Merkez'in istikrar raporu,"Temkinli istikrar" diyor
Merkez Bankası dün yılın ikinci istikrar raporunu açıklarken, küresel bazda da iki olumlu haber gündeme geldi. Bunlar, İtalya'nın 5 yıllık tahvil satışında istediği sonucu aldığı haberi ile, Obama'nın "Mali uçurum" için Noel'e kadar anlaşmaya varılacağını umduğunu açıklamasıydı. Bana göre bu iki haber, Merkez Bankasının istikrar raporundaki, "Temkinli istikrar" değerlendirmesini güçlendirdi. Merkez Bankası 2010 yılından bu yana enflasyon hedefleme rejimine finansal istikrarı da dahil ederek geliştirirken yeni politika bileşimlerini de uygulamaya koymaya başladı. Enflasyon raporlarının yanında yılda iki kez de "Finansal istikrar raporu" yayınlamaya başladı.
Merkezin bu raporlarında uluslar arası ve ulusal ekonomik gelişmeler yer alıyor. Merkez'in dün yayınlanan Finansal istikrar Raporu özet olarak, dünya ekonomilerinde "Temkinli bir iyileşme" yaşanacağını, bunun yaratacağı likidite artışının büyüme potansiyeli görece iyi olan gelişmekte olan ülkelere sermaye akımını destekleyeceği bilgisini içeriyor.
Ülkemiz ekonomisi açısından yapılan değerlendirmelerde de şu sonuçları görüyoruz:
Finansal istikrarın gözetilmesi: 2010 yılının sonlarına doğru enflasyon hedeflemesi rejimine finansal istikrarı da dahil ederek yeni bir politika bileşeni uygulanmaya başlandı. Buna bağlı olarak faiz koridoru, etkin likidite yönetimi ve zorunlu karşılıklar aktif politika araçları olarak kullanılmaya başlandı. Bunun sonucunda makroekonomik ve finansal istikrarı desteklemek amacıyla hem kredi büyümesinde, hem de reel döviz kurunda aşırı oynaklığın göz ardı edilmediği bir çerçeve oluşturuldu. Bu politika sermaye akımlarındaki oynaklığın yurt içi piyasalar üzerindeki olumsuz etkilerinin azalmasına önemli katkı sağlamıştır.
Cari açık: Sermaye hareketlerindeki oynaklığı sınırlandırmak için Rezerv Opsiyon Mekanizması (ROM)oluşturuldu. Buna bağlı olarak, diğer katkılarla birlikte iç talep kontrol altına alınırken, dış talebin büyümeye katkısı arttı ve daha sağlıklı bir büyüme görünümü elde edildi. Bunun sonucunda son bir yılda cari işlemler dengesi iyileşti. 2012 yılı sonu itibariyle cari açığın GSYH'ya oranının yüzde 7.3 olması bekleniyor.
Enflasyon: 2011 yılı maliyet artışının bu yıla birikimli yansımaları sonucunda enflasyonda yükselme olmasına karşın, geçici etkilerin ortadan kalkmasıyla yeniden düşüş eğilimine girildi.
Bütçe: Vergi gelirlerindeki artış hızında yavaşlama ve faiz dışı harcamalardaki hızlanmayla bütçe dengesinde nispi zayıflama yaşandı. Ancak, son dönemde alınan bütçe önlemleri ve kamu borçlanma ihtiyacı ile maliyetindeki düşük seyir bütçede olumlu görünümün devamını destekliyor.
Bankacılık: Sektöre ilişkin göstergeler, genel olarak sağlıklı yapının korunduğuna işaret ediyor. 2012 Temmuz'un da Basel II uygulamasına geçilmesine karşın bankaların sermaye yeterlik oranlarının yüksek seyri sürmekte ve sektör güçlü karlılık performansını korumaktadır. Ülkemizde bankacılık sektörünün büyüme potansiyeli halen yüksektir. Bankacılık sektöründe yabancı hissedarların aktif büyüklüğü yüzde 24.9' dur. Buna borsadaki halka açık hisselerde sahip oldukları yüzde 17.9'luk payı eklediğimizde bankacılık sektöründeki yabancı payı yüzde 42.8'e ulaşmaktadır. Bunlara rağmen bankacılığımız AB ortalamasının altındadır. Bankaların 2013 sonuna kadar vadesi dolacak 54.8 milyar dolarlık yurt dışı yükümlülükleri vardır.
Bu yurt içi görünüme Amerika'da "Mali uçurum" korkusunun sonlanmakta olduğu ve Euro Bölgesi'nde tahvil getirilerindeki yükselişin kontrol altına alındığı, bölgede mali sorunların derinlenmesi riskinin azalacağı haberlerini de eklediğimizde Merkez'in istikrar raporunda sunduğu "Temkinli istikrar" değerlendirmesinin gerçekçi olduğunu söyleyebiliriz.