Milli hasıla daralması beklenenden çok da daha iyi değil!
Dün açıklanan 2009 yılı milli hasıla rakamlarının, gerçekleşmenin 3 ay gerisinden gelmesi nedeniyle, ileriye dönük beklentiler üzerinde fazla bir etkisi olmaması gerekiyor. Ancak, %5.5 olarak tahmin edilen 2009 küçülmesinin beklentilerin oldukça altında %4.7 olarak gerçekleşmesi nedeniyle, bazı analistler 2010 yılı büyüme tahminlerini yukarı yönlü revize ettiler. Fakat, bu 2 sebepten dolayı doğru bir revizyon değil. Birincisi, 2009 küçülmesinin beklentilerden daha az gerçekleşmesi, aslında bu seneki pozitif baz etkisinin daha az olacağı anlamına gelmekte. İkincisi ise, fark 4. çeyrekteki beklentilerin üzerindeki pozitif büyümeden kaynaklanmış olsa idi, piyasaların beklentilerden daha çabuk toparlandığı anlamına geldiği için, 2010 tahminleri artırılabilirdi. Ancak, rakamlara detaylı bakıldığında, aslında 2009 küçülmesinin beklentilerden daha düşük oluşmasında son çeyrek büyümesinde beklentilerin üzerinde bir artış olması değil, daha önceki çeyreklerle ilgili yapılan revizyonlar etkili olmuştur. 2009'un ilk 3 çeyreğine ait büyüme hızları sırasıyla %0.2, %0.2 ve %0.3 oranlarında pozitif yönde düzeltildi. Eğer bu düzeltmeler yapılmasaydı, 2009 yılı küçülme hızı beklentilerle daha uyumlu olan %5.1 seviyesinde olacaktı. Son çeyrekte %6 olarak gerçekleşen büyüme hızı ise, bu dönemde ortalamada %10'a yakın artış göstermiş bulunan sanayi üretimi ile uyumlu.
Bu dönemde milli hasıla verileriyle birlikte açıklanan ilgi çekici bir başka veri ise çeyrekler itibarıyle mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış büyüme oranları. %6 olarak açıklanan 4. çeyrek büyüme hızı, mevsim ve takvim etkilerinden arındırıldığı zaman %4'e geriliyor. Bu da, toparlanmanın tahmin edildiği kadar hızlı gerçekleşmekte olmadığını göstermekte. (Mamafih, çok beklenmedik bir netice değil çünkü bu şekilde hesaplanmış olan sanayi üretim endeksi de bu dönemde %10 değil, %6 civarında bir artış göstermekteydi.)
Sektörler itibarıyle bakıldığında, son çeyrekte imalat sanayi, ticaret ve ulaştırma pozitif büyümeye geçerken (sırasıyla %12.8, %10.3 ve %3.4), inşaat sektörünün daralmaya devam ettiği görülüyor (%-6.6). Öte yandan, finansal aracılık sektörünün milli hasılaya "net" pozitif etkisi, azalarak da olsa, sürmekte. Harcamalar tarafına baktığımızda ise 4. çeyrekte hanehalklarının tüketim harcamalarındaki toparlanmanın oldukça zayıf olduğu (%4.7) görülüyor. Bu çeyrekte, asıl pozitif etkiyi ise %29.2 oranında büyüyen devletin mal ve hizmet alım harcamaları yapmış. (Eğer devlet harcamaları bu dönemde reel olarak sabit kalsaydı, milli hasıla büyümesi %6'dan %3.8'e gerileyecekti.) Kriz döneminde ithalattaki nisbi azalışın ihracattaki nisbi azalıştan fazla olması nedeniyle milli hasılaya genelde pozitif etki yapan dış ticaret etkisi ise son dönemde tekrar negatife dönmüş durumda (ki bu negatif etkinin 2010 yılında artarak devam etmesi beklenmeli).
Son gelen veriler ışığında tartışmalar, 2010'un ilk çeyreğinde büyümenin çift haneli rakamlarda olup olmayacağı üzerine odaklanmış durumda. 2009'un ilk çeyreğinde küçülmenin %14.5 gibi anormal yüksek bir oranda gerçekleşmesi, güçlü bir baz etkisi yaratıyor. Ayrıca, üretim endeksi ile korelasyonu çok daha kuvvetli olan kapasite kullanımının yeni serisinin ilk 3 aylık dönemde geçen senenin aynı dönemine göre %12.5 kadar artmış olması da çift haneli bir büyüme olasılığını artırmakta. Öte yandan, milli hasıla gelişmelerini harcamalar tarafında incelediğimizde, ilk çeyrekte özel kesimin tüketim harcamalarında gözle görülür bir canlanma olduğunu söylemek zor. İlk 2 aylık bütçe rakamları da, kamu kesiminin tüketim harcamalarında reel bir artış olmadığını gösteriyor. Yatırım harcamalarına baktığımızda ise, bu kalemin önemli bir göstergesi olan yatırım malı ithalatında ilk 2 ayda %21 oranında bir artış olduğu görülüyor. Ancak bu kalemin milli hasıla içindeki payı düşük (%16 kadar). Esasen, 1. çeyrek büyüme oranını belirleyici olan geçen senenin aynı döneminde ciddi miktarda azalmış olan stok değişmeleri olacaktır. Bu sene stokların kısmen yerine konmasıyla, 1. çeyrekte büyüme hızında %10'un üzerine çıkılacaktır. Ancak, kimseyi yanıltmasın, bu yüksek bir büyüme hızına geçişin başlangıcı değil, sadece istatistiksel nedenlerden ortaya çıkacak olan bir sonuçtur. Kalan çeyreklerde ise büyüme hızı belirgin bir şekilde gerileyecek ve sene ortalaması %5 civarında gerçekleşecektir. Öte yandan, 2011 senesinde ise büyüme hızının daha da düşmesi sürpriz olmayacaktır.