Milli gelir rakamı büyüyünce kırılganlık göstergeleri iyileşti
OLAYLARIN İÇİNDEN / Tevfik Güngör Milli gelirimizi TÜİK (Başbakanlık'a bağlı bir devlet kuruluşu olan Türkiye İstatistik Kurumu) hesaplar. TÜİK, milli geliri hesaplama şeklini değiştirdi. 1998 yılından bu yana milli gelir rakamlarını yeniden belirledi. Bu yeni hesap şekli ile milli gelirimiz "durduğu yerde" arttı. 2006 yılı sonunda milli gelirimiz 400.0 milyar dolar olarak açıklanmıştı. Yeni hesaplama şekli ile (kağıt üzerinde) yüzde 31.6 oranında yükseltildi. 526.4 milyar dolar oldu. - Hükümet daha önce 2013 için kişi başına milli gelir hedefini 10 bin dolar olarak açıklamıştı. Bu gidiş ile 2009 yılında 10 bin doları yakalayacağız. - 2007 yılı büyüme hızı da artırıldı. Daha önce 9 ayda yüzde 3.8 olarak belirlenen büyüme hızı yüzde 5.0 olarak düzeltildi. TÜİK Başkanı, milli geli rakamının nelerin nasıl düzeltilmesi sonucu arttığını şöyle açıklıyor: - Milli gelir revize edilirken bina sayım sonuçları güncellendi. Daha önce 2000 için öngörülen konut sayısı 13.9 milyon iken, yeni hesaplamada bu sayı 19.2 milyon oldu. - Üretim istatistiklerine yeni ürünler eklendi. Bu ürünler arasında kaz eti, ördek eti, deve eti ve derisi, kivi, kekik, adaçayı, ıhlamur, mantar, çiçek soğanı, sumak yer aldı. - Temizlik ve çocuk bakımı gibi yeni üretim değerlerine yer verildi. - Son yıllarda ekonomiye giren faktoring şirketleri, katılım bankaları, özel emeklilik fonları, kâr amacı olmayan mali aracı kuruluşlar hesaplamalara eklendi. - Döner sermayeli kuruluşlar devlet hizmetleri kapsamına alındı. - İşyeri sayısında genişleme tespit edildi. İmalat sanayiinde 2001 için 10 ve 10'un üzerinde işçi çalıştıran işyeri sayısının 11 bin 293 değil, 27 bin 813 olduğu belirlendi. - Kayıtdışı çalışanlar işgücü rakamlarına eklendi." TÜİK Başkanı'nın açıklamasında dikkati çeken işyeri sayısındaki büyük düzeltme ile, kayıtdışı işgücü ve de hesaba katılmayan ekonomik faaliyetler konusunda söyledikleridir. Çünkü eski milli gelir hesaplarında bütün bunların yer aldığı bilinir. Çünkü gelir ve harcama rakamları ile tüm üretimin kapsandığı varsayılır. Bu açıklamalara göre bizler yıllardır yanlış milli gelir rakamlarına dayalı ekonomi politikaları yürütmüş oluyoruz. Milli gelir ülkede üretilen mal ve hizmetlerin parasal değerinin toplamıdır. Üretim artınca milli gelir de artar. Üretmeden ülke gelirini artırmanın imkanı yoktur. Milli geliri ölçmek için önce ülkedeki mal ve hizmet üretiminin "miktarı" belirlenir. (Ölçülebilecek ölçülür. Ölçülemeyecek olanlar tahmin edilir.) Sonra bunlar cari fiyatla (o yılın fiyatı ile) fiyatlandırılır. Geçmiş yılların milli geliri ile karşılaştırmaya imkan vermek (değişim belirlemek) için de cari fiyatla belirlenen milli gelir rakamdan enflasyonun şişkinliği alınır. Buna da "Sabit fiyatla milli gelir hesabı" denilir. Milli Gelir hesabında mal ve hizmetlerin parasal değeri "katma değer" olarak toplanır. Katma değer denilen şey bir malın çıktı fiyatı ile girdi fiyatı arasındaki farktır. Bu fark (1) Kira, (2) Ücret, (3) Faiz ve (4) Kârdan oluşur. Örneğin bir ayakkabı 100 liradır ama, onun içinde 30 liralık deri, 10 liralık iplik, 5 liralık çivi vardır. Derinin, ipliğin, çivinin içinde de kira, ücret, faiz ve kâr vardır. Bunlar ayrı ayrı toplanır ise gerçek olmayan bir rakam ortaya çıkar. Bir son açıklama daha : Milli gelir hesabında kayıtiçi-kayıtdışı ayrımı yapılmaz. Bu hesap bir muhasebe hesabı değildir. Ülkedeki pazara çıksın çıkmasın, kayıtiçi olsun olmasın tüm üretim hesaba girer. TÜİK'in kağıt üzerinde milli gelir rakamını yüzde 31.6 oranında yükseltmesi ekonominin kırılganlığı ile ilgili göstergeleri düzelitmiş oluyor. Örneğin 2006 yılı itibariyle cari açığın GSYH'ye oranı yüzde 7.9'dan yüzde 6.0'ya geriliyor. Dış borç yükü de yüzde 51.9'dan yüzde 39.4'e düşmüş oluyor. Ekonomik yapının gücüne işaret eden bütçe açığının GSYH'ye oranı da yüzde 1'den yüzde 0.8'e iniyor. 2006 yılı milli geliri yüzde 31.6 yükseltilince Ekonominin kırılganlık göstergeleri nasıl değişti?