Milli gelir ve yoksulluk hesapları değişiyor
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) bu yıl içinde iki temel göstergenin hesaplama metodunda değişiklik yapıyor. Bunlardan birincisi ekonominin en önemli göstergesi olan milli gelir. İkincisi sosyal alandaki en önemli gösterge olan yoksulluk. Bunların yanı sıra TÜİK, “İllerde Yaşam Endeksi” başlığı altında önemli bir yeni çalışmasını da bugün itibarıyla açıklayacak.
Gerek iki önemli revizyon, gerekse illere ilişkin yeni endeks ekonomistler, sosyal araştırmacılar, siyasetçiler ve yerel yöneticiler başta olmak üzere kamuoyunda büyük ilgi görecek ve tartışma yaratacaktır.
Avrupa Birliği İstatistik Kurumu’nun (Eurostat) Avrupa Ulusal ve Bölgesel Hesaplar ESA2010 kriterlerine uyum sağlayan yeni milli gelir hesabının baz yılı 2012 olacak.
Yeni hesaplama modeli ile milli gelir miktarı eskisine göre daha yüksek çıkacak. Bu da doğal olarak bir tartışma konusu olacak. TÜİK Başkanı Birol Aydemir’in verdiği bilgiye göre bundan önceki 1998 temel yıllı hesaplama yöntemi değişikliği, gayri safi yurtiçi hasıla miktarında, bir önceki modelle yapılan hesaba göre göre yüzde 35’lik bir sıçramaya neden olmuş. 1987 baz yıllı daha eski modele geçilirken de milli gelirde yüzde 38’lik bir artış ortaya çıkmış.
AKP hükümetleri döneminde ekonominin ne kadar büyüdüğü konusundaki tartışmaları göz önüne alırsak, bu değişikliğin de nasıl bir tartışmaya gebe olduğu ortada.
Aydemir, model değişikliğiyle birlikte geçmiş yıllara ilişkin milli gelir verilerini de yeni modele göre revize edeceklerini söylüyor. İlk elde 2009-14 dönemi verileri revize edilecek. Daha sonra tarihi tüm verilerin revize edilerek tek bir seri haline dönüştürülmesi hedefleniyor.
Böyle bir çalışma, hem konunun siyasi istismarını önlemek açısından hem de araştırmacılar açısından güvenilir tek bir veri setine sahip olmak açısından önemli ve yararlı olacaktır.
Yeni modelle gelir yöntemine göre milli gelir hesabını da artık görebileceğiz. Yani milli gelirden emeğin, sermayenin, rantın ne kadar pay aldığını ve nasıl bir seyir izlediğini değerlendirebileceğiz. Ayrıca sektörler arası ilişkilerin verileri de ortaya çıkacak.
Bir önemli değişiklik de şu anda 4 çeyreğin toplamı olarak hesaplanan yıllık GSYİH’nin, yıllık veriler üzerinden hesaplanacak olması. Buna bağlı olarak çeyreklik dönemlere ilişkin rakamlarda, şu anda gördüğümüzden daha yüksek revizyonlara şahit olabiliriz. Yoksulluk araştırmasında ise gelire ve harcamaya dayalı eski modelin yerine sosyal imkanlara erişim düzeyinin de katıldığı yeni bir model geliyor. Yeni model, “Çok Boyutlu Yoksulluk Araştırması” diye adlandırılıyor.
Burada 4 kişilik bir ailenin günde 8140 kalorilik beslenmesi için gerekli gelir düzeyi gıda yoksulluk sınırı olarak belirleniyor. En yoksul ikinci yüzde 20’lik gelir diliminin harcama kalıbına göre de gıda dışı yoksulluk sınırı belirleniyor. Parasal gelir düzeyi ile hesaplanan bu yoksulluk sınıflamasına eğitim, sağlık, konut imkanları ve çalışma imkanlarını esas alan sosyal olanaklara erişim düzeyini ölçen bir boyut daha ekleniyor. Yeni yoksulluk çalışmasının ilgili bakanlıkların da onayı alınması halinde kasım ayında açıklanması hedefleniyor. Aydemir, siyasi onayın gerekliliğini “yoksullukla ilgili bakanlıkların ihtiyaçlarına cevap verebilmesi için” şeklinde açıklıyor. Ancak bu durumun da tartışmaya açık olduğunu not etmek gerek.
TÜİK’in yeni çalışmalarının nasıl tartışmalara yol açacağını açıklandıklarında göreceğiz. Ancak zenginleşen veri setlerinin tüm araştırmacılar için daha kapsamlı değerlendirme imkanı sunacağı açık.