Millet bedelini ödedi, ya devlet?

Taylan ERTEN
Taylan ERTEN ANKARA'dan [email protected]

10 yıldır depremi konuşmak, depremi tartışmak nasıl bir enerjidir? Ve, bu enerjiyi 10 yıldır havaya savurmak nasıl bir aymazlıktır? Havaya savurmak; çünkü 10 yıldır sürekli deprem tartışılıyor, alınması gereken tedbirler, yapılması gereken işler tekrar tekrar biliniyor; fakat bir arpa boyu yol ya gidiliyor ya gidilmiyor!

Türkiye deprem kuşağında; yani, bu afetten kaçarı yok! Yapabileceği tek şey, bilimi, bilgiyi, aklı, tecrübeyi ve parayı örgütleyip olası deprem öncelerinde olası deprem sonralarına hazırlanmak. Ama, hazırlanmıyor!

Ne devlet, ne siyaset, ne merkezi ve yerel yönetimler ve ne de halk bu potansiyel tehlikenin yeterince ve gereğince farkında.

Yeterince ve gereğince, birer ölçüt… 1999 Marmara Depreminden itibaren bu konuda hiçbir şey yapılmadı değil. Zaten bu kadarı da kamu yönetiminin altından kalkamayacağı kadar ağır bir 'ayıp' olurdu! Ama, yapılanlar yapılması gerekenlerin çok çok gerisinde. Şimdi temel sorun bu.

Meclis depremin peşinde!

Gene de 'siyasete' haksızlık etmeyelim. Türkiye Büyük Millet Meclisi depremin peşine düştü: Deprem Araştırma Komisyonu çalışmaya başladı. Komisyon üyesi milletvekilleri, bu aşamada deprem konusuyla doğrudan veya dolaylı ilgili kurum ve kuruluşların temsilcilerini dinliyorlar.

Özellikle ülkemiz için unutulması zor bir 'kara milât' olan 1999 Marmara Depreminden -ki bilindiği kadarıyla 19 bin yurttaşımızın can verdiği İstanbul'un bir bölümü, Yalova, Kocaeli, Bolu, Düzce yıkımı idi- bugüne değin devlet, yerel yönetimler, kurumlar üzerlerine düşen işleri ne ölçüde yaptılar, ne ölçüde yapmadılar; neleri savsakladılar… Komisyon bir durum tespiti yapacak.

Komisyonda toplanan ilk bilgiler pek iç acıcı görünmüyor. AKP, CHP, MHP'li üye milletvekillerinden yansıyan izlenimler bu yönde… Başlıca iki sebebi var:

Bir, sadece İstanbul'u değil Türkiye'nin deprem tehdidi altındaki yerleşimlerini 'fiziken' depreme hazırlamanın parasal maliyeti çok yüksek. Sosyal ve hukuki maliyet de cabası… İki, çürük, çarık, kaçak yapılaşmaların sultası altındaki yerleşimlerde tek başına fiziki güçlendirme işi bile, kenti yeniden kurmaktan çok daha zor!

Komisyon bu ve diğer çetin sorunları, çözüm önerileriyle birlikte hükümete, iktidar v e muhalefet gruplarına, kamuoyuna kapsamlı bir raporla iletecek, duyuracak. 'Peki, ne olacak?' derseniz; belki yeni bir hareketlenmeyi sağlayacak.                     

27.2 milyar TL ne oldu?

TBMM Araştırma Komisyonu, 1999 yılından bu tarafa deprem işlerini araştırırken, zamanın DSP-MHP-ANAP koalisyonunca ek vergiler yoluyla toplanan büyük parasal kaynağın akıbetini de belirler mi? Az buz paradan söz etmiyorum: 10 yılda toplam 27 milyar 200 milyon TL'den söz ediyorum.(İSMMMO araştırması, 2009.)

26 Kasım 1999 tarihinde TBMM'de kabul edilerek aynı gün Resmi Gazetenin mükerrer sayısında yayımlanarak yürürlüğe konulan kısaca deprem vergileri kanununun resmi adı çok uzun:

'17.8.1999 ve 12.11.1999 Tarihlerinde Marmara Bölgesi ve Civarında Meydana Gelen Depremin Yol Açtığı Ekonomik Kayıpları Gidermek Amacıyla Bazı Mükellefiyetler İhdası ve Bazı Vergi Kanunlarında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun.'

Bu kanunla yurttaşlara getirilen 'bazı mükellefiyetler' şunlar:  Ek Gelir ve Ek Kurumlar Vergisi, Ek Emlak Vergisi, Ek Motorlu Taşıtlar Vergisi, Özel İletişim Vergisi, Özel İşlem Vergisi.

Yurttaşlar olarak bu vergileri yıllarca ödedik. Özel İletişimi ödemeye devam ediyoruz. Tamam, 27 milyar 200 milyon TL toplam kaynak, 1999'un kayıplarına, gelecek depremlerin tedbirlerine harcandıysa, feda olsun! Ama,  durum bu değil. Bildiğimiz, deprem için toplanan kaynağın 'bütçeye gelir' kaydedildiği… Amaca uygun harcandığını ise hiç duymadık!

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Atilla Karaosmanoğlu 13 Kasım 2013