Meta fetişizminin yeni ambalajı
Eskiden ikinci el alışveriş denildiğinde aklımıza ya nostaljik antikacılar ya da “idareten” alınan eşyalar gelirdi. Ama artık durum değişti. Bugün ikinci el pazarı, akıllı ve bilinçli tüketicilerin gözdesi haline geldi. Üstelik bu durum, sadece bir tasarruf meselesi değil aynı zamanda çevreye karşı sorumluluk almanın da bir yolu. Eskiden ikinci el giyinmek veya kullanılmış bir eşya almak, bir mecburiyet olarak görülürdü.
Şimdi ise bir bilinç göstergesi. Özellikle genç nesil, sıfır ürüne para döküp hem doğaya hem cebine zarar vermek yerine, daha akılcı hareket ediyor. Peki bu değişimin arkasında ne var? Yeni jenerasyon tüketicilerin, bilinç seviyesinin artması mı yoksa fazlalıklar düzeninin yeni ambalajına aldanışımız mı? Bir de rakamlara bakalım.
İkinci elin altın çağı
Boş bir trendden bahsetmiyoruz. Sayılar da bu değişimi net bir şekilde ortaya koyuyor. Küresel ikinci el pazarı 2021’de 64 milyar dolarlık bir büyüklüğe ulaşmış. 2025’te ise bunun 77 milyar dolara çıkması bekleniyor. Sadece birkaç yıl içinde bu kadar büyümesi, yönlendirilmiş tüketici alışkanlığının, ne kadar değiştiğinin en büyük kanıtı.
Türkiye’de de işler hızla büyüyor. Özellikle moda sektöründe ikinci el alışveriş patlamış durumda. Örneğin, ikinci el kıyafet alım satımı yapılan platformlar, son yıllarda kullanıcı sayısını katladı. Sadece Dolap uygulamasına bakalım: 2021’de ocak ayında 10 milyon olan erişim, aralık ayında 15 milyona ulaşmış. Yalnızca birkaç ay içinde 5 milyonluk bir artış. İnsanlar gardıroplarındaki fazla eşyaları elden çıkarmaya ve onları başka insanların kullanımına sunmaya alıştı.
Ama tüm alışveriş, sadece tekstil ürünleriyle sınırlı değil. Elektronikten beyaz eşyaya kadar birçok kategoride ikinci el alım-satım yükselişte. Bilgisayar ve tablet kategorisinde ikinci el satın alma oranı yüzde 35’e ulaşmış. Beyaz eşyada ise bu oran yüzde 29 seviyelerinde. Birçok insan, sıfır bir buzdolabı ya da çamaşır makinesi almak yerine, garantisi devam eden ya da az kullanılmış ürünleri tercih ediyor. Çünkü artık tüketiciler, sadece yeni olduğu için bir ürüne daha fazla para vermek istemiyor.
Tasarruf, yeni bir tüketim ambalajı mı?
İkinci el alışverişin yükselişindeki temel nedenlerden bir diğeri de sunduğu ekonomik avantajlar... Türkiye’de ve dünyada enflasyon yükselirken, insanların alım gücü de doğal olarak azalıyor. Bu da birçok kişiyi ikinci el ürünlere yönlendiriyor. Ancak işin sadece parasal boyutu yok. Çevresel faktörler de büyük rol oynuyor. Örneğin, her yıl dünyada milyonlarca ton tekstil atığı oluşuyor.
Yalnızca bir tişört üretmek için harcanan su 2700 litre… Bu yüzden, ikinci el alışveriş sadece ekonomik bir tercih değil; ekolojik bir duruş anlamına geliyor. Giderek daha fazla insan meta fetişizminin ekolojik duruş ambalajına aldanarak “kullan-at” kültüründen uzaklaşıp “kullan-sat” kültürüne geçiş yapıyor. Buraya kadar her şey normal. Atmak yerine satalım. Ama gerçekten almak ya da kullanmak zorunda mıyız sorusunu kimse sormak istemiyor. Öncelikle sürekli tüketme zorunluluğuna neden inandığımızı sorgulamalıyız.
Fazlalıklar düzeninin yeni imajı
Tüketim çılgınlığıyla aldığımız onca şeyin bir süre sonra başkasına satılacak fazlalık haline gelmesinden doğan bir pazardan bahsediyoruz. Aslında ikinci el pazarı, bizi, sürekli daha fazlasına ihtiyacımız olduğuna inandırmanın yeni bir yolu. Paylaşım ekonomisi, yeniden kullanım ekonomisi ya da tersine tedarik…
Meta fetişizminin yeni ambalajı ve o ambalajın yeni adı ne olursa olsun tüketim toplumu bize tüketimi sorgulamayı değil, sadece yeniden paketlemeyi öğretiyor. Oysa sürdürülebilirlik neyi satacağımızı değil, neyi almayacağımızın bilincine varmakla başlayacak. Öyleyse asıl soru şu: İkinci elin yükselişi gerçekten bir bilinçlenme mi, yoksa meta fetişizminin, hayatımız üzerindeki hakimiyetinin yeni bir evresi mi?