Milyondan milyara yayın ihalesi üzerine (II)
Geçen hafta bu sütunlarda naklen yayın ihalesinin genel değerlendirmesi kapsamında, Ligimizin futbol değeri temelinde Avrupa'daki diğer premier liglerle karşılaştırmalı analizini yapmış ve buradan hareketle bazı sonuçlara ulaşmıştık. Bunu yaparken, lokal analizi ise bu hafta yapacağımızı sizlerle paylaşmıştık. İşte bu hafta naklen yayın ihalesinin lokal analizini yapmaya çalışacağız. Lokal analizimize geçmeden önce çok kısaca geçen haftaki analizimizden bazı önemli noktaları genel bütünlük açısından sizlerle çok özet olarak paylaşmak istiyorum.
Aslında yapacağımız analizin eksenini iki konu oluşturuyordu:
I.Yıllık yayın gelirimizin diğer liglerle karşılaştırmalı analizinin yapılması ve oluşan değerin Türk futbolunun gerçek değerini ne ölçüde yansıttığı,
II.Oluşan bu yayın geliri bedelinin lokal açıdan değerlendirilmesi; yani Türk Futbol pastasına olası etkileri: (Bu aşağıdaki konuları kapsıyor)
1.Oluşan bu değerin Türk Futbolunun rekabet gücünü artırmaya yönelik kulüplerce nasıl kullanılacağı;
2.Yayıncı kuruluşun bu süreci iktisadi/mali anlamda nasıl yöneteceği;
3.Taraftar tüketicinin olası ilave maliyetler karşısındaki durumunun ne olacağı;
Konuları üzerinde duracaktık.
İki bölümden oluşan makalemizin ilk bölümünde geçen hafta Türkcell Süper Lig'in naklen yayın bedelinin Avrupalı diğer liglerle kıyaslamasını yapmış ve ligimizin mevcut durumuna göre oluşan naklen yayın bedelinin pahalı olup olmadığını belirlemeye çalışmıştık. Bu kapsamda yaptığımız analizin sonucunda elde ettiğimiz verilere göre aşağıdaki analiz sonuçlarına ulaşmıştık.
Geçen haftaki uluslararası analizimizden ortaya çıkan sonuçlar:
·Türkcell süper lig'in toplam gelirleri içinde naklen yayın gelirlerinin payı, diğer liglere görece daha yüksektir. Bu rasyo TSL'de %74 civarındayken; diğer liglerin ortalaması %42.4 düzeyindedir. Bu durum bize TSL'de, diğer futbol gelirlerinin yeterince yaratılamadığını; naklen yayın bedellerine göbeğinden bağlı bir Lig'e sahip olduğumuzu gösteriyor. Bu durum aynı zamanda pratikte futbol pastasının da büyümesinin önünde bir engel oluşturuyor. Bu nedenle diğer liglerle aramızda 1 milyar euroya ulaşan bir fark doğmaktadır.
·Ülkemizde Digital yayın abone sayısı toplamı ve bu toplam içinde spor paketi abone oranının diğer liglere göre düşük olduğu yukarıdaki tablodan görülüyor. Ülkemizde yaklaşık %32 olan bu rasyo diğer liglerde ortalama %61 civarında olup; toplam abone sayısının genel nüfusa göre oranı da ülkemizde %3.5 seviyesindedir. Diğer Liglerden İngiltere'de digital platform sahibi kişi sayısının toplam nüfus içindeki oranı %16.7 iken; bu oran diğer liglerde sırasıyla Fransa'da %8.1; İspanya'da %6.2; Almanya'da %5.9; İtalya'da 4.3% düzeyindedir.
·Liglerin yıllık naklen yayın gelirlerinin, piyasa değerlerine oranı Bundesliga'da %37; Fransız Lig 1'de %45; İspanyol La Liga'da %22; Premier Lig ve Serie-A'da %21 iken; bu rasyo TSL'de %53 civarındadır. Yani TSL'de yıllık yayın geliri piyasa değerine göre en yüksek lig konumundadır.
