Mikrofon şov ve 2024 karnemiz
2024 yılı, dünyamız için sürdürülebilirlik açısından karmaşık ve çetin bir dönem oldu. Yıllar geçtikçe artan farkındalık ve çabalar, ne yazık ki bazı temel göstergelerde beklenen etkiyi yaratamadı.
Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları'nın (SKA) yalnızca yüzde 16’sında kayda değer ilerleme sağlanırken, geri kalan hedefler ya yerinde saydı ya da daha da kötüleşti. İşte 2024’ün sürdürülebilirlik karnesi, göz ardı edilemeyecek verilerle karşımızda.
Küresel karbon emisyonlarında geri adım
Savaşların etkisiyle NATO üyesi ülkelerin 2023 yılındaki 1,34 trilyon dolarlık askeri harcamaları, 233 milyon ton CO2 emisyonuna neden oldu. AB ordularının karbon ayak izi ise 25 milyon ton CO2 ile 15 milyon arabanın yıllık emisyon değerine ulaştı. Fosil yakıtların hâlâ enerji sektörünün yüzde 73’ünü oluşturması, karbon salınımını 37,4 milyar tona taşıdı. Üstelik Hindistan’da yüzde 4,6, Çin’de yüzde 1,2 oranında artış yaşandı. Avrupa Birliği gibi bölgelerde emisyonlarda azalma görülse de (yüzde 3,8), bu durum küresel tabloyu dengelemeye yetmedi.
Türkiye’ye baktığımızda ise halihazırda karışık olan tabloya 2024’ü geride bırakırken de pozitif katkı sağlamadık. SKA sıralamasında 72. sırada yer alan Türkiye, 70,5 puanla orta düzeyde bir performans sergiledi. Temiz suya erişim ve eğitimde güçlü göstergelere sahip olsak da karbon emisyonlarında yaşanan artış, iklim hedeflerinden ne kadar uzak olduğumuzun alarmını vermeye devam ediyor.
Biyolojik çeşitlilik, su stresi, gıda güvenliği
Biyoçeşitlilik üzerindeki güçlü baskı devam ederken, 2024 yılında yaklaşık 50 endemik türün yok olduğu tahmin ediliyor. Ormansızlaşma, habitat kaybı ve iklim değişikliği bu kayıpların başlıca nedenleri. Küresel orman kaybı 10 milyon hektarı bulurken, mercan resiflerinin yüzde 14’ü ise son 20 yılda yok oldu. Dünya genelinde resif oluşturan mercan türlerinin yaklaşık yüzde 44'ü, 2024 yılında da yok olma riski altında varlığına devam etti. Türkiye’nin zengin biyolojik çeşitliliği de aynı tehdit altında yılı geride bırakıyor. Orman yangınları ve kentsel genişleme, birçok endemik türü tehlikeye sokuyor.
Dünya nüfusunun yüzde 25’i, su kıtlığı yaşayan bölgelerde hayatını sürdürüyor. Bu durumda su, 2024’te de hayati önemini korudu ama biz insanlık olarak kendisini pek koruyamadık. Küresel su tüketimi 2024 yılında da yüzde 3 oranında artarken, yeraltı su rezervlerinin yüzde 20’si hala tükenme riskiyle karşı karşıya. Türkiye için de durum kritik. Kişi başına düşen yıllık su miktarı 1,350 m3 seviyesine düşerek “su stresi” sınırına yaklaştık. Ülkemizdeki baraj doluluk oranlarında ise yüzde 15-20’lik azalma kaydedildi.
Gıda güvenliği, 2024’ün en çarpıcı sürdürülebilirlik meselelerinden biri oldu. Yaklaşık 600 milyon insan açlıkla mücadele ederken, 1,3 milyar ton gıda israf edildi. Küresel gıda üretimindeki verimlilik artışına rağmen, üretimde kullanılan su miktarı yüzde 7 arttı. Bu durum, tarımsal faaliyetlerin su kaynaklarına verilen zararı da artırdı.
Az laf çok iş yerine çok laf az iş
2024 yılında SKA’ların önündeki en büyük engellerden biri de finansal kaynak eksikliği olarak kayıtlara geçti. Gelişmekte olan ülkelerde sürdürülebilir projeler için gerekli olan yıllık finansman açığı 4,3 trilyon dolar. Türkiye gibi ülkelerde altyapı projeleri ve yeşil dönüşüm girişimleri bu finansman yetersizliği nedeniyle yavaş ilerliyor.
Bu anlamda 2024 yılı, sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşmada ne kadar geride olduğumuzu bir kez daha gözler önüne serdi. Karbon emisyonları azaltılamadı, biyolojik çeşitlilik korunamadı, su stresi azaltılamadı, gıda israfı önlenemedi… Ama çalıştaylar yapıldı, zirveler düzenlendi, güzel konuşmalar yapıldı. Ne yazık ki doğa ne konuşmaları dinledi ne de raporları okudu. Gezegen alarm vermeye, karar alıcılar ise mikrofonları düzeltmeye devam etti.