Merkez gol pasını verdi, sıra ekonomi yönetiminde…
Küresel risk iştahının toparlandığı ve gelişen piyasaların güçlendiği bir haftayı geride bıraktık. ABD ve Çin’in yeniden ticaret müzakerelerine başlayacağı açıklaması küresel risk iştahını destekleyen ve gelişen ülke varlıklarında yükselişi tetikleyen temel gelişmeydi.
Türkiye varlıkları uzun bir aradan sonra ilk kez kazandıranlar kulübüne terfi etti. MB’nin beklentilerin çok ötesinde 625 baz puanlık faiz artışı yapması Türkiye varlıklarındaki sert yükselişin arkasındaki itici gücü oluşturdu. Merkez Bankası’nın güçlü parasal sıkılaştırmasını ekonomi yönetiminin sonunda durumun ciddiyetini kabul ettiğini gösteren bir adım olarak gören yatırımcıların alımlarıyla TL %5’in üzerinde değer kazanırken, uzun vadeli devlet iç borçlanma tahvil faizleri 250 baz puan civarında geriledi. Banka hisselerinde %5-10 arasında değişen değer kazancı görüldü.
Faizlerin artırılmasını ve yurtiçinde TL mevduata uygulanan vergilerin indirilmesini doğru yönde atılmış adımlar olarak görüyoruz. Güçlü faiz adımı, mali sıkılaşma ve yapısal reformlarla birleştirilirse küresel yatırımcıların uzun bir aradan sonra yeniden Türkiye varlıklarına yönelmesi sağlanabilir. Stopaj oranlarının düşürülmesi, yerleşik yatırımcıların döviz tevdiat hesaplarını kısmen bozdurup TL mevduata yönelmesini sağlayarak sonbahardaki yüklü ödemeler öncesinde bankaların elini güçlendirir. Bu olumlu senaryonun gerçekleşmesi önümüzdeki dönemde küresel risk iştahının seyrine ve 20 Eylül Perşembe günü açıklanacak Orta vadeli Programın (OVP) detaylarına bağlı.
Küresel risk iştahı konusunda ilk işaretler iyi değil. Trump’ın açıklamaları ABD ve Çin arasındaki pazarlık sürecinin zorlu geçeceğini ve piyasalardaki oynaklığın artacağın gösteriyor. OVP'de ise mali sıkılaşma ve reform sözü verilmesi ve detaylarının paylaşılması gerekiyor.
Merkez Bankası’nın para politikası ile attığı cesur adımı ekonomi yönetiminin güçlü bir OVP ile sürdürmesi durumunda son aylarda yaşanan portföy çıkışları tersine dönebilir. Daha önemlisi, bankaların sonbahar aylarındaki kredi borcu ödemelerinin daha yüksek bir borç çevirme oranıyla döndürülmesi sağlanır.
Yaptığımız hesaplamalar, bankaların ve banka dışı şirket kesiminin Eylül 2018 - Haziran 2019 döneminde 60 milyar doların biraz üzerinde borç ödemesi olduğunu gösteriyor. Bu tutarın yaklaşık 30 milyar doları Eylül - Aralık döneminde gerçekleştirilecek. Bu dönemdeki borç çevirme oranları %80 civarında gelmesi piyasaları rahatlatır.
Türkiye ekonomisi güçlü kamu maliyesi, sağlam bankaları ve rekabetçi şirketleriyle yaşamakta olduğumuz zorlukları aşacak güçte. Yeter ki ekonomi yönetimi Merkez Bankası’nın gol pasını değerlendirip güçlü bir OVP açıklasın.