Meta fetişizminin yeni ambalajı

Burak Tayiz
Burak Tayiz Yeşil Odak burak.tayiz@dunya.com

Eskiden ikinci el alışveriş denildiğinde aklımıza ya nostaljik antikacılar ya da “idareten” alınan eşyalar gelirdi. Ama ar­tık durum değişti. Bugün ikinci el pazarı, akıllı ve bilinçli tüketicilerin gözdesi hali­ne geldi. Üstelik bu durum, sadece bir ta­sarruf meselesi değil aynı zamanda çevreye karşı sorumluluk almanın da bir yolu. Eski­den ikinci el giyinmek veya kullanılmış bir eşya almak, bir mecburiyet olarak görülür­dü.

Şimdi ise bir bilinç göstergesi. Özellikle genç nesil, sıfır ürüne para döküp hem do­ğaya hem cebine zarar vermek yerine, da­ha akılcı hareket ediyor. Peki bu değişimin arkasında ne var? Yeni jenerasyon tüketici­lerin, bilinç seviyesinin artması mı yoksa fazlalıklar düzeninin yeni ambalajına alda­nışımız mı? Bir de rakamlara bakalım.

İkinci elin altın çağı

Boş bir trendden bahsetmiyoruz. Sayılar da bu değişimi net bir şekilde ortaya koyu­yor. Küresel ikinci el pazarı 2021’de 64 mil­yar dolarlık bir büyüklüğe ulaşmış. 2025’te ise bunun 77 milyar dolara çıkması bekle­niyor. Sadece birkaç yıl içinde bu kadar bü­yümesi, yönlendirilmiş tüketici alışkanlı­ğının, ne kadar değiştiğinin en büyük ka­nıtı.

Türkiye’de de işler hızla büyüyor. Özel­likle moda sektöründe ikinci el alışveriş patlamış durumda. Örneğin, ikinci el kıya­fet alım satımı yapılan platformlar, son yıl­larda kullanıcı sayısını katladı. Sadece Do­lap uygulamasına bakalım: 2021’de ocak ayında 10 milyon olan erişim, aralık ayında 15 milyona ulaşmış. Yalnızca birkaç ay için­de 5 milyonluk bir artış. İnsanlar gardırop­larındaki fazla eşyaları elden çıkarmaya ve onları başka insanların kullanımına sun­maya alıştı.

Ama tüm alışveriş, sadece tekstil ürün­leriyle sınırlı değil. Elektronikten beyaz eşyaya kadar birçok kategoride ikinci el alım-satım yükselişte. Bilgisayar ve tab­let kategorisinde ikinci el satın alma ora­nı yüzde 35’e ulaşmış. Beyaz eşyada ise bu oran yüzde 29 seviyelerinde. Birçok insan, sıfır bir buzdolabı ya da çamaşır makinesi almak yerine, garantisi devam eden ya da az kullanılmış ürünleri tercih ediyor. Çün­kü artık tüketiciler, sadece yeni olduğu için bir ürüne daha fazla para vermek istemiyor.

Tasarruf, yeni bir tüketim ambalajı mı?

İkinci el alışverişin yükselişindeki temel nedenlerden bir diğeri de sunduğu ekono­mik avantajlar... Türkiye’de ve dünyada enflasyon yükselirken, insanların alım gü­cü de doğal olarak azalıyor. Bu da birçok ki­şiyi ikinci el ürünlere yönlendiriyor. An­cak işin sadece parasal boyutu yok. Çevre­sel faktörler de büyük rol oynuyor. Örneğin, her yıl dünyada milyonlarca ton tekstil atı­ğı oluşuyor.

Yalnızca bir tişört üretmek için harcanan su 2700 litre… Bu yüzden, ikinci el alışveriş sadece ekonomik bir tercih de­ğil; ekolojik bir duruş anlamına geliyor. Gi­derek daha fazla insan meta fetişizminin ekolojik duruş ambalajına aldanarak “kul­lan-at” kültüründen uzaklaşıp “kullan-sat” kültürüne geçiş yapıyor. Buraya kadar her şey normal. Atmak yerine satalım. Ama gerçekten almak ya da kullanmak zorunda mıyız sorusunu kimse sormak istemiyor. Öncelikle sürekli tüketme zorunluluğuna neden inandığımızı sorgulamalıyız.

Fazlalıklar düzeninin yeni imajı

Tüketim çılgınlığıyla aldığımız onca şe­yin bir süre sonra başkasına satılacak fazla­lık haline gelmesinden doğan bir pazardan bahsediyoruz. Aslında ikinci el pazarı, bizi, sürekli daha fazlasına ihtiyacımız olduğuna inandırmanın yeni bir yolu. Paylaşım eko­nomisi, yeniden kullanım ekonomisi ya da tersine tedarik…

Meta fetişizminin yeni am­balajı ve o ambalajın yeni adı ne olursa olsun tüketim toplumu bize tüketimi sorgulamayı değil, sadece yeniden paketlemeyi öğretiyor. Oysa sürdürülebilirlik neyi satacağımızı de­ğil, neyi almayacağımızın bilincine varmak­la başlayacak. Öyleyse asıl soru şu: İkinci elin yükselişi gerçekten bir bilinçlenme mi, yoksa meta fetişizminin, hayatımız üzerin­deki hakimiyetinin yeni bir evresi mi?

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Muhasebe vakti 19 Şubat 2025
Ateşkesten arta kalanlar 05 Şubat 2025