri, her görevin içeriği ve yetkileri, görev sahibinin yetkileri dahilinde neler yapıp yapamayacağı da yasalarla düzenlenmiştir. Yeni düzende “had” yasaların koyduğu sınırlardır. Büyüklerimizin alışmakta güçlük çektiği anlaşılan günümüz dünyasında her vatandaş kendisini yönetenleri açıkça eleştirme hakkına sahiptir. Bunu yapan kimse haddini aşmamakta, hakkını kullanmaktadır. Hatta ülkemizdeki yönetime ilişkin görüşünü bildiren yabancı gazetenin dahi buna hakkı vardır. Buna karşılık, yasada verilmemiş yetkiler icat eden, mevcut yetkilerini de amacına uygun kullanmayan bir kamu görevlisi, diyelim ki il parti başkanı gibi davranan bir vali, “haddini” aşmıştır.
“Min gayri haddin” görüşüm budur. İnşallah haddimizi aşmadık.