Mikro fenomenler daha gözde
Pazarlamacılar, internet fenomenleri üzerinden pazarlamayı keşfettikten sonra bu konu üzerine pek çok görüş ortaya atıldı. Bu görüşler, “fenomenle pazarlama” veya “teknik” deyimiyle “influencer marketing”in gerçekten işe yarayıp yaramadığından başlayıp bu yöntemin hangi koşullarda ve nasıl kullanılabileceğine uzanan geniş bir yelpazeye yayılıyor.
Influencer veya fenomenler konusunda son dönemin hararetli tartışması ise mikro fenomenlerin mi yoksa makro fenomenlerin mi pazarlamada daha etkili olduğu üzerine cereyan ediyor. Tabii mikro ve makro farkının da tartışmalı olduğunu hemen belirtelim. Bir görüşe göre mikro fenomenler 10 bin-90 bin arası takipçiye sahip olanlar, makro fenomenler ise 90 binin üzerinde takipçiye sahip fenomenler olarak sınıflandırılıyor. Bir başka sınıflamaya göre ise bin takipçinin üstüne çıktığınızda mikro influencer/fenomen olarak adlandırılmamanız için bir neden yok. Bu görüşe göre, sosyal medyada aktif bir kullanıcı elli bin takipçiye kadar mikro fenomen sayılabiliyor.
Ancak buradaki asıl tartışma kaç takipçi ile mikro, kaç takipçiyle makro fenomen olunacağı değil elbette. Esas mesele kaç takipçi üzerinde gerçekten etkili olunabildiği. Son zamanlarda ağırlık kazanan görüşe göre mikro influencer’lar genellikle takipçilerini daha özgün konular çevresinde topladıkları için daha etkililer. Bu tanıma giren fenomenlerin takipçileri benzer ilgilere sahip olduğu için takip ettikleri kişiyi daha fazla önemsiyor ve görüşlerine güveniyor. Bu yüzden de mikro fenomenlerle işbirlikleri, markalara daha etkili çalışma olanağı sunuyor.
Influencer MarketingHub adlı pazarlama sitesinde geçtiğimiz günlerde yayınlanan bir makalede “Başarılı bir mikro-influencer kampanyası nasıl yaratılır” konusu ele alınıyordu. Aynı başlıkla Türkçeleştirerek Pazarlama 3.0 sitesine de eklediğimiz makalede bu tür bir kampanyayı doğru şekilde tasarlamak için atılması gereken adımlara yer veriliyor. Ancak markalar açısından mikro-influencer’lar ya da mikro fenomenlerle çalışmanın makro fenomenlerle çalışmaya göre fazladan bazı zorlukları da var.
Bu zorluklardan en önemlisi de mikro fenomenlerin makro fenomenler gibi öyle kolay bulunur olmaması. Elbette mikro fenomen sayıları diğerlerine göre çok daha fazla. Çalışmak istediğiniz konuya bağlı olarak; belki yüzlerce, belki binlerce, belki de on binlerce mikro fenomene ulaşmanız gerekebilir. Koskoca sosyal medya dünyasında mikro fenomenleri tespit etmek, sonra da bunların içinden sizin için doğru kişileri saptamak, ülke çapında tanınan milyonlarca takipçili fenomenlere ulaşmaya göre oldukça zor ve zahmetli.
Instagram veya Twitter’da konuyla ilgili etiketleri bulmak, ardından markanızla eşleşen ve benzer bir mesaja sahip olan mikro influencer’ları belirlemek için epey mesai harcamak gerekebilir. Veya bir uzmandan yardım alarak, oluşturacağınız küçük bir kod parçasıyla bu işi daha hızlı hale de getirebilirsiniz.
Bunun yanında BrandBrief.com gibi, markalar için influencer çekme/belirleme sürecini basitleştiren yenilikçi platformlar da mevcut. Markalar, oluşturmayı düşündükleri veya yürüttükleri kampanyaları bu sitelerde paylaştıklarında, hedefledikleri gruplara hitap eden influencer’ların bundan haberli olması ve kampanyanız içinde yer alması mümkün olabiliyor.
Ancak bu yolu seçtiğinizde her durumda ilişkiye geçmeniz, anlaşmanız, izlemeniz gereken insan sayısı çok daha fazla. Buna karşılık elde edilebilecek sonucun çok daha etkili, maliyetin ise çok daha düşük olacağını unutmamak gerekiyor.
Fenomenle pazarlama veya influencer marketing konusunda Türkiye’de önemli bir eksikliği kapatacağına inandığımız yeni araştırmamızın sonuçlarını da çok yakında bu konuyla ilgilenenlerle paylaşacağımızı duyuralım.