Mevcut eğilimler kalıcı olamayacak!..
Bu hafta başında açıklanan verilere bakılır ise ekonomi iyi gidiyormuş! Konsolide bütçe uzun süredir ilk defa fazla 1.1 milyar Türk Lirası fazla vermiş; mart ayı işsizlik rakamı ise yüzde 11.5 düzeyine gerilemiş. Bu verilerin gerçeği ne oranda yansıttığını bir kenara bırakarak geçen hafta içi cari açık rakamını hatırlayalım ve soralım: Cari açıkta kırılan muhteşem rekor ile işsizlik oranı ve bütçe gerçekleşmeleri arasında güçlü bir ilişki var mıdır? Var ise ekonomide işlerin iyi gittiği iddia edilebilir mi? Ekonomide iyice olumsuzlaşan rekabet koşulları nedeniyle faaliyet gelirleri erir iken cari açığın, vergi gelirlerinin ve istihdamın artması sürdürülebilir bir durum mudur?
Evet cari açık ile bu hafta başında açıklanan veriler arasında çok güçlü bir ilişki vardır; cari açık büyür iken bütçe gelirleri artıyor, açık azalıyor veya bu kez olduğu gibi fazla oluşabiliyor; temelde sermaye hareketleri krediler ve iç talepte yaşanan artış hem bu ilişkiyi güçlendiriyor, hem de istihdama katkı yapıyor. Aksine sermaye hareketleri daralmaya ve buna bağlı olarak iç talep zayıflamaya başladığında ortalık karışıyor, belirsizlik ve güvensizlik artıyor. İşsizlik artıyor, bütçe gelirleri eriyor ve açık büyüyor. Cari açık yeni rekorlar kırar iken nisan ayı bütçe gerçekleşmeleri açıklamasındaki fazlaya ve işsizlik oranına bakarak işlerin iyi gittiği iddia edilemez; edenlerin yaptığı şey ise göz boyamadan öteye gidemez.
Yaklaşık altı ayı aşan süredir Merkez Bankası ve mali sektör arasında yaşanan inatlaşmayı hatırlayalım. Küresel düzeyde istikrarsızlaşma sinyalleri veren sermaye hareketleri kontrolsüz bir şekilde büyüyen cari açık ve dış finansman kalitesindeki olumsuzlaşma gibi sebepler ile Merkez Bankası ekonomiye müdahale etme gereği duymuştu. Kredi artış hızı kontrol altına alınır ise cari açığın da kabul edilebilir seviyeleri aşması engellenmiş olacaktı; bu sürecin iç talepten bütçeye ve işsizliğe kadar tüm ekonomik parametreleri etkilemesi söz konusu olacaktı. Fakat mali sektör kendi bildiğini okudu, kredi artış hızını sınırlamadı ve ekonomi iyice ısındı. Sonuçta cari açık rekorlar kırarken bütçe gelirleri de bu eğilime eşlik etti, fazla oluştu, işsizlik azalıyormuş gibi göründü. Başka bir deyişle bugün olumlu gibi görünen rakamlar ciddi bir itaatsizliğin sonucunda kazaran oluştu. Ayrıca mali sektörde tehlikenin kabulüne rağmen şekillenen itaatsizlik hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını açığa çıkardı.
Bu aşamadan sonra bankalar kredi artış hızını kısar veya kısmak zorunda bırakılır ise iç talep daralacak, işsizlik özellikle eylül ayından sonra geri bir şekilde artacak, bütçe gelirleri azalacak ve açık geri gelecek ve büyüyecek. Cari açığın denetim altına girmesi için bunlara katlanılması gerekecek. ayrıca kredilerdeki artışın kısılması bugün hiç konuşulmayan fakat sinsice ağırlaşan başka sorunların da öncelikli olarak gündeme gelmesine sebep olacak!..
Bugün işsizlikte yaşanan azalış bir yandan mevsimlik dalgalanmaların diğer yandan acilen soğutulması gereken ısınmış bir ekonominin sonucudur. Vergi gelirlerinin yüzde 70'i aşan kısmının harcamalardan alınan vergiler olduğu, bütçenin fazla vermesinin harcama kısılmasından değil gelir artışından kaynaklandığın düşünürsek, görünüm cari açıktaki büyümenin gölgesi niteliğindedir ve sürdürülebilir değildir. Bu yılın ilk çeyrek döneminde akaryakıt fiyatları yükselir iken 260 bin motorlu taşıt satılabilmiş ise halkımız şaşırmış, şaşırtılmış demektir; böyle devam edemeyeceği iki kere ikinin dört ettiği kadar kesindir. İç talep ve onu uyaran kredi artış hızındaki şuursuzluğun acı bir bedeli olacaktır. Sonbaharla birlikte hiçbir şeyin bir önceki yılda olduğu gibi devam edemeyeceği daha iyi anlaşılacaktır...