Mersin Müzik Festivali
Mersin… Yeri geldiğinde hep söylüyorum en sevdiğim şehirlerden birisi; hem doğası, hem tarihi, hem insanlarıyla 16 senedir her gittiğimde beni mutlu eden kent. Niçin 16 yıl dedim, çünkü, Uluslararası Müzik Festivali ile başladı benim Mersin yolculuklarım; birkaç sene dışında düzenli olarak sürdü. Festival ile başlayan bu sevgi, festival zamanları dışında da her fırsatta gitmeye çalıştığım Mersin seyahatleriyle giderek büyüdü…
Mersin’in kültür ve sanat alanında gelişmesi, yükselmesi ve bunun bir kültür ekonomisine dönüşmesi için karınca kararınca bir katkım olmasını istedim; tıpkı 41 yıllık meslek hayatımda Anadolu’nun birbirinden güzel tüm şehirleri için düşündüğüm, yapmaya çalıştığım gibi…
Mersin Uluslararası Müzik Festivali her yıl biraz daha çıtası yükselen, kalitesi artan, toplum tarafından paylaşılan, benimsenen ve güçlenen bir etkinlik oldu zaman içinde… Bunun gerekçelerinden ve önemli özelliklerinden birisi kent bileşenlerinin bir imecesi olmasıydı… Ne güzel ki bu imece gönüllü neferlerle bugün de sürüyor. Festival Yürütme Kurulu Başkanı Selma Yağcı bu gerçeği şöyle dile getiriyor:
“Mersinliler bu festivali hak ediyor. Bu seneyi de yine el ele birlikte geçireceğiz. Hiç kimse bir işi tek başına yapamaz. Bizler bu işin gönüllü neferleriyiz."
Aynı birliktelik duygusuna Büyükşehir Belediye Başkanı Burhanettin Kocamaz da vurgu yapıyor. Kenti her yönüyle tanıtan bu festival için herkesin birlikte hareket etmesi gerektiğine dikkat çeken Kocamaz şöyle diyor: “Sanat ve kültür, bir kentin gelişmesinde, tanıtılmasında çok önemli bir unsur. Bizim birlikteliklere ihtiyacımız var. Bu festival de bu birlikteliğin bir ayağıdır ve Mersin’i tanıtma konusunda çok önemli bir değere sahiptir, sahip çıkmak durumundayız. Hep birlikte bu tür etkinlikleri geliştirmek ve kentimizi daha iyi noktalarda tanıtmak zorundayız.”
Mezitli Belediye Başkanı Neşet Tarhan, Yenişehir Belediye Başkanı İbrahim Genç, Toroslar Belediye Başkanı Hamit Tuna da başta festival kültür ve sanat alanındaki etkinliklerin destekçisi olduklarının altını çiziyorlar… Söylediğim gibi Mersin’in kültür ekonomisinin yapı taşlarından birisi festival, bir diğeri yörenin, yani Kilikya’nın geçmişi 14 bin yıl öncesine uzanan tarihi:
Kızkalesi, Cennet-Cehennem Obrukları, Uzuncaburç, Alahan Manastırı, Hıristiyanlar için son derece önemli bir merkez Aya Tekla, Tarsus’ta yine son derece önemli Saint-Paul’ün mekânları evi, kuyusu, Saint-Paul Kilisesi, Yedi Uyurlar, Musevilerin ziyaret ettiği Danyal Peygamber Türbesi hemen aklıma gelen birkaç mekân. Bunlar ve daha birçok tarihi değer hep Mersin’de…
Mersinliler yaşarken de ölürken de birlikteler… Mersin Mezarlığı’nda farklı dinden de olsalar birlikte yatıyorlar…
Avrupa’nın en doğusundaki operanın bu kentte olduğunu da unutmamak gerekiyor…
Türkiye’de meyve çeşitliliği sıralamasında birinci olan kentte ülkemizde üretilen narenciyenin üçte biri karşılanıyor. Limonun ise yarısından fazlasını Mersin üretiyor… Bu ürünlerin çoğu ihraç ediliyor…
Kültür turizminin yanında mavi bayraklı plajlar ve tesislerde Erdemli, Ayaş, Kızkalesi, Silifke, Taşucu’na kilometrelerce gidilen sahilde deniz keyfi yaşamak da mümkün…
Doğanın bahşettiği kuş cennetleri, tabiat parkları, şelaleler de ziyaret yerleri arasında olmalı…
Aralarında antik kentlerin de olduğu gezilip görülecek o kadar çok yer var ki Mersin’de…
Ben, her yolculuğumda Narlıkuyu’da deniz ürünleri, Tarsus’ta humus ziyafeti çekmeye de çalışıyorum kendime…
Uluslararası Mersin Müzik Festivali ile tanıştığım Mersin’i on altı yılın sonunda bugün neredeyse sokak sokak, kıyı kıyı her antik taşına varana kadar biliyorum… Ama yine de her gittiğimde coşkum eksilmiyor… Bugünlerde ise içimde bir şeyler eksik; çünkü, dün sona eren Müzik Festivali’ne çok istememe rağmen işlerimin yoğunluğu nedeniyle katılamadım…
Darısı seneye diyorum…