Mikro reform zihinlerimizde başlar
Bir kavramın bileşenleri üzerinde düşünülmemiş, bağlamları açıklanmamış, işlevleri tanımlanmamışsa, o kavrama genellikle olduğundan farklı anlamlar yüklenir. Herkesin kendine göre anlam yüklediği inanç, düşünce, ahlak, eğitim, yurtseverlik kavramları gibi. Korkarım ki, "mikro reform" dediğimizde de, herkesin kendine göre anlam yüklediği, ortak dil yaratmayan ve ortak irade oluşturmayan bir anlatım aracı ile karşı karşıyayız…
Öznellikten uzaklaşamayan "mikro reform" kavramını biraz olsun nesnelliğe taşımak için, topluma yön verme iddiası taşıyan insanların zihinlerinde reform yapmaları gerekiyor. Düşünen, yazan, çizen, anlatan ve karar veren konumda olan bireyler beş temel sorunun yanıtını verebilirse, mikro reform kavramının gri alanları azalabilir ve netlik alanı genişleyebilir.
Parçacı yaklaşım
Birincisi, kaynak yönetenler ve değerler sistemine ilişkin yorum yapanların dünü, günü ve yarını birlikte düşünmeye götüren bir merak dinamosuna sahip olmalarıdır. Merakları peşinde koşarak, zamana kıyıp, olup bitenleri kavrama yeteneğini geliştirmeyen bir insanın, reformların yapılarını , işlevlerini ve kültürünü bir bütün içinde algılaması mümkün olamaz. Bütünlük kaçırılınca "parçacı yaklaşım" ortaya çıkar ki, böyle bir sonuç, ilerlememizi sağlayan kaynaklara erişmemizi güçleştirir; ulaşılan kaynakların verimli kullanılmasını engeller, kitlelerin enerjisini birleştiren değerler sistemini üretken olmaktan çıkarır.
İkincisi, karar verme ve öneride bulunma konumundaki insanlar, dünü üzerine inşa ettiğimiz kaynakları ve değerler sistemini gereken derinlikte ve yoğunlukta bilmiyorsa, günü anlayamaz. Dünden farklı olarak günü yaşatan "yeniden üretme çevrimi" üzerine kafa yormadan da geleceği inşa edecek reformları tam olarak tanımlamamız mümkün olmaz. Tanımlayamadığımız olguları da belirleme şansımız yoktur.
Üçüncüsü, bugünü yarına taşıyacak olan "eğilimleri" bilmedir. Meraklarımız bizi hayata yön veren eğilimlerin neler olduğunu , bizim için hangi fırsat ve tehlikeler yarattığını bilme aşamasına götürmüyorsa, önereceğimiz reformlar eksikli olacaktır. Sosyo-ekonomik ve kültürel yaşamın karmaşıklığı belirsizlik alanını genişletir ama, "öngörülebilir" olmayı engellemez. Sorunlar üzerinde çalışır, uygun yöntemle derinlik araştırırsak, eğilimlerin etkilerini baskın hale gelmeden öngörebilir ve tanımlayabiliriz.
Dördüncüsü, dünün birikimlerini, bugünün işleyişlerini, geleceği üzerine inşa edeceğimiz kaynakları ve değerler sistemini araştırsak, gerekli bilgiye, açık ve net bir fikre sahip olabiliriz. Dünün kaynağı toprak, iklim, maden gibi yer altı ve yerüstü zenginliklerdi.Yaşadığımız son iki yüzyıla yön veren kaynak mekanik enerji oldu. Gelecek ise insan beyninin yaratıcılığı üzerinde biçimleniyor. Geleceğin değerler sistemi de , insan hakları, demokrasi ve yönetişim ilkelerine dayalı gelişiyor.
Sırça köşkte oturanlar
Beşincisi, toplumsal yaşamı biçimlendiren kaynaklardan ve değerler sisteminden bağımsız olan, her zaman varlığını koruyan bir temel ilke: Kendini yeniden üretme mekanizmasının sağlıklılığını, canlılığını ve diriliğini koruyabilme yeteneği. İsterseniz buna birikim yeteneğini koruma, uzun dönemli geleceği güven altına alma da diyebilirsiniz.Böylesi bir sonuç da kendimize ve işimize sürekli yatırım yapmayı gerektirir.
Genelde reform, özelinde de mikro reform çağrısı yapma hakkını kendinde gören, öngören ve önlem geliştiren herkes, kendi içine yolculuk yaparak, zihin dünyasında yapması gereken reformla ilgili bir fikre ulaşabilir. Kimseye hesap vermeden, sadece kendi yüreğine hesap vererek, içimize yaptığımız yolcuktan eli boş dönmüyorsak , iddiamızı sürdürelim…Kendimizde eksiklikler görüyorsak, onları tamamlayalım. "Sırça köşkte oturanların, başkalarının penceresini taşlarken" dikkatli olmaları gerekir.