Merzifon da bir ”Ferhat”
Yüzünün ve yüreğinin çirkinliğini "kine ve nefrete" dönüştüren abla Banu, Şirin'in aşkı Ferhat'a bir "imkansızı" şart koşar: "Dağları delip, temiz suyu kente akıtırsa, Şirin'e kavuşması mümkün olacaktır!"
Şirin'e olan aşkının gücüyle kayaya gürzünü ilk kez vurduktan sonra, pis sular içtikleri için hastalıklardan kırılan kent insanlarına "temiz su götürme" düşünün tohumları Ferhat'ın zihninde filizlenir. İnsanları temiz suya kavuşturma düşü Ferhat'ın zihninde öylesine büyür ki, Şirin'e olan aşkı arka plana kayar.
Şirin'in aşkından güç alan, insan sevgisi ile bir "varlık nedeni" haline gelen, insanları hastalıklardan, ölümün pençesinden uzaklaştırma "hedefine" kilitlenen Ferhat'ın gücü Amasya'da gören herkesi bir masal dünyasının sınırsızlığına götüren; bir efsanenin büyüsü ile sarıp sarmalayan su kanallarını yaratır.
Ferhat'ın kayaları oyup kent halkına temiz su ulaştırdığı topraklarda şimdi çağdaş Ferhat'lar var. Bu yazıda onlardan birinden söz etmek istiyorum; Selçuk Hazneci' yi anlatmaya çalışacağım.
Oldi hayli zamanlar
Karadenizliler'in anlatımıyla Merzifon'a indiğimden bu yana "oldi haylı zamanlar." Ama o günden bu güne notlarıma bakarak, gözden ırak olan, ama gönlümüzün derinliklerinde duran bu Anadolu insanının beş özelliği zihnimde dolaşıp duruyor:
. Yapabilme ve yaratma sevdası bana Ferhat'ı anımsattı.
· İnançların değil, düşüncelerin peşine takılan iş felsefesinden etkilendim.
· İşyerinde çalışan ustasının titizliğine "göz yaşları" ile yanıt veren insan yürekli patron kimliğine tanık oldum.
· Ülkenin endüstrileşmiş bölgelerinin uzak bir yerinde her türlü güçlüğe göğüs gerebilen bir "kahraman" kişiliği yakaladığım için yazmak istedim.
· "Meziyetleri" kadar "zaaflarını" da tartışabildiğiniz üretken bir "aykırı kişilik" gördüğüm için O'nu bu yazının konusu yapmak istedim.
Burada 1994 yılında kurulan Gümüşfon'un büyümesinden söz etmeyeceğim.
"Sente" markalı üretilen "hava perdelerini" de anlatmayacağım.
Merzifon'da üretilen davlumbazların kalitesindeki incelikleri de gündeme taşımak istemiyorum.
Silvirline 'nın başarısını daha önce zaten okuyucu ile paylaşmıştım.
Motor üretimi için yapılan yeni yatırım heyecanı da bu yazınının konusu olmayacak.Bu yazı biraz özel bir alanda; Selçuk Hazneci 'nin kişiliğinde bir "iş insanı profili" anlatma denemesi olacak.
Öğretmen idealizmi
Öğretmen okullarında bizlere Necefi Necefi'nin "Kalk Borusu" adlı kitabı okutulurdu. "Beyaz Zambaklar Ülkesi"ni okumadan sınıf atlanamazdı. Ortaokul kitaplarına taşınan "Öğretmen Avar'ın öyküsünü" bilmeden öğretmen olunmazdı.
Selçuk Hazneci öğretmen olarak hayata başlamış. Sonra sanayici olmaya karar vermiş. Bütün davranışlarında, hayatla ilgili seçmelerinde, analiz ve sentezlerinde bizim kuşağın öğretmenlerine aşılanan "idealizmin" izlerini bulabilirsiniz.
Bir işi yaparken "bilginin" tek başına hiçbir anlamı da değeri de olmadığını biliyoruz. Eğer o bilgi "anlamaya" dönüşmemişse bir "hiç" olabilme olasılığı çok yüksek.