Yani özcümle bu analiz bize diyor ki; Türkcell Süper Lig, naklen yayın bedelleri açısından bir futbol ligi olarak diğer Avrupa Ligleriyle kıyaslandığında pahalı bir ligdir. Türkcell süper Lig kendi varlığını devam ettirmede motor görevi görecek diğer futbol gelirleri yaratmada yetersiz kalmaktadır.
Peki içeride durum nedir? Şimdi de bu konuya eğilelim.
II.Oluşan bu yayın geliri bedelinin lokal açıdan değerlendirilmesi; yani Türk Futbol pastasına olası etkileri
1.Bu ihale Türk Futbolu'na ne tür katkılar sağlayacak?
Yeni ihale ile Türk Futbolunun yıllık naklen yayın gelirleri bir önceki yıla göre %156,7 artarak, 140 milyon dolardan 359,5 milyon dolara yükseldi. Bu oluşan bedelin %89.2'lik kısmı Türkcell Süper Lig'e giderken; kalan %10.8'lik bölümü de Bank Asya 1.Lig alıyor. (TFF ve Organizasyon payı ile birlikte).
Bir önceki yıla göre kıyaslama yapacak olursak; Süper Lig kulüplerine yapılacak ödemedeki artış %129 civarında gerçekleşti. Süper Lig ekipleri geçen yıl 140 milyon dolar naklen yayın geliri elde ederlerken; 2010-11 sezonundan itibaren bu tutar 321 milyon dolar olacak.
Yapılan tahmini hesaplamalar gösteriyor ki, sezonu şampiyon tamamlayan üç büyüklerden birisi yaklaşık 45 milyon dolara yakın bir havuz geliri elde edecek. Üç büyüklerin dışında şampiyon olanların geliri ise tahminen 30 milyon dolara ulaşacak.
Naklen yayın gelirlerindeki bu artışın futbolumuza, daha doğrusu takımlara ne tür etkiler yapacağını analiz ettiğimizde, bu ihale bedelinin yüksekliğinin Ligimize olumlu ve olası olumsuz etkileri olabilecektir. Bu analizimizi yaparken; iki temel varsayım üzerinden hareket ettik.
1.Futbolumuzun rekabet gücünün ve buna bağlı olarak kalitesinin artması durumunda oluşacak olası olumlu etkiler;
2.Yukarıdaki söylediğimiz varsayımın gerçekleşmemesi durumunda, ligimizi etkileyecek olası olumsuzluklar.
Ligimizin ve futbol kulüplerimizin mali, sportif ve yönetsel anlamda iyi yönetilmeleri ve temel konularda doğru hamleler yapmaları durumunda bu ihalenin Türk futboluna etkileri kısa-orta ve uzun vadede çok olumlu olabilecektir. Çünkü futbolumuz daha doğrusu kulüplerimiz bugün yarattıkları gelirler bakımından Avrupa'da yeterli ve gerekli iktisadi olgunluk düzeyine ulaşmış durumdalar. Gerçekten de Türk futbolu yıllık yarattığı 525 milyon euroluk geliriyle, hemen beş büyük ligin arkasından altıncı sıraya yükselerek, tam 47 ülke ligini geri bırakmış vaziyette. Bu yıl ki yıllık geliri de dikkate aldığımızda futbol pastamız en az 200 milyon euroluk daha bir artış kaydetmiş olacaktır. Toplamda 725 milyon euroluk yıllık gelir yaratan bir ligin artık yeterli iktisadi olgunluk düzeyine ulaştığını ifade edebiliriz. Bizim bundan sonraki temel amacımız: UEFA'nın finansal kriterlerine uyumunu sağlayacak, finansal/mali olgunluk düzeyimizi yükseltebilmek olmalıdır. Para yaratmada zorlanmayan bir ligin bu paraların harcanmasında da maksimum verimlilik düzeyine ulaşması gerekiyor. Toplam faydasını, toplam maliyetlerinin üzerine çıkartabilmiş, marjinal verimliliği yüksek bir futbol liginden bahsediyoruz.
Konuya yukarıda ifade ettiğimiz ilkeler doğrultusunda yaklaştığımızda, bu ihalenin futbolumuza olası olumlu etkilerine birlikte bir göz atalım isterseniz.
Olası pozitif etkiler:
·Kulüpler artan naklen yayın gelirleri nedeniyle transfere daha fazla bütçe ayırabilecekler ve rekabet güçlerini artırabileceklerdir.
·Rekabet gücü yükselen futbol kulübünün ulaşacağı sportif performans, mali performansın da yükselmesine neden olacak; kulübün piyasa değeri artabilecektir.
·Kulüplerin UEFA kriterleri kapsamında altyapıları daha iyi bir noktaya gelebilecek; altyapıdaki bu olumlu gelişme, A takımın yetenekli oyuncu ihtiyaçlarının karşılanmasına olanak sağlayabilecektir.
·Kulüpler 2012-13 sezonunda uygulamaya girecek olan "UEFA Finansal fair play"in gereklerini yerine getirme kapsamında üçüncü kişilere, başkanlara, yönetim kurulu üyelerine ve bankalara olan borçlarını ödeme olanağına kavuşabileceklerdir.
·Kulüpler gelir ve gider dengesini sağlayabilecek ve gider fazlası vermeyebilecekler.
·Artan gelirler mali şeffaflığı da beraberinde getirebilecektir.
·Yerinde yapılan doğru transferlerle daha çok seyirciyi statlara çekecek; dekoder satışı da artabilecektir. Bu gelişim bir yandan kulüplerin maç günü gelirlerinin artışına olanak sağlarken; diğer taraftan yayıncı kuruluşun abone sayısı da artabilecektir.
·Rekabet gücü artan kulüplerin gelirlerindeki yükselme, doğal olarak futbol pastasının da büyümesine olanak sağlayacak. Rekabet gücünün artması, orta ve uzun vadede futbolun kalitesini de nitelik olarak etkileyebilecektir.
·Bu durum aynı zamanda sponsorların futbola olan ilgilerini de daha artıracak; bu vesileyle kulüplerle yüksek tutarlı ve uzun vadeli sözleşmeler yapılabilecektir.
·Türk futbolunun satış ve pazarlamasına yönelik gerekli stratejik yapılanmaların da tamamlanması halinde Türk futbol ligi yurtdışında da kendine Pazar bulabilecektir.
Türk futbolu artan gelirlerine karşın yeterli finansal olgunluk düzeyini yakalayamaz ve gerekli iktisadi, finansal ve yönetsel yapılanmasındaki temel zafiyetlerini gideremez ise, oluşan yüksek ihale bedeli Türk futbolunun gelişimine çok önemli zararlar da verebilme potansiyeline sahiptir.
Bu nasıl mı olacaktır? Şimdi bunun üzerinde durmaya çalışalım.
Parasal büyümenin kendi dinamikleriyle gerçekleşmediği benzer ortamlarda (yani futbol ligi kendi rekabet gücü ve kalitesiyle bu geliri yaratmamışsa); futbol otoritesinin muhammen bedeli yüksek tutarak, ihaleye güçlü bir rekabetçinin de girmesiyle, optimal fiyatın çok üzerinde bir yayın gelirinin oluşması halinden bahsediyoruz. Eğer futbolumuzun rekabetçi dengesini yükseltemezsek, oluşan yüksek bedel Türk futbolunda bazı dengesizliklere de yol açabilecektir. Şimdi de bunları tartışalım isterseniz:
Olası negatif etkiler:
·Futbol Ekonomisinde gelirler arttığında giderler yükselmekte; karlılık yok olmaktadır. Bu kapsamda geliri artan kulüp, daha fazla harcama yapabilecek ve gider fazlası vermeye devam edecektir.
·Parasal bolluk sıkı bir mali disiplin altına alınmazsa, kulüplerin bütçe açıkları giderek artacaktır.
·Gelir dağıtım kriterlerindeki dengesizlikler nedeniyle TSL'de büyük takımlar ile küçük takımlar arasındaki uçurum daha da artacaktır. Bu dağıtım modeli içinde şampiyon ile en sondaki takımın gelirleri arasında sezon sonunda yaklaşık 3 kat fark oluşacaktır.
