Meslek seçimi mi üniversite seçimi mi?
Eğer çocuğunuz liseyi bitirmiş ve üniversite sınavından da belirli bir puan alarak çıkmışsa, bugünlerde gündeminizde herhalde üniversite seçimi dışında başkaca bir konu pek yoktur. Üniversite çağına gelmiş bir çocuğunuz yoksa ve konuyla ilgilenmiyorsanız bile gazetelerin dergilerin üniversite tercih rehberlerine, televizyonların tercih programlarına mutlaka denk gelmişsinizdir. Gazete ilanları veya açık hava mecralarında bol miktarda üniversite tanıtım günü duyurusuna rastlamamanız da pek mümkün değil zaten.
Yıllardır çevremdeki üniversite adaylarında ve son bir kaç yıldır benim de içinde bulunduğum Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi'nin tanıtım günlerinde, velilerde ve öğrencilerde genel olarak hep aynı kaygılar hakim; "Okulu bitirince mesleğim ne olacak, iş bulabilecek miyim, kaç para kazanacağım..."
Üniversite, gençler için gerçekten önemli bir dönüm noktası. Hele aileden zengin biri değilseniz ve hayatınızı "çalışarak kazanmak" zorundaysanız, geleceğinizle ilgili kritik bir karar verme kaygısını ister istemez daha da derin yaşıyorsunuz.
Ülkemizde üniversite öğretiminde son yıllarda bu "meslek" ve "iş" kaygısı giderek daha fazla öne çıkmaya başladı. Bu kaygı arttıkça, üniversiteler de bu noktaya daha fazla odaklanmaya başladı. Ancak bu kaygı ne kadar derin olursa olsun, ne öğrenciler ve veliler üniversiteyi bir meslek edinme kapısı olarak görmeli, ne de üniversiteler esas işlevlerini bir kenara bırakıp onun yerine meslek edindirmeyi ikame etmeli... Okulumuza gelen her öğrenciye tekrarladığımız gibi; üniversite esas olarak bir meslek edinme yeri değil, vizyon sahibi olma, dünyayı ve değişimi kavrayabilecek bir bakış açısı edinme ve kendini geliştirecek yolları keşfetme yeri olmalıdır.
Üniversite öğrenimini seçen bir gence "Hangi fakülteye gidersen mesleğin ne olur?", "Bu mesleği yapanlar ne kadar para kazanır?", "Okulu bitirince iş bulabilir misin?" minvalinde yapılan danışmanlıklar, öğrencinin yaşadığı kaygıları derinleştirmekten ve hata olasılığını artırmaktan başka pek bir işe yaramıyor aslında. Doğru tercihi yapmak için üniversiteyi gerçek anlamıyla ele alıp; "Ben hangi alanı, hangi konuyu seviyorum?", "Ne yaparsam mutlu olurum?", "Kişisel becerilerim ve zekâmın hangi yönleri daha gelişmiş ve gelişmeye açık?", "Hangi konuda kendimi geliştirmek, vizyon sahibi olmak istiyorum?" sorularını sormak ve önümüzdeki yolu bu soruların cevaplarına göre şekillendirmek gerekiyor.
Günümüzde meslekler, çalışma alanları, mesleklerin itibarları ve gelir düzeyleri inanılmaz bir hızla değişiyor. Meslekler ortadan kalkıyor, şekil değiştiriyor veya yepyeni işler ortaya çıkıyor. Yapılan öngörüler kısa bir sürede tamamen anlamsız hale gelebiliyor. Bir dönem çok büyük para kazanılan işler, bir de bakıyorsunuz birkaç yıl içinde bitme noktasına gelmiş. Daha önce bir kaç yazıda söz etmiştim; bir öğrenci not için değil öğrenmek için çalışır ve gerçekten öğrenirse not zaten kendiliğinden gelecektir. Veya bir işletme para için değil, değer yaratmak için çalışırsa yarattığı değer sonucunda zaten para kazanacaktır. İşte üniversite tercihi de tam böyle bir şey. Kendinize, sevdiğiniz, yetenekli olduğunuz, yapmaktan zevk aldığınız, değer yaratacağınıza inandığınız bir alan seçtiğinizde başarı da, para da arkasından gelecektir. Sevdiğiniz, mutlu olduğunuz bir alanda kendinizi geliştirip, vizyon sahibi olduğunuzda, o alanla ilgili kendinizi geliştirme yollarını keşfettiğinizde, herkes için bir değer yaratabilecek, kendiniz için fark yaratabilecek yolları bulmanız, keşfetmeniz çok kolay olacaktır. Bunu yaptığınızda ne iş aramanıza, ne de para peşinde koşmanıza gerek kalır, ikisi de sizin peşinizden gelir.
Ben Türkiye'nin de, dünyanın da böyle sevdiği işi yapan, yaptığı işle bir değer yaratan, yarattığı bu değerle farkını ortaya koyan insanlara ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Bu nedenle üniversite öğrenimi için "Hangi mesleği seçeyim?" sorusu bana pek doğru gelmiyor. Onun yerine ilgi duyduğunuz alanda hangi üniversitenin hangi fakültesinin daha iyi olduğunu, ilgi alanınızda akademik kadrosu ve vizyonuyla fark yaratan yerin neresi olduğunu seçmeniz önem kazanıyor. Çünkü eskilerin deyimiyle feyiz aldığınız yer eğer doğru yer ise, yıllar sonra bile size ilham vermeye, yol göstermeye devam edecektir.
Ben bundan 28 yıl önce siyaset bilimi ve kamu yönetimi okumaya, biraz da tesadüflerin yardımıyla karar verdim. Okurken herkes, okulu bitirdiğinde ne olacağımı soruyordu, ben de "Bir şey olmuyoruz ama her şey olabiliriz de..." gibi cümlelerle bir şeyler anlatmaya çalışıyordum. Okulu bitirdim, seveceğimi düşündüğüm gazetecilik mesleğini yapmaya başladım, sevdim de. Fakat zaman geldi, koşullar gazetecilikte daha fazla devam etmeme olanak vermedi, kendime başka yollar çizdim. Ama yaptığım her işte üniversitede edindiğim bakış açısı ve metodoloji bilgisi bana yol gösterdi, hep sevdiğim işi yapmama olanak verecek bilgi birikimini sağladı.
Birkaç gün önce yapılan tanıtım toplantısında Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi hocalarından Haluk Sicimoğlu konuşmasını Konfüçyus'un şu sözüyle bitirmişti; "Sevdiğiniz işi seçin ve hayatınız boyunca bir gün bile çalışmayın" Konfüçyus'ün söylediklerine uymanızı tavsiye ederim. Ben öyle yaptım, hâlâ çalışmıyorum...