Mevcut yaklaşımlar değişmeli!
Geçtiğimiz hafta içinde yaşanan gelişmeler, henüz en kötünün yaşanmadığı ve olumsuzlukların dalga dalga büyümeye devam edebileceği kanaatini güçlendirdi. Hal böyle olunca belirsizlik ve kırılganlık azalmadı, güvensizlik yüksek düzeyini korudu. ABD Başkanlık seçimleri ile AB ve İngiltere başta olmak üzere gerilemeleri sonrasında finansal piyasalarda yaşanan gelişmeler bu sonuçta etkili oldu. Küresel düzeyde farklı sektörlerden gelen olumsuz haberler ise endişeleri tırmandırdı. Üst düzey profesyonel olarak kabul edilenlerin mevcut koşullarda amatör kalmaya devam ettiği, başka bir deyişle çaresizleştiği daha net bir şekilde fark edildi. Ekonomiden gelen olumsuz haberler, kısa vadeli yönlendirme girişimlerini başarısızlığa mahkum etti.
Ekonomideki ağırlaşmış sorun ve dengesizliklerin, beklentilerin olumlulaşması ve risk alma iştahının yeniden artması ile kısa vadede düzeleceğini uman finansal piyasalar hayal görmesin! Bu yaklaşım ekonomideki sorun ve dengesizliklere duyarsız kalınması ve geleceğe ipotek koyması dışında bir sonuç üretmedi; aksi mümkün olsa idi bugünkü çaresizlik hiç gündeme gelmez idi. Fakat tüm yaşananlara rağmen hâlâ akıllanmayanlar, kendi yaptıkları hataları bir şekilde başkalarına fatura edebilmeyi hayal eden şuursuzların sayısı azalmadı.
ABD seçimlerinde, Obama'nın başkan seçilmesi durumunda beklentilerin olumlu yönde farklılaşabileceğine ve nispeten olumlu bir dönemin yaşanabileceğine inanmaya ve başkalarını inandırmaya çalışanların oyunu çabuk bozuldu: Seçim sunucu umulduğu gibi olmasına rağmen evdeki hesap çarşıya uymadı, yaratılan ortamı, riski azaltmak için fırsat bilerek birbiri ile yarışanların yarattığı satış baskısı değiştirdi. Merkez bankalarının kısa vadeli faizleri düşürüp, para politikasını iyice gevşetmesi durumunda durumun düzeleceğini umanlar da yanıldı. Belli ki, çaresizlik sağlıklı düşünmeye izin vermiyor. Küresel düzeyde ticaret hacminin daraldığı, rekabet koşullarının iyice bozulmaya devam edeceği, işsizlik artarken istikrarsız fiyat hareketlerinin yaşandığı yönündeki eğilimler devam ettiği sürece hiçbir şey düzelmeyecek. Günü kurtarmak adına sorun ve dengesizliklere duyarsız kalmanın olmazsa olmaz nitelikteki temel ilkeleri tüketmenin bedeli ağır olacak. Yaşanacak durgunluk tüm tahminlerden daha uzun süreli ve daha tahripkar olabilecek. Zira mevcut sorun ve dengesizliklerle birlikte yaşayıp günü kurtarmak da, küresel bir uzlaşı olmadan kalıcı bir çözüm üretmek de pek mümkün görünmüyor. Hal böyle olunca riskten kaçmak veya kaçınmak isteyenlerin sayısı artıyor, sermaye piyasaları ise hastanenin acil servisinde yoğun bakımda kalmaya aday oluyor ve iyileşemiyor.
Küresel düzeyde gelir dağılımı ve rekabet koşulları düzelmediği sürece küresel ticaret hacmi son yıllardaki düzeyinin oldukça gerisinde kalmaya devam edecek; bu koşullarda finansal piyasalardaki likidite bollaşması fiyat hareketlerini istikrarsızlaştırmak dışında bir işe yaramayacak ve sermaye piyasaları eski güzel günlerine dönemeyecek. Bu gerçeği hesaba katamayanlar ise daha büyük hayal kırıklıkları yaşamaya devam edecek. Hesapsızca ve sağlıksız bir şekilde büyüyen sektörler ve ekonomilerin yaratmaya devam edeceği hasar umulanın aksi yönündeki eğilimleri desteklemeyi sürdürecek küresel durgunluk derinleştikçe ödemeler sistemi kırılganlaşacak, denize düşenin yılana sarılması şeklindeki IMF'ye dayalı beklentiler de çözüm olamayacak.
IMF programlarının temel özelliği bellidir; uluslararası ödemeler sistemini korumak adına sorunlu ekonomileri, aktardığı kaynakları geri almasını mümkün şekilde destekler. Söz konusu ülkenin iç talebi daralır ve dış satım imkanları kısmen çeşitlendirilerek artırılmaya çalışılır. Küresel durgunluğun derinleştiği, durgunluğu aşmak için iç talebin uyarılması gerektiği durumlarda IMF'nin yapabileceği bir şey yoktur. İç talebin özellikle canlandırılması veya dış satım imkanlarının daralması durumunda aktarılan kaynakların geri alınması ve uluslararası ödemeler sisteminin korunması mümkün olmaz.
Ülkemizde, 2002 yılı başında devreye giren IMF destekli önden yüklemeli programda benzer bir durum söz konusu idi. Küresel ekonomide ciddi bir durgunluk riski vardı ve sermaye piyasaları satış baskısı altında idi. IMF yönetimi söz konusu programı ABD'nin kefaleti ile onaylamıştı ve bu durum şeffaflığı ortadan kaldırmıştı. Söz konusu dönemde likiditenin bollaşması, durgunluğun bu sayede aşılması gibi faktörler yanı sıra üretilen hikayeler sayesinde özel yabancı sermaye desteği de gelmişti. Fakat bugün için durum oldukça farklı likidite bolluğuna rağmen risk alma isteği zayıf kalacak ve yaşanacak küresel durgunluk uzun süreli olacak. Sonuçta olası IMF desteği özel fonlar tarafından desteklenmeyecek, krediye kefil olacak ülkenin dayatacağı siyasi koşullarda ciddi istikrarsızlık potansiyelini bünyesinde barındıracak.
Özetle söylemek gerekir ise mevcut koşullarda gündeme gelecek IMF programı bir süre günü kurtarabilir, fakat sorunların ağırlaşmasını önleyemez. Yabancı kaynak gelmez ise büyüyemeyiz, büyüyemezsek tüm hikayeler ve hayaller tarih olur diye düşünenler, tüm politika ve uygulamaların değişeceği bir döneme hazırlanmaya başlamalı! Ağlamayı ve kendi çıkarlarını herşeyin üzerinde tutmak tavrını bırakmalı; yapamıyor ise tedbirsizliğin ve herkesi aptal yerine koymanın bedelini ödemeli!..
Ülke ekonomisinde yaşanacak tahribatı sınırlı tutmak ve kalıcı çözüm üretmek mevcut yaklaşımların değişmesini gerektiriyor...