·Ana harcama kalemlerinden birisi olan transfer harcamalarında kulüpler eğer harcamalarını isabetli ve verimli yapamazlarsa, sahip oldukları kaynaklar heba olabilecektir.
·Kulüplerin mevcut yayın gelirleri önemli tutarlara ulaştığı için, kulüp yöneticileri eğer nitelikli ve yetenekli kişilerden oluşmuyorsa, geçmişte bir çok örnekte olduğu gibi, yayın gelirleri hortumlanabilecektir. (sadece yayın gelirlerini alabilmek için şirketleşip, gelen fonları kendi şirket ve kurumlarına aktaran ve daha sonra da kulübü iflasın kapısına getiren yöneticilerden söz ediyorum.)
TFF süreci nasıl yönetmeli?
·Kulüp başına yıllık naklen yayın geliri 10 milyon dolara kadar yükseleceğinden, kulüplerin içlerinin boşaltılmasının önüne geçilmelidir. Bu kapsamda kulüp yöneticisi ve varsa sahiplerine "fit and proper person" testi uygulanarak, işe uygun düzgün yöneticilerin seçilmesi sağlanmalıdır.
·İktisadi işletmeleri olan kulüplerin mutlaka konsolide bilançolar üzerinden denetimleri yapılmalıdır.
·UEFA kriterleri kapsamında kulüp mali yapılarına çeki düzen verecek, talimatların eksiksiz uygulanması sağlanmalıdır.
·TFF Kulüp fonlarının gelir-gider dengesi gözetilerek harcanması konusunda sıkı denetimler gerçekleştirmelidir. Giderler, toplam gelirlerin yüzde 70'ini aşmamalıdır.
·Bank Asya 1.Lig'e daha fazla tutar plase edilmelidir.
·Türk futbolunun rekabet gücünü artıracak ve buna bağlı olarak futbol kalitesini yükseltecek her türlü önlemi almak durumunda olan TFF; esas itibariyle alt liglere daha fazla para aktarabilmelidir. Bu amaçla, aşağıdaki tablodan da görüldüğü üzere, her yıl naklen yayın gelirleri üzerinden alınan %10'luk TFF payı-(ki, bu tutar önümüzdeki dört yıl içinde 148.9 milyon dolara ulaşmaktadır) futbolun alt yapısına ve diğer alt liglere aloke edilmelidir.
Dört yılın sonunda naklen yayın gelirleri nereye ulaşacak?
(2010-2014 Sezonları (Dolar) 4. Yıl Sonu
I.Yıl 2.Yıl 3.Yıl 4.Yıl Toplam
İhale Sonucu 321.000.000 353.100.000 388.410.000 427.251.000 1.489.761.000
%10 TFF Payı 32.100.000 35.310.000 38.841.000 42.725.100 148.976.100
%2 Organizasyon Payı 6.420.000 7.062.000 7.768.200 8.545.020 29.795.220
Paylar Toplamı 38.520.000 42.372.000 46.609.200 51.270.120 178.771.320
Toplam Tutar 359.520.000 395.472.000 435.019.200 478.521.120 1.668.532.320
%18 KDV 64.713.600 71.184.960 78.303.456 86.133.802 300.335.818
KDV Dahil Yıllık Toplam 424.233.600 466.656.960 513.322.656 564.654.922 1.968.868.138
·Kulüplerin havuz gelirlerinde bu ihaleyle önemli tutarlarda artışlar kaydedilecek olmasına karşın, sezon sonunda ligi şampiyon tamamlayan üç büyük kulüpten birisinin alacağı yayın geliri ile sondaki bir kulübün yayın gelirleri arasında yaklaşık 3 kat gelir fark oluşabilecektir. Bu fark ligi orta sıralarda bitiren kulüpler için de yaklaşık 2 kat olacaktır. Daha somut konuşacak olursak; ligi şampiyon bitiren üç büyük kulüpten birisinin havuz gelirleri toplamı 45 milyon dolara ulaşırken; bu tutar orta sıradaki kulüpler için yaklaşık 15 milyon dolar, son sıradaki kulüpler için de 10 milyon dolar civarında olacaktır. Bu farklılık tamamen naklen yayın gelirleri dağıtım kriterlerinden kaynaklanıyor. Bu model içinde gelirler arttığında, üç büyüklerin gelirleri nominal olarak diğer kulüplerin gelirlerinden daha fazla artmaktadır.
