Merkez'in dört işlem polemiği
Merkez Bankası para politikasında ayrı ayrı boyutlara uzanan dört aritmetiği işletiyor. İlk işlem finansal istikrar dönüşümünde yaşanıyor. 2007 Ağustos, makroekonomik bozulmaların er geç piyasalara yansıtılışının ispat tarihiydi. Yazın dilinde Minsky anı olarak tanımını bulmuş bu kritik eşik, merkez bankacılığına finansal istikrar yükünü bindirdi. İkincisi fiyat istikrarı, üçüncüsü sıcak parayı ve dördüncüsü balonları önleyebilmeyi ekledi. Euro Bölgesi'ndeki hükümet borç krizinden iki hafta önce faiz indiren bankanın proaktif duruşu latif eleştirilerle yücelmişti. Merkezin politikaları eleştirilere latif övgülerle girmişti. Geçen haftanın PPK tercihiyse olabildiğiyse; sıcak parayı davet etmek ve TL'nin değerini artırmak vardı. Köklü sorunlara palyatif bir çözüm yaklaşımı, sadece fiyat istikrarını hedefliyor. Merkez, gemiyi eski güzergahtan götürüyor ama sular artık çok sığ; gemiyi sadece güzergahta götürüp getirmek, karaya oturtma riski barındırıyor.
PPK, politika faizine dokunmayıp faiz koridorlarını yukarı yönde genişletirken; gecelik ve geç likidite penceresinde borç verme faiz oranlarını yukarılara çekip, %12.5 ve %15.5 olarak yeniden tanımlıyor. Vergi artışlarının TÜFE enflasyonu artırıcı etkisi, küresel kur savaşlarının ithalatı kontrolden çıkartması gibi dolaylı etkiler, fiyat istikrarı üzerindeki gerginliği artırdıkça Banka sadece kuru frenleyerek tüm sorunların üstesinden gelmeyi hedefliyor sanki. Günlük vadede döviz alım taleplerinin önemli bir kısmı, spekülatif kaynaklardan beslenir. Piyasaları likidite aç bırakmak, efektif hacmi kontrol eder ve dövize günlük yönelişi engeller. Merkez Bankası, doğrudan alım ihalelerinden bu yana, dövizde yukarıyı oynayan spekülatöre savaş açtı. Banka, kurun enflasyona geçişkenlik etkisini frenlerken, dört aritmetikten sadece birinde; fiyat istikrarında dirayetiyle belirginleşti. Kurların haftalık seyri incelendiğinde; 13 Ekim - 20 Ekim haftasında, dolar karşısında yalnız TL 1.37% değer kaybetmemiştir. Ruble 1.50%, real %2.7, rand %4.40 kadar değer yitirmişlerdir. Değer yitiren para birimlerinin tek istisnası, Won'da %0.8 değer artışıyla, Güney Kore'de yaşanmıştır. Durgunluk riski Avrupa'nın 2012 büyüme öngörülerine %0.1 ile yerleşmişken, fiyat istikrarının böylesine savunmak, oldukça ciddi bir durgunluk riskini görmezden gelmiyor mu? 2009 yılında borç deflasyonundan, Fisher'in 1929 politikalarına dek uzanan bir endişe süzgecinden geçen dünya ekonomisi, durgunluk önleyici para politikalarının hiçbirinde başarılı olamamıştı. Enflasyon en adaletsiz vergidir. Sadece gelir dağılımını bozmakla kalmaz, uzun vadede finansal istikrarı da tehdit eder. Ama tüm bunlar, durgunluk yıkımının karşısında kontrol edilebilir sorunlar olarak görünür. Enflasyon hedefini biraz genişletmekle, yapısal önlemlere zaman kazandırmış olmuyor muyuz?
Ne üreticiye, ne istihdam yatırımına, ne küresel rekabete, ne stratejik sektörlere, ne de cari açık kırılganlığına çare olmayan çözümler; Rusya, Brezilya, Meksika'nın BBB, Yunanistan'ın CCC ülke notlarının arasında, kendi rölatif gerçeklerimizle BB+ notunda dururken, Euro Bölgesi'nin talep daralmasına hassasiyetimizi biriktiriyoruz politikalarımızda.