Mevzubahis ekonomiyse, zorunlu karşılıklar da düşürülür
ABD’de ikinci çeyrek büyüme tahminleri yukarı yönlü revize ediliyor. Atlanta Fed’in son tahmini yüzde 2.9. Birinci çeyrekteki hayal kırıklığından sonra moraller yerine geliyor. Tabii büyüme tahminlerinin yükselmesi, Fed’den beklentileri de artırıyor. Zaten Başkan Yellen’dan ve Fed üyelerinden şahin açıklamalar geliyor. Bir ay önce, ‘‘Fed şahinleşmeden TCMB faizi indirmeli’’ başlıklı bir yazı yazmıştım. Haziranda faiz artırımına o dönemde çok düşük bir olasılık veriliyordu. Bu durumun Fed üyelerinde rahatsızlık yaratabileceğini düşünüyordum. Olaylar beklediğim gibi gelişti. Fed içindeki güvercin üyeler bile piyasaları faiz artırımlarına hazırlıyor. Buna karşılık, PPK olması gerektiği gibi faiz indirimi yaptı. Bundan sonra global piyasalardaki gelişmelere göre hareket edeceği sinyalini verdi. Merkez, Fed’in 15 Haziran’daki mesajına bakar. Buna göre durum değerlendirmesi yapar.
Merkez’in zorunlu karşılık oranlarını düşüreceği spekülasyonu birkaç gündür yapılıyor. TCMB, rezervlerini güçlendirmek için zorunlu karşılık oranlarını artırıp bunun içindeki döviz oranını yükseltse de, karşılık oranlarını indirse de eleştirilir. Ekonomi yorumlarında apolitik olamıyoruz. Yorumcunun ideolojik saplantısı neyse, finans ve ekonomi görüşleri de buna göre şekilleniyor. Tarafsız yorum yapılamadığı için, bir yandan ekonomide işlerin iyiye gitmediği söyleniyor, diğer taraftan politika hamleleri yerden yere vuruluyor. Ekonomi potansiyelinin altında büyüyorsa, beklentiler de zayıfsa, para politikası ve maliye politikası araçları kullanılır. İyi giden bütçe rakamlarından biraz fedakarlık yapılması gerektiğini düşünüyorum. Ancak Maliye Bakanı kamu disiplininde geri adım atılmayacağını söylüyor. Geriye para politikası kalıyor. Para politikası tarafında yapılabilecekler de ortadadır. Merkez zorunlu karşılık oranlarını indirirse, bu öncelikle bankacılık sektörünü desteklemek için atılmış bir adım olur. Tabii zorunlu karşılıkları indirmek, kredi büyüme oranında artışa yol açmayabilir. Bankalar, kredi vermeye uygun müşteri varsa kredi verirler. Örneğin, Avrupa Merkez Bankası bir yıl önce başlattığı negatif faiz uygulamasıyla bankalara, ‘‘Kredi musluklarını açın’’ mesajını verdi. Euro bölgesi bankacılık sektörü kredi kanallarını yine de açmadı.
Gazete köşelerinde her gün ekonomi ve finans piyasaları için kötümser senaryolar yazılıyor. Ekonomiye destek olmak için adım atıldığında da, ‘‘Siyasi baskıyla bu yapılıyor’’ deniyor. Ekonomideki problemler malum. Bankaların üst düzey yöneticilerinin son günlerde yaptığı açıklamalardan, bu sektörün büyüme ve karlılık sorunlarının arttığı anlaşılıyor. Diğer lokomotif sektörler de zorlanıyor. İnşaat ve turizm sektörlerinden oyuncular, 2016’nın ilk yarısının kayıp bir dönem olduğunu söylüyorlar. Yılın ikinci yarısı için de pek umutlu gözükmüyorlar. Özellikle bankacılık sektörü ekonomi açısından kritik öneme sahiptir. Bu nedenle, ama faizde ama zorunlu karşılık oranlarında indirimle bankacılık sektörüne arka çıkmak gerekir. Kaldı ki, bilinenin aksine, kısa vadede faizin artması değil, düşmesi bankacılık sektörünün lehine olur. Çünkü sektörün bir vade uyuşmazlığı problemi var. Mevduatların ortalama süresiyle, kredilerin ortalama süresi arasında uçurum oluştu. Mevduatların ortalama vadesi çok kısa. Hal böyleyken, Merkez faizleri düşürdüğünde, bankalar başta mevduat faizlerini düşürüyor. Bu şekilde bankaların en büyük maliyet kaleminde azalma oluyor. Ayrıca, Türk tahvillerinin yaklaşık yüzde 50’sini bankalar tutuyor. Faizler düştüğünde, tahvil fiyatları arttığı için, bankaların karları yükseliyor.
Mevzubahis ekonomiyse, piyasa dengelerini gözeterek, faiz de zorunlu karşılıklar da düşürülür. Önemli olan, atılacak adımların önce bankalara, sonra da diğer sektörlere fayda sağlayıp sağlamayacağıdır.