Merkez yine durdu

Taner BERKSOY
Taner BERKSOY EKONOMİ DÜNYASI tberksoy@pirireis.edu.tr

Aylarca FED’in harekete geçmesini bekledik. Hareket etmeyip  durduğunda bunu risk olarak algıladık, eleştirdik. Sonunda bu ayın ortasında FED hareket etti. Faizi  artırdı. Artırımı beklentilere uygun biçimde düşük düzeyde tuttu. Kimseyi fazla rahatsız etmedi. Yaptığı operasyona “normalleşme” adını verdi.  Piyasaların bu düşük dozlu normalleşme adımına tepkisi de düşük dozlu oldu. Önemli bir viraj fazla  gürültü çıkmadan dönülmüş oldu.

FED’in arkasından öteki ekonomilerde de bu yönde adımlar atılacağına ilişkin beklentiler oluştu. Bazıları bu beklentiyi hemen karşıladı. Bazıları da kendi Merkez Bankalarının para politikası (faiz) kararlarını alacak kurullarının toplantılarını beklediler. Biz de bu bekleyenler arasındaydık. FED toplantısı ile TCMB’nin Aralık ayı Para Politikası Kurulu’nun toplantısı arasındaki zaman da kısaydı. FED’den bir hafta sonra bizim de karar anımız geldi.

Genel beklenti TCMB’nin de FED’e ayak uyduracağı ve faizi artıracağı yönündeydi. FED’in normalleşme dediği sürece biz “sadeleşme” adını verdik. Uzun süredir para politikasının temel aracı olarak kullandığımız “faiz koridoru”  algılanması zor,  karmaşık bir uygulamaydı. Artık koridoru iyice daraltıp, birden fazla olan faizi teke indirecek, yani para politikasını sadeleştirecektik. Bu arada politika faizini de faiz koridorunun üst sınırına doğru itecektik. Böylece bizde de Merkez Bankası faizi artırmış olacaktı.

Bu bizim bir yerlerden türettiğimiz bir çözümleme değil. TCMB geçtiğimiz aylarda yaptığı açıklamalarda bu senaryoyu  piyasalara iletmişti. Dahası, kasım ayı toplantısında  FED’in faizi artırması halinde kendisinin de öngördüğü sadeleştirme (faiz yükseltme) sürecini başlatabileceğini açıklamıştı. Uygulanan faiz koridorunun üst sınırının genellikle döviz kuru hareketlerini göğüslemek için kullanıldığı biliniyordu. Bundan vazgeçilemeyeceğine göre, sadeleştirmenin faiz koridorunun alt sınırını yukarı itmek suretiyle gerçekleştirilmesi, bu arada iki sınır arasında yer alan politika faizinin de yükselmesi gerekecekti. Piyasalar bu süreci hemen algıladı, içselleştirdi ve beklentilerine monte etti. Buna göre, önkoşul olan FED’in faiz artırması geçekleşmiş ve Merkez Bankası’nın sadeleştirme sürecini başlatmasının önü açılmıştı. Yani, aralık ayı toplantısında Banka faizi yükseltecekti.  

Bana kalırsa en basite indirilmiş haliyle, hikayenin özü bu. Merkez bu defa hareket edecekti. Bu bekleniyordu. Olmadı. Merkez bir kez daha durmayı tercih etti. Sadeleştirmeyi başlatma koşuluna zaten sakinleşmeye başlamış olan volatilitenin  (kurlardaki oynaklığın ) iyice yerleşik hale gelmesi koşulu da eklendi. Eğer böyle bir izlenim doğarsa önümüzdeki toplantıda (ocak ayı) sadeleştirmenin (faizi yükseltmenin) gerçekleştirileceği eklendi.  

Bu aşamada tartışılması gereken iki nokta olduğu söylenebilir. Bir tanesi Merkez Bankası’nın beklentileri böylesine etkiledikten sonra sadeleştirmeyi ertelemiş olmasının nedenidir. İkincisi de bu gecikmenin olası sonuçlarıdır.  

İkinci noktadan başlayıp, yine çok basit bir çerçevede düşüncelerimi açıklamak istiyorum. Faizin artırılmaması birçok etkinin yanı sıra döviz hareketini ve fiyatını da etkileyecektir. Sonuçta döviz kuru yükselecektir. Bunun bir anda olması gerekmez. Ama bir süreç içinde döviz pahalılaşacak, Türk Lirasının değeri düşecektir. Bunun ekonomide pek çok yansıma yaratacağı biliniyor. Bunlardan bir kaçına işaret etmek yararlı olabilir. Örneğin, yükselen döviz kurunun içerideki fiyatları da yukarı doğru baskılayarak ve enflasyonu beslemesi bunlardan birisidir. İkincisi de döviz kurundaki artışın dış borçların çevrilmesinde önemli sıkıntılar çıkartması olasılığıdır. Bizde enflasyonun zaten yüksek olduğunu biliyoruz. Özellikle özel sektörün döviz borçlanması da hızla büyüyor. Bu koşullarda Merkez Bankası’nın sadeleştirmede gecikmesinin iktisadi maliyeti yüksek olacaktır. Merkez Bankası kendi ilan ettiği sadeleştirme operasyonunu ne kadar ertelerse, sonuçta ortaya çıkacak olan fatura o kadar büyük olacaktır. Bütün bunların Merkez Bankası’nın saygınlığı ve güvenilirliği üzerinde olumsuz izler bırakacağını da gözden uzak tutmamak gerekir. 

Şimdi birinci noktaya, neden meselesine dönebiliriz. Böylesine bir faturaya karşılık Merkez Bankası’nın sadeleştirme operasyonunu neden ertelediği sorusunun cevabı kolay değil. Bana kalırsa bu erteleme ısrarına ikna edici bir iktisadi neden bulmak da zor. Merkez Bankası’nın yine durmasının nedenini iktisat dışı etkilerde aramak belki  daha doğru olur. 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Ekonomi kıskaçta 20 Aralık 2018
Normalleşme mi? 06 Aralık 2018
Kur’u temizleme 25 Ekim 2018
Yeni bir durgunluk mu? 18 Ekim 2018
Zaman mı kazanıyoruz 11 Ekim 2018
Tedbir gerekirdi 04 Ekim 2018
2019 yılı kritik 13 Eylül 2018
Adını koymadan 06 Eylül 2018