·TFF Kulüp harcamalarının kaynaklarını mutlaka görmeli; gerektiğinde bütçesi olmayan finansmanı mümkün görünmeyen harcamaların yapılmasına izin vermemelidir. Bu kapsamda hiçbir kulübün yıllık giderlerinin, gelirleri toplamını aşmasına izin verilmemelidir.
·TFF kulüp örgütsel yapılanmalarına uygun denetim normları geliştirmeli; şirket şeklinde olan kulüplere ve dernek statüsündeki kulüplere farklı denetim ve kontrol mekanizmaları geliştirmelidir. Özellikle, dernek statüsünde olup ta iktisadi işletmesi olan kulüplerin konsolide finansalları üzerinden bağımsız dış denetimlerin gerçekleştirilmesi sağlanmalıdır.
·Sadece yayıncı kuruluş değil, aynı zamanda TFF de Türk futbolunun dış pazarlara açılmasına olanak sağlayacak temel satış ve pazarlama faaliyetlerine yönelmelidir. Yurtdışı satışı olmayan bir ligin salt lokal satışıyla, piyasa değerini yükseltmek ve futbolumuzu bir marka değeri haline getirmek mümkün değildir. Bu nedenle Türk futbolunun marka değerinin yükseltilebilmesi TFF'nin en öncelikle görevleri arasında yer almaktadır.
2.Yayıncı kuruluş açısından ihale bedelinin anlamı. Ya da Digitürk bu süreci nasıl yönetmeli?
Buraya kadar yaptığımız analizler de bize gösteriyor ki, Türk futbolu Avrupa'daki diğer liglerle kıyaslandığında hem tüketici taraftar hem de yayıncı kuruluş açısından pahalı bir ligdir. Bu konuya ilişkin düzenlediğimiz ve geçen hafta yayınladığımız tabloyu özet olarak tekrar buraya alırsak, konuyu daha somut anlatmış oluruz.
Ülkemiz naklen yayın maliyetlerinin Avrupalı diğer liglerle karşılaştırması
Toplam Abone Abone Spor Ülke Nüfusu Abone
Nak. yayın sayısı sayısı abonesinin İçinde başına
geliri (Milyon içinde Top. abone maliyet
Yayıncı Milyon Adet) spor abonesi abone için. sayısı (Euro)
Lig Ülke Sezon Kuruluş Euro Milyon Adet payı (%) (%)
Fransız Lig 1 Fransa 2008-11 Canal+ 2.004 10,4 5,2 0,50 8,1 128
Premier Lig İngiltere 2010-13 BSkyB 1.996 9,0 6,3 0,70 16,7 106
La Liga İspanya 2009-12 La Sexta 1737 2,5 1,4 0,56 6,2 414
Bundesliga Almanya 2009-12 Skytv+ARD 1.182 4,8 3,7 0,77 5,9 160
Serie-A İtalya 2010-12 Sky Italia 1.016 2,5 1,3 0,52 4,3 391
Türkcell Süper Lig Türkiye 2010-14 Digitürk 1.552 2,5 0,8 0,32 3,5 486
Yukarıdaki tablodan da anlaşılacağı üzere, mevcut naklen yayın gelirleri ile abone sayılarını baz aldığımızda, en fazla yayın geliri elde eden Fransız Lig 1'de abone başına maliyet 128 Euro iken; bu tutar diğer liglerde sırasıyla Premier Lig'de 106 Euro; La Liga'da 414 Euro; Bundesliga'da 160 Euro; Serie A'da 391 Euro; bizde ise 486 Euro civarındadır. Bu analiz öz olarak iki şeye dayanıyor:
1.Mevcut yayın gelir düzeyi,
2.Abone sayısı.
