Mihail Gorbaçov ve emanet edilmiş akıl
Gorbaçov'u ne yapacağını bilen, bildiğini yapan bir lider olarak tanımlamak yanlış olur. Biraz farklı düşünceyle, ne yapacağını bilen, ama nasıl yapacağını şaşıran bir lider olarak tanımlanırsa daha doğru bir değerlendirmdir.
Liderlerin "nasıl yapacağını" iyi düşünememiş olması ya da inisiyatifi elden kaçırmaları kuşkusuz önemli bir kusurdur. Ama bu kusur, varsa liderin entelektüel yeteneklerini küçümseme hakkını bize vermez.
İktidar gücünü yitirdikten sonra, küresel ölçekte düşünce dünyasına Gorbaçov'un ne gibi katkılar yaptığını izleyerek, kendi liderlerimizin performanslarını daha net ölçüler, daha gerçekçi varsayımlar, daha tutarlı zihni modeller ile değerlendirebiliriz.
Berlin Duvarı'nın yıkılışının yirminci yılında The Guardian'da yayımlanan ve 3 Kasım 2009 günü Radikal Gazetesi'nde çevirisi aktarılan makalesi, çağımızın gelişmelerine ışık tutacak saptamalar yapıyordu.
Karşılıklı-bağımlılık
Özellikle "iş çevresinde değişmeler" konusu hepimizi ilgilendiriyor. Aslında, "yeni bir dünya kuruluyor" derken hepimiz "iş çevresindeki değişmeleri" anlatıyoruz. Ekonominin dört bileşeni olan tüketim, yatırım, net ihracat ve kamu harcamalarının ölçeğinde, gelişme yönlerinde ve dağılımında belirleyici olan dinamikleri açıklama anlamına geliyor. Başka bir anlatımla, iş çevresinin faktör koşullarını, talep koşullarını, karşılıklı-bağımlılık ilişkilerini ve rekabet sisteminin yapılarını, işlevlerini ve kültürünü etkileyen temel değişkenleri bu kavramlarla açıklayarak düşüncelerimizi netleştirmeye çalışıyoruz.
Gorbaçov, yeni düşünce tarzının temel önermelerinden biri olan "bağımlılık" ilişkisine değinerek şu saptamayı yapıyordu:
" … İnsanlığın varlığının ve gelişmesinin odağına oturun son derece önemli unsurlar arasındaki bağımlılıktı. Bu sadece farklı kıtalarda yaşanan süreçleri ve olayları değil, gezegenimizdeki milyarlarca insanın günlük hayatını belirleyen ekonomik, teknolojik, sosyal, demografik ve kültürel koşullardaki değişmeler arasındaki organik bağı da kapsıyor. İnsanlık kendisini fiilen tek bir medeniyete dönüştürmeye başlıyor."
Dünyanın "küçük bir köy" haline geldiği otuz yılı aşkın bir süredir konuşulan bir konu.
Görsel ve yazılı iletişimdeki olağanüstü gelişmelerin "ikincil sözel kültür dönemi" yaratacağını yazan kitaplar nerdeyse yirmi beş yaşına girdi.
Bir başka anlatımla, insanlar artık değerlerini, ortak algılarını, ortak çıkarlarını, ortak projelerini yüzyüze konuşabiliyor.
Bütün insanlığı komşu ve akraba haline getiren yeni oluşumların aynı zamanda, "…akrabanın akrabaya ettiğini felek bile etmez" diyen atasözü ile Azeriler'in, "…insanın özünün özüne ettiğini, felek bile etmez!" atasözüyle birleştirdiğimizde, karşılıklı-bağımlılık ilişkilerini yönetmede ne denli büyük sorumluluklar taşıdığımızı kolaylıkla kavramamız gerekiyor.
Akıl fukarası liderlik
Aile yönetiminden iş yaşamına, oradan devletlerin yönetimine,
aklı hiçbir inanca, ideolojiye emanet etmeden kullanabilen liderlere ihtiyaç var. Eğer akıl fukarası liderlerin peşine takılırsak, ne anlamsız savaşların önüne geçebiliriz, ne geceleri aç yatan insanların derdine çare olabiliriz, ne de açlıktan karınları şişen çocukların acılarına çare olabiliriz
O nedenle Gorbaçov'un çok haklı biçimde "Kapitalizm de perestroykaya muhtaç" başlıklı makalesindeki çağrılara katılıyoruz.
Gorbaçov'un bütün önermelerin tartışmaya açık olması gerektiğini söylemesini önemsiyor; "tek doğrucu" mantığın hızla aşılması için herkesin katkı yapmasının hayati önemde olduğunu düşünüyor, söylüyor, yazıyor ve anlatıyoruz.