Merkez’in yapamadığını ABD elçiliği nasıl yapabildi?
Dünyanın önde gelen kredi derecelendirme kuruluşlarından Standard and Poor’s (S&P) Türkiye’nin kredi notunu BB olarak tutmaya devam ederken olası gidişi de olumsuz olarak değerlendirdi. S&P’nin değerlendirmesinde BB, yatırım yapılabilir düzeyin altında bulunuyor ve Türkiye’ye yatırım yapmanın riskli olduğunu, bir ödeme sorununun çıkabileceğini ifade ediyor.
S&P’nin gelecek yıllara ilişkin ekonomik tahminleri, Orta Vadeli Plan (OVP) gibi “pembe” değil. S&P, gelecek yıl büyüme hızının yüzde 3.5’e daha sonra da yüzde 3.2’ye ineceğini, enflasyonun 2020’de bile yüzde 7’nin üstünde kalacağını, işsizlik oranının çift haneli olarak devam edeceğini, bütçe dengesindeki bozulmada gelecek yıllarda da bir düzelme olmayacağını tahmin ediyor.
Değerlendirmede ekonominin “Aşil topuğu” haline gelen dış denge konusunda oldukça riskli bir resim çiziliyor. Rapora göre doğrudan yatırımlardaki durgun seyir devam ederken net sıcak para girişi önümüzdeki yıl duracak, hatta 2019’da çıkış olacak. Bir yandan dış kaynak girişi iyice azalırken karşı tarafta dış finansman ihtiyacı ve ödemesi gelen borçların döviz gelirleri ve rezervlerine oranı daha da yükselecek.
Raporda tahminlerin yanı sıra ekonominin genel durumu üzerine de değerlendirmeler yer alıyor ve Türkiye’ye neden yatırım notu verilmediği ve olası gelişmelerin de olumsuz yönde olabileceği öngörüsü yapıldığı da açıklanıyor.
Burada dikkat çekici olan, vurgulanan politik risklerin ekonomik risklerin önüne geçmesi ve kırılgan ekonomik dengeleri olumsuz etkileyecek birinci faktör olarak siyasi yapıdaki olumsuz gelişmelerin görülmesi.
Raporda büyüme hızındaki artışın bütçe dengesini bozarak sağlandığı belirtiliyor. Merkez Bankası’nın para politikalarının ekonomik ve finansal istikrarı sağlamak, enflasyon ve kurlardaki basıncı göğüslemek için yeterli olmadığı tespiti yapıldıktan sonra ağırlıklı olarak siyasi riskler vurgulanıyor.
Karar alma süreçlerinin giderek artan biçimde merkezileşmesi, gittikçe zayıflayan denge ve kontrol sistemi, tahrip olan şeffaflık, bilginin özgür dolaşımına politik kurumlar tarafından önemli müdahalelerin Türkiye’nin kurumsal yapısını zayıflattığı belirtiliyor. 16 aydır tutuklama ve işten çıkarmalarla süren OHAL’in iş yapma ortamı ve tüketici güvenini zayıflattığı, bunun da yatırım eğilimini olumsuz etkilediği vurgulanıyor.
Anayasa değişikliğinin hükümetin kararları üzerindeki meclis ve yargı denetimini kısıtlayacağı tespiti yapılıyor.
Ayrıca ABD ve Almanya ile ilişkilerin kötü gittiği belirtilerek AB’nin hukukun üstünlüğü konusundaki olumsuzluklar nedeniyle müzakere sürecini askıya alma ihtimalinin giderek daha fazla konuşulduğu hatırlatılıyor.
Rapor tüm bu iç ve dış politik belirsizliklerin önümüzdeki yollarda da sürebileceğini belirtiyor. Görüldüğü gibi S&P’nin ekonominin risklerini değerlen raporu, ekonomiden çok politik riskleri anlatıyor.
Zaten biz de iç ve dış politik gelişmelerin, uzun zamandır piyasaları ekonomik veri ve kararlardan daha fazla etkilediğini görüyoruz yaşıyoruz.
Hafta başında Merkez Bankası’nın zorunlu karşılık ve reeskont kredisi düzenlemeleri ile piyasaya yaptığı müdahalenin kurlara etkisi zayıf ve geçici olurken ABD vize yasağının gevşetildiği haberinin çok daha etkili olması da bunun sadece küçük bir örneği.