Yukarıdaki analizimiz tamamıyla kantitatif (nicel- ölçülebilir) bir analize dayalı olmakla birlikte; oysa bir de liglerin mevcut kaliteleri ve sağladıkları görsel tatmin düzeylerine göre, yani bir de kalitatif analize ihtiyacı vardır. Bu analiz bize o ligin salt sayısal değerlerini vermez, ancak genel rekabet düzeyi ve buna bağlı oluşan futbol kalitesinin ulaştığı sportif performansa bağlı olarak genel izlenilirlik düzeyini de ortaya koyar. Yani diğer bir deyişle o ligin reyting düzeyi, o ligin kalitatif gücüyle eş anlamlıdır. Daha somut bir ifadeyle bugün Premier Lig haftalık 170 ülkede 470 milyon insan tarafından izleniyor. İşte bu durum bize o ligin ne ölçüde talep gören bir olduğunu ortaya koyar. Bunda en temel faktör o ligin futbol kalitesi olmakla beraber, yayıncılıktan statların kalitesine; statların kalitesi ve görselliğinden oynayan futbolcuların kalitesine kadar geniş bir yelpaze içindeki görsellik öğeleri o ligin kalitatif üstünlüklerini ortaya koyar. Bundan sonraki aşama ise marka değeri yaratılan bu ürünü dünyanın dört bir tarafına satabilmektir. İşte burada izlenecek satış ve pazarlama stratejileri o ligin değerini hem kalitatif hem de kantitatif olarak maksimize eder. Gelirleri ve doğal olarak karlılığı artırır. Kulüpler daha fazla gelire kavuşurlar.
Digitürk abone sayısını 1.820 bine çıkartmalı!
Digitürk dört yılın sonuna kadar futbola ödeyeceği para 1.968.868.138 dolar. Bu gerçekten de çok önemli bir tutar. Oluşan yeni yayın bedelini mevcut fiyatlar üzerinden değerlendirdiğimizde, fiyatları arttırmadan Digitürk'ün 850 bin civarında olan Lig Tv abone sayısını 1.600.000 adede çıkartması durumunda ilk yıl için başa baş noktasını yakalayabilme olanağı doğuyor. Toplam abone sayısı açısından bakılınca ilk yıl için olması gereken abone sayısı da 2.5 milyondan 3.1 milyon kişiye artmak zorunda. Fiyat artışı yapmaksızın dördüncü yılın sonunda Digitürk'ün ulaşması gereken toplam abone sayısı ise 4.538.710 adete yükselirken; Lig TV abone sayısı da 2.342.560 adete ulaşmak durumunda ki, Digitürk kara geçebilsin.
Digitürk'ün başa baş noktasını yakalayabilmesi için ulaşması gereken abone sayıları yıllar itibariyle aşağıdaki tabloda sizlerin dikkatlerine sunuluyor.
Digitürk abone sayısı ne olmalı?
Fiyatlar artmazsa;
Genel
Lig TV Abone LigTV/Genel Abone
Abonesi Sayısı Oranı %
1. Yıl 1.600.000 3.100.000 53
2.Yıl 1.760.000 3.410.000 53
3.Yıl 1.936.000 3.751.000 53
4.Yıl 2.129.600 4.126.100 53
5.Yıl 2.342.560 4.538.710 53
Eğer Digitürk fiyatlarını her yıl yüzde 25 oranında artırırsa bu kez ulaşması gereken abone sayıları da bir önceki tabloya göre önemli ölçüde düşüyor. Buna göre her yıl %25'lik bir artışla 4. Yılın sonunda ulaşılması gereken genel abone sayısı 3.630.968'e; Lig TV abone sayısı da 1.874.048 adete çıkıyor.
Fiyatlar her yıl %25 artarsa
Genel
Lig TV Abone LigTV/Genel Abone
Abonesi Sayısı Oranı %
1. Yıl 1.333.333 2.480.000 53
2.Yıl 1.408.000 2.728.000 53
3.Yıl 1.548.800 3.000.800 53
4.Yıl 1.703.680 3.300.880 53
5.Yıl 1.874.048 3.630.968 53
Digitürk Digital platformun içeriğini artırmalı
Mevcut analizlerimiz bize gösteriyor ki, Digitürk'ün başa baş noktasına ulaşabilmesi için kısa vadede ne fiyatları ne de müşteri sayısını artırma olanağı çok mümkün görünmüyor. O zaman yapılacak iş yeni iş stratejileri geliştirmek ve digital platformun içeriğini daha da artırıp geliştirmek. Özellikle İnternet, tv ve iletişim teknolojisini digital ortamda bir potada eritip, ortaya yeni ürünler koymak zorunda. (Futbolun marka değerinin artırıldığını varsayarak bunu konuşuyoruz.) Yine son zamanların gözde teknolojisi 3G'den Digitürk çok geniş şekilde yararlanmak zorunda. Kendisine yeni iş ve çözüm ortakları bulmak zorunda.
Lig TV'yi Digitürk fonlamak zorunda!
Digitürk CEO'su Ertan Özerdem'in gazetelerde çıkan demeçlerine bakıldığında; Oluşan fiyat çok yüksek. Şu anki abone sayısıyla Digitürk'ün kar etme şansı çok fazla yok. Ancak bu fiyatlara zam da yapılmayacak. Özerdem'e göre 1,5 milyonluk bir Lig Tv abone sayısına ulaşmak kara geçmek için yeterli ve 17,5 milyon hanenin bulunduğu bir ortamda bu yapılabilir de. Bu rakama iki yıl içinde ulaşabileceklerini belirten Özerdem, 1,5 yıl kadar Lig TV olarak zarar edeceklerini; ancak kar eden bir şirket olarak bu süre içinde Lig TV'yi Digitürk'ün finanse edeceğini ifade ediyor.
3.Kulüplerimiz bu süreci nasıl yönetmeli?
Türk futbolu bu ihaleyle yıllık gelirini (Vergiler dahil) 200 milyon euro daha arttırdı. Bu çok önemli artışın temel dinamiğini ne yazık ki kulüplerimiz ve futbolumuzun olması gereken kalitesi ve rekabet gücü oluşturmadı. Bunun nedenlerini yukarıda tartıştık. Öyle ya da böyle bir şekilde bu tutar kulüplerimize aktarılacak. Kulüp başına minimum gelirin 10 milyon dolar civarında olacağı bir Lig'de kulüplere yapacak iş düşüyor.Her şeyden önce gelirlerini maksimum fayda sağlayacak şekilde harcamalılar. Yine öncelikli amaçları gelirleri ile giderleri arasındaki açığı kapatacak mali disipline yönelmeliler. UEFA kriterlerine uygun bir yapılanmaya yönelmeli ve sportif performansa olanak verecek bir mali yapıya kavuşmalılar. Örgütsel yapılanmalarında kurumsal yönetişimi bir yönetim modeli olarak pratiğe geçirmeliler, kulüp fonlarının verimsiz kullanılmasının önüne geçecek önlemleri yönetsel düzeyde almalılar.
Gelecek paraya istinaden borçlanmaya yönelmemeli, kesinlikle açık bütçe uygulamasına son vermeliler.
Ligimiz yıllık 340 milyon dolar açık veriyor!
1994-95 sezonunda Türk Futbolunun naklen yayın gelirleri yıllık 7,5 milyon dolardı. Aynı sezonda kulüplerimizin borçları toplamı ise 75 milyon dolardı. Yani naklen yayın gelirlerinin tam on katı bir borçlanma söz konusuydu. Bugünkü gelinen noktada ise kulüplerimizin toplam borçları 700 milyon dolara ulaşırken; yıllık naklen yayın gelirlerimiz ise 359.5 milyon dolar civarında. Buna göre kulüplerimizin yayın gelirleri yükselirken, borçları da geometrik olarak artmış. Yani gelirler arttıkça borçlanma da artmış. Kulüpler artan gelirlerini daha rasyonel kullanma yerine kaynakları heba etmişler. Endişemiz o dur ki, bu trend devam edecekmiş gibi görünüyor. Kulüplerimiz bugün yıllık 340 milyon dolar açık veriyor. Bu açığın önümüzdeki sezonlarda minimize edilebilmesi için kulüplerin gelirlerinin maksimum yüzde yetmişini geçmeyecek şekilde harcamalarını yönetmeleri gerekiyor.