Meydan okumayalım, şikayetleri gidermeye çalışalım
Avrupa Konseyi’nin Türkiye’yi yeniden denetim altına alma kararı, Türkiye açısından çok memnuniyetle karşılanacak bir durum olmasa da çok da şaşılacak bir gelişme olmadığını kabul etmemiz gerekiyor. Türkiye’nin yönetimi kendine göre haklı bulduğu gerekçelerle bir takım tedbirler aldı.
Bu suretle terörle mücadele ettiğini beyan ediyor. Bununla birlikte olağanüstü koşullarda bile bireysel özgürlüklerin korunması, ifade ve haberleşme özgürlüğünün saygı görmesi, hukuk devletinin temel ilkelerinin gözetilmesi lazım. Bildiğiniz gibi, şu anda Türkiye’de çok sayıda gazeteci terörist olduğu iddiasıyla uzun süredir hapishanede, iddianame hazırlanmasını bekliyorlar. Yine aynı şekilde birçok insan Fethullahçı olduğu iddiasıyla işinden oldu. Olağanüstü koşullar var olduğunu kabul edebiliriz ama yine de tüm işlemlerin hukuk devleti kuralları çerçevisinde yapılması gerekiyor. Ayrıca, ülke dışından bakıldığı zaman, son anayasa değişikliği, Türkiye’ye demokratik ülkelerde olmayan bir anayasa getirdiği izlenimi yaratıyor.
Bu sistemin nasıl işleyeceği uygulamada belli olacaksa da, hukuki çizgilerinin demokratik ülkelerde bulunanlardan farklı olduğunu teslim etmemiz gerekiyor. Bu verilerin tümünü gözönüne aldığınız zaman, Türkiye’nin, demokratik ülkeler camiası olan Avrupa Konseyi’nde gözetim altına alınması, bu gidişin tabii sonucu olarak değerlendirilebilir. Benim temennim, hükümetimizin bunun karşısında bir meydan okumadan ziyade, şikayet konularını gidermeye çalışmasıdır. Bizim Avrupa Konseyi’nden kopmamız pek isabetli bir yol değildir. Yetkililer, belki başka ülkelerin de birçok konuda demokrasi kurallarını ihlal ettiğini, Türkiye’ye karşı çifte standartlı davranıldığını ileri süreceklerdir. Maalesef, ülkemizdeki ihlaller çok kapsamlı olup çok değişik alanlarda tezahür etmektedir. Bu nedenle böylesine sert bir tedbirin alınmasına ihtiyaç duyulduğu anlaşılmaktadır.