Mevcut eğilimler ve gelişmeler güven vermiyor!
Son çeyrek dönemin ilk haftası genelinde finansal piyasalarda yaşanan eğilimler, kafa karışıklığını derinleştirdi. Olumsuzlaşmakta olan küresel ve yerel beklentiler nedeniyle risklerini azaltmaya çalışanlar ile bu yöndeki tercihlerin güçlenerek belirleyici olmasının engellemeye odaklananların kapışmasına tanık olduk. Küresel düzeni oluşturan kurumsal yapı, küresel güçler arasındaki gerginleşmenin piyasalar üzerindeki etkisini sınırlamaya ve gelişmelerin kontrol dışına çıkmasını engellemeye çalıştı.
Gelişen ülke paralarının bir kısmı belirgin bir şekilde değer kaybetti; Amerikan doları diğer paralara karşı farklı oranlarda değerlendi. Sermaye piyasaları mevcut düzeylerini korumaya çalıştı ve para otoritelerine ilişkin beklentilerdeki olumsuzlaşmaya direnme eğiliminde sergiledi. Emtialar ise, petrole ilişkin yükseliş yönündeki yapay zorlamaların gölgesinde kaldı. ABD istihdam verilerine ilişkin sulandırılmış beklentiler, fiyat oynaklıklarının artmasını ve hiç istenmedik gelişmeler yaşanmasını önleyen değişkenlerden biri oldu.
Piyasaların haftalık kapanışına saatler kala açıklanan, ABD işsizlik ve tarım dışı istihdam verileri sonrasında ise fiyat oynaklıkları artmaya başladı; sakinleştirme yönündeki zorlamalar kısmen etkisiz kaldı. Eylül ayında işsizlik rakamının yüzde 5 düzeyinde gerçekleştiği ve tarım dışı istihdamdaki artışın net 156 bin olduğu açıklandı. Kurumsal yapının, riskten kaçınma eğilimini durdurmayı hedefleyen kurgusu umulan oranda başarılı olamadı.
Türkiye özelindeki eğilimler de çeşitlendirilmiş müdahalelere rağmen, küresel düzeydekinden daha farklı olamadı. Orta Vadeli Programa ilişkin detaylar beklentilerin düzelmesine katkı yapamadı; tam aksine büyüme konusunun öncelikli hale getirilmiş olması kırılganlık algılarını güçlendirerek riskten kaçınma eğilimini besledi. Yabancı banka tavsiyelerinin bu durumu dengeleme yönündeki olumlu tavsiyeleri, beklentilerdeki bozulma eğilimini değiştiremedi.
Uzunca bir süredir görmezden gelinen bazı olumsuzlukların belirleyici olmaya başlaması, kısa vadeli iyimser yönlendirmelerin başarısız olmasına katkı yapıyor. Bulunduğumuz coğrafyada yoğunlaşan jeopolitik riskler kangrene dönüşüyor ve küresel güçler arasındaki siyasi gerginliğin tırmanması önlenemiyor. Merkez Bankalarının etkisizleştiği ve aralarındaki dayanışmanın çözüldüğü algısı genel kabul görüyor. Küresel ekonomideki durgunlaşma eğiliminin terse çevrilebileceğine ise kimse itibar etmiyor, herkes başının çaresine bakmak zorunda kalıyor. Öngörü ufku hızla daraldığı için riskten kaçınma eğiliminin güçlenmesi engellenemiyor.
Hemen yukarıda özetlemeye çalıştığımız koşullar ise Türkiye ekonomisine ilişkin algıların olumsuzlaşmasında belirleyici oluyor. Dış koşullardaki olumsuzlaşma ve içerideki büyüme lehine zorlama, Türk Lirasına ilişkin beklentileri olumsuzlaştırıyor; devamında makroekonomik algıların bozulması da kaçınılmaz oluyor. Dış satımın ve iç talebin nasıl olup ta artacağına yönelik tatminkar yanıtlar bulunamıyor. Kaynak sıkıntısını aşma konusunda, elde kalan seçeneklerin olası yan tesirleri olumlu düşünmeye izin vermiyor!
Geçmişin tercihleri ve bugünün fiili olanaksızlıkları, iş dünyasını daha tedbirli olmaya zorluyor. Orta Vadeli Programda iddia edildiği gibi, 2017 yılında ortalama dolar kurunun 3,16 olacağına itibar edenlerin sayısı hızla azalıyor. Kiraların yüksekliğinden şikayetçi olanların sayısındaki yükseliş ve kapanan satış yerlerindeki olağan dışı artış, iç talebin canlanmasının pek olası olmadığı yönündeki algının genel kabul gördüğüne işaret ediyor.
Konut veya işyeri şeklindeki varlık kiralarının yüksekliği konusundaki şikayetlerdeki artış, önemsiz bir detay değildir ve mevcut büyüklükleri koruyarak düzeltilmesi olası görünmüyor. Zira kiraların gerilemesi, gayrı menkul değerlerinde sert gerilemeler ve sorunlu kredi hacminde sert yükselişler yaşanması anlamındadır; kırılganlığı artırarak sistemik çöküşe sebep olabilecek bir olasılıktır. Bu tehlikeden kaçınmaya çalışmanın ise, sorunları ağırlaştırarak evdeki hesapların çarşıya uymasını olanaksızlaştırabileceği kesin gibidir!
Sonuçta, olumsuzlaşan koşullar gerçekçi olunmasını engelliyor ve güven bunalımını derinleştirmeye devam ediyor.