Selçuk Hazneci önce özverili insan. Fabrikasında yatıp kalkıyor.Bütün gücünü işine aktarıyor. O nedenle gereken bilgiye erişebiliyor; gözlemleriyle beslediği sezgilerini sağduyu ile kullanabiliyor ve hepsinden önemlisi de ayrıntı dinamiklerinin farkına varıyor. Söyleşimizin hemen başında, "kültürel arka planın" iş yaparken ne kadar önemli olduğunun altını çiziyor: Bizim Malatya'da ve Araç'ta gözlediklerimizi Selçuk Hazneci, Kırıkkale örneği ile açıklıyor. Diyor ki, "…bizim Merzifon'da doğaldır ki işgücü yetişkinliği sorunumuz var. Kırıkkale'de çocukların dedesi, babası sanayi işçisi. İşyerinin ne olduğunu, iş disiplininin temel kurlarını biliyor. Bizim o düzeye gelmemiz için emek ve zaman harcamamız gerekiyor."
Bu ülkenin ve yaşadığı yörenin sevdalısı olan; bütün insanı enerjisini yöre insanının zengin yaşaması için kullanan Hazneci, yatırım ortamının iyileştirilmesi ve yatırım iklimi yaratılması için Ankara'da "karar alanların" uygulamadan uzaklığından yakınıyor. Alınan kararların gelişme kanallarını açma yerine, tıkama gibi ters sonuçlar yarattığını söylüyor.
Üretimi, sanayiciyi ve kurumları "hırsız" gibi algılayan çarpık mantığın bir an önce aşılmasını arzuluyor bu iş insanımız. Bu konuyu Selçuk Hazneci de güçlü bir biçimde vurguluyor; bir dizi somut örnekler sıralıyor.
Güven duymalıyız
Selçuk Hazneci düşündüklerini açıkça anlatabilen bir insan. Bir çırpıda dünyada çok fon bulunduğunu, bu fonları kullanarak gelişme yatırımlarının hızlanabileceğini, bankaların zaten düşük olan tasarruf oranını pompalayan uygulamalardan uzak durmasını, aşırı borçluluğun geleceği ipotek altına aldığını, herkesin aklına gelen işi yaparak kaynak israf ettiğini; devletin yönlendirici olması gerektiğini anlatıyor.
Ülke şartlarını bilmeden kurallar konduğunu; sistemin kendi zaaf ve güçlerini değerlendirmeden ölçüler icat ettiğini; o nedenle ülke kalkınmasının özlenen düzeye bir türlü ulaşamadığının altını çiziyor Hazneci.
Fabrikanın odasında yatarken, inşaat için soğuk demir ustalarının çalışması sırasında bir işçinin arkadaşlarına anlattıklarına kulak veriyor Selçuk Hazneci. O genci işe alıyor; kısa bir eğitimden sonra gösterdiği başarıyı bize yerinde gösteriyor. Çok hassas bir kalıptan kumpasla ölçü aldırıyor. Ali Akkaya'nın ölçü alışını seyrederken gözlerinden yaşlar geldiğini görüyorum. Odasına çıktığımızda, ustasının aldığı ölçüleri elektronik hassas gereçlerle alınan ölçü ile karşılaştırırken gözleri yeniden yaşarıyor: "Bazen kalifiye işgücü sorununun abartıldığını düşünüyorum. Doğru insanı seçersek, -ki bu bizim ülkemizde yeteri kadar var- çok kısa zamanda uyum gösteriyorlar. Biraz işi bilmek, titizlik göstermek yeterli. Kendimize, birlikte çalışan insanlara ve ülkemiz insanına güven duymalıyız."
Büyük usta Çetin Altan'ın "…kahraman ünlü olmayandır. Ünlü olan bedel almıştır; kahramanlığın dışında kalır. Meşhur olanın kahraman tanımına girmez" diye özetleyebileceğimiz bir tanımı vardır. Ülkemizin uzak köşelerinde, zenginlik üreterek insan yaşamını kolaylaştırmak için olağanüstü zorluklarla savaşan insanlar var. Bunlardan sadece biri Selçuk Hazneci. Sevdasını halkının refahına adamış Ferhatlar'ın yanlarında olmalıyız, düşlerini hayata taşımada onlara destek vermeliyiz.
Yaptığı işleri birkaç kez yakından gözlemiş biri olarak Merzifon'un Ferhat'ını bütün benliğimle kutluyorum.