Merkez, faizlerde gevşeme patikasını koruyor...
UZMAN GÖRÜŞÜ / Serhan Yenigün / Finansinvest
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın öncelikli hedefi enflasyonla mücadele, daha doğru bir söyleyişle fiyatlar genel düzeyine istikrar kazandırmak. Ancak Merkez Bankası, 2008 yılının Kasım ayından bu yana arka arkaya açıkladığı para politikası kararları ile yurtdışı emsallerinin izinden giderek büyümede yaşanan gerilemeyi birincil mücadele alanı haline getirmiş durumda. Bu konuda MB'nin haklı bir tercih yaptığını, dezenflasyon sürecinin devam etmesinin de aynı dönemde bankanın elini rahatlattığını gördük. 2008 Temmuz ayında %12,06 ile son beş yılın en yüksek değerine çıkan yıllık enflasyon (TÜFE), sonraki bir yıllık zaman zarfında sürekli olarak gevşeme sergiledi ve %5 seviyelerine kadar geriledi. 2009 yılı sonunda TÜFE'nin yıllık %6 seviyelerine yaklaşması bekleniyor. Merkez Bankası'nın da benzer hesap ve beklentiler içinde olması, politika faizlerinin son sekiz toplantıda 800 baz puan aşağı çekilmesine neden oldu. Ek olarak bankanın açıklamalarında, indirim sürecinin devam edebileceğine dair sinyaller görülüyor. Bankanın belirlediği bu faiz patikasının piyasa oyuncuları ve tahvil-bono faizleri için de yönlendirici olduğunu görüyoruz. Nitekim, aynı dönemde (2008 Kasım - 2009 Temmuz) tahvil - bono piyasasında gösterge bileşik faiz oranları %22 seviyelerinden %11'e kadar geriledi.
TC Merkez Bankası'nın, dünyanın diğer ileri gelen gelişmiş ve gelişmekte olan ülke merkez bankalarına paralel faiz indirim sürecinin sonuna yaklaştığı açık. Ancak, politika faizlerindeki gevşemenin ne zaman ve ne boyutta bir gevşemenin ardından sonlandırılacağını şimdiden öngörmek zor. Banka'nın halen büyüme odaklı verileri ön planda tutması, bu alanda gelecek sinyallerin önemini artırıyor. Amerika, Avrupa, İngiltere ve Japonya gibi dünya para politikalarında hassas dengeleri yönlendiren merkez bankalarının uzun zaman önce indirim süreçlerini sonlandırdığını görüyoruz. Hatta son dönemde "faiz artımı" beklentilