Merkez'den “zamanlaması” ile şaşırtan hamle
TCMB’nin Mart ayı PPK kararı, aynı zamanda seçim sonrası için ortaya konulan bazı spekülasyonlara da cevap niteliğindeydi.
Geçtiğimiz hafta “Merkez’in üstündeki baskı artarken” başlıklı yazımda kaleme aldığım üzere son haftalarda oluşan ekonomik tablo, TCMB’nin etkinliğini sorgulamaya başlar olmuştu. Ben de bu sorgulayanları üç gruba ayırmış ve aslında sorgulayandan çok sorgulatanın proaktif olması gerektiğine; ABD Merkez Bankası Fed’in piyasaları ikna etme örneğinden hareketle dem vurmuştum.
Beklenmedik proaktif bir karar
İşte tam da bu noktada sanki sesimi duyarmışçasına TCMB’den beklenmedik, proaktif bir karar geldi. 500 baz puanlık politika faizi artışının yanı sıra gecelik faiz koridoru da 150 baz puan genişletilerek, yüzde 53’lük bir manevra alanına ulaşılmış olundu!
Üstelik beraberinde oldukça şahin ve gerekirse tekrar sıkılaşırız mesajı veren bir PPK metni eşliğinde: “Kurul, enflasyon görünümündeki bozulmayı dikkate alarak politika faizinin artırılmasına karar vermiştir. Aylık enflasyonun ana eğiliminde belirgin ve kalıcı bir düşüş sağlanana ve enflasyon beklentileri öngörülen tahmin aralığına yakınsayana kadar sıkı para politikası duruşu sürdürülecektir.
Enflasyonda belirgin ve kalıcı bir bozulma öngörülmesi durumunda ise para politikası duruşu sıkılaştırılacaktır. Para politikasındaki kararlı duruş; yurt içi talepte dengelenme, Türk lirasında reel değerlenme ve enflasyon beklentilerinde düzelme vasıtası ile aylık enflasyonun ana eğilimini düşürecek ve dezenflasyon 2024 yılının ikinci yarısında tesis edilecektir.”
Enflasyonu düşürmede keskin kararlılık
Üstteki paragraftan da anlaşılacağı üzere bu defa enflasyonu “her ne pahasına olursa olsun” düşürme konusunda keskin bir kararlılık var.
Bu kararı proaktif yapan bir diğer önemli husus da hiç kuşkusuz zamanlaması oldu Olası bir faiz artışının yerel seçimler sonrasında yapılacağı beklentisi genel bir konsensüs haline gelmişti. Böyle bir bakış açısı hakimken seçimlere yaklaşık bir hafta kala böylesine sert bir sıkılaşmaya gidilmiş olması hem içerideki ‘yetmez ama evetçiler’den hem de yabancı kurumlardan tam not aldı diyebilirim.
Merkezi bu karara getiren etmenler neydi:
1-TÜİK verilerine göre şubat ayı, aylık enflasyonu beklentinin üzerinde yüzde 4,53 olarak ölçüldü, yıllık enflasyon da yüzde 67’nin üzerinde. 2024’ün ilk iki ayında toplamda yüzde 11’i aşan enflasyonun TCMB’nin medyan yılsonu beklentisi olan yüzde 36’ya ulaşabilmesi için ortalama aylık yüzde 2,5 düzeyi ne inmesi gerekliliği.
2- Döviz kurundaki yükseliş hızlandı, 21 Mart itibariyle dolar-TL kuru artış oranı yüzde 5’in üzerine çıktı.
3-Şubat ayı PPK metninde Türk lirasında reel değerlenme ifadesi kullanılmasına karşın, kurda görülen bu artış eğilimi rezervlerdeki azalışla da paralellik gösterdi. TCMB’nin haftalık rezerv istatistiklerine göre 22 Aralık haftası 97,5 milyar dolarda zirve yapan brüt döviz rezervinin 15 Mart haftasına gelindiğinde 74,9 milyar dolara düştüğü görüldü.
Dolayısıyla 22,9 milyar dolarlık bir erime yaşandı. Bu etmenlere zemin hazırlayan en önemli olguyu ise enflasyon beklentisinin toplum nezdinde bir türlü düşürülememiş olmasıyla yani davranışsal iktisatla açıklayabiliriz. Diğer taraftan beklentinin yüksek kalması da tüketimi öne çekme ve yüksek döviz/ altın talebini açıklamaktadır.
TCMB, kararı nisan sonuna bırakmadı
Oluşan bu tablo TCMB’nin kararını Nisan sonuna ötelemeden bir an evvel almasını beraberinde getirdi. TCMB’nin Mart ayı PPK kararı, aynı zamanda seçim sonrası için ortaya konulan bazı spekülasyonlara da cevap niteliğindeydi.
Çünkü yerel seçimler öne sürülerek, merkez bankasının bağımsız olmadığı ve faiz kararını seçim sonrasına öteleyeceği görüşü hakimdi.
Merkez’in de en büyük takdiri seçim öncesi aldığı faiz artırım kararı ile kazandığını söyleyebilirim.
Çünkü seçim sonrası yani Nisan’ın üçüncü haftasında alınacak bir faiz kararı belki de bağımsızlık açısından bu kadar net bir algı yaratamayabilirdi.
Peki para politikasındaki bu sıkı duruş, enflasyonla mücadelede kesin başarıyı getirir mi?
Sanıyorum bundan böyle ekonomi cephesindeki tartışmalar bu soru özelinde çeşitlenecek. Bozulmuş makroekonomik dengeyi yeniden sağlamak adına para politikasının yanı sıra maliye politikasının da etkin bir biçimde uygulanması gerekecektir.
Bu yazımda zorlu yol koşullarını irdeleyip, TCMB’nin Mart ayı zaferine gölge düşürmek istemiyorum. Ancak bundan böyle bu etkileri de çokça tartışacağız, benden söylemesi…
DÜŞÜNDÜREN SORULAR
1 Gazze’deki insanlık dramı neden durdurulamıyor?
2 Seçim sonucu ne olursa olsun kazanan İstanbul olabilecek mi?
3 Kış gelince yazın gölgesine sığınılan ağaçlar neden unutulur?