Merkez'in yol haritası da işe yaramadı, piyasanın gözü siyasette

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ [email protected]

Yapmışsınız iki buçuk ay önce seçimi, kuramamışsınız hükümeti ya da kurmaktan kaçınmışsınız; piyasada zaten bozuk olan dengeler daha da bozulmuş, işler kötüye gidiyor, ekonomideki kaygılar iyice artıyor; yurtdışından gelecek haberlerle bu kötüye gidiş daha da belirginleşecek, pekişecek, bu kaygı yaşanıyor... İşte Merkez Bankası bu koşullarda bir şeyler yapmaya çalışıyor. Çalışıyor da, Merkez Bankası'nın açıkladığı yol haritası kafaları iyice karıştırmışa benziyor.  

Para Politikası Kurulu dünkü olağan toplantısında faize dokunmadı. Oranlar aynı tutuldu. Toplantıdan sonra yapılan açıklamada da temmuz toplantısının açıklamasına göre hemen hemen hiç fark yok. Ancak en temel değişiklik, PPK toplantısının ardından gelen "Küresel Para Politikalarının Normalleşme Sürecinde Yol Haritası" açıklaması. Yol haritası; "Türk Lirası likidite yönetimi çerçevesi ve sadeleşme adımları, döviz likiditesi önlemleri ve finansal istikrarı destekleyici önlemler" olmak üzere üç başlıktan oluşuyor.

Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı'nın son enflasyon raporunu açıklarken duyurduğu sadeleşmenin nasıl olacağının işaretleri arandı bu yol haritasında. En çok merak edilen konu, kuşku yok ki faiz koridoru uygulamasıydı. Yol haritasında bu konuyla ilgili olarak "Faiz koridoru bir hafta vadeli repo ihale faiz oranı etrafında daha simetrik bir hale getirilecek ve daraltılacaktır" deniliyor. Bu uygulamanın zamanlaması olarak "normalleşme süreci"ne işaret ediliyor.

Yani bu ifadeden, bandın üst sınırının aşağı çekileceğini mi anlamak gerekiyor, galiba. Yani bir faiz indirimi sinyalimi almamız gerekiyor şu durumda? Ama bu da piyasa koşullarına göre çok ters. İfade "bir hafta vadeli repo faiz ihale faiz oranı etrafında" biçiminde. Yani ifade çok net. Ama kastedilen ihale faiz oranından daha yüksek olan fonlama faizi mi, bilemeyiz ki...

Uygulamanın başlangıcı için de ifade edilen "normalleşme süreci", "Küresel para politikalarının normalleşmeye başlaması" olarak tanımlanıyor. Peki, küresel para politikalarının normalleşmeye başlaması da biraz soyut bir kavram değil mi? FED faizi artırdığında mı küresel piyasalar normalleşmeye başlamış olacak, yoksa bu faiz artışından sonra bir süre geçtiğinde ve bu yeni oran tüm dünya piyasalarında kabul gördüğünde mi?

Piyasa söz dinlemiyor
Merkez Bankası piyasayı sözlü açıklamalarla ya da daha sonra uygulamaya koyacağı önlemlerin ipuçlarını vererek etkilemeye, yönlendirmeye çalışıyor. Yol haritasının açıklanmış olması da sözlü açıklamalarla yapılmaya çalışılan etkilemeye bir ek gibi görülebilir. Bu kez, adeta bir belge konuluyor kamuoyunun önüne.

Ama olmuyor, yol haritası piyasa tarafından pek de önemli bulunmuş gibi görünmüyor. Yoksa, aksi olsaydı Merkez Bankası'nın Para Politikası Kurulu'nda faizi değiştirmemiş olması piyasalarca daha önemli bulunur muydu? 

Faizin sabit tutulması mı, yoksa yol haritası mı? Piyasa faize baktı, önceliği ona verdi, yol haritasını da pek umursamadı. Aksi olsaydı, yani faiz sabit tutulmakla birlikte yol haritasında "dişe dokunur" bir önlem görülmüş ve bunun piyasaları kısa dönemde belirgin bir şekilde etkileyeceğine inanılmış olsaydı, dolar 2.90'a dayanır mıydı? Hangi düzeyden söz ettiğimize bakar mısınız, 2.90! Bir süre önce euro bu dolayda bulunuyordu. Ve 2.90 bize, geçen yıl sonunda 2.32 olan dolar kurunun sekiz buçuk ayda tam yüzde 25 arttığını gösteriyor.

Şimdi bir kez daha durup düşünelim ve soralım; Merkez Bankası'nın yol haritası ya da daha önce yapılan açıklamalar, demek ki yeterli olmuyor.

Bu tek başına Merkez Bankası'nın suçu mu ya da hadi daha esneterek söyleyelim kötü yönetimi mi; yoksa Türkiye'deki genel siyasi atmosferin de tetiklediği bir durum mu? 

Yol haritası bir ayrıntı 
Merkez Bankası para politikasında bir dizi yeni uygulamayı devreye soktu. Hatta bunların dünyanın hiçbir ülkesinde uygulanmayan, çok da başarılı sonuçlar veren politikalar olduğu dile getirildi. Teoride çok iyi olsa bile umulan sonucu vermeyen politikadan hayır gelmeyeceği açık. 

Şimdi Merkez Bankası dün yaptığı açıklamada diyor ki, "Şu zaman şu önlemi alabilirim, şu zaman şu kararı uygulamaya koyabilirim, hani şu tarihte bankaların şu kadar parasını kesmiştim ya, yani zorunlu karşılıklarına faiz vermiyordum da daha sonra bu kararını esnetmiştim ya, şimdi bu konuyu yeniden gözden geçirebilirim; falan filan"... Ama sökük, dikiş tutmuyor. Tutmadığı için de Türk parası değer yitirdikçe yitiriyor.

Burada tek başına Merkez Bankası'nı suçlamak da elbette doğru olmaz. Aylardır havanda su döven siyasetçiler, ülkede hangi kesimde moral bıraktı ki Merkez Bankası'nın söyledikleri piyasa üstünde etkili olsun. Merkez bugün çok keskin kararlar alsa ve uygulamaya koyabilse bile yarın bunu bozacak çok daha kritik siyasi adımların gelmeyeceğinin garantisi var mı? Yani biz Ankara'da Ulus'a değil, başka yerlere çevirmeliyiz gözümüzü...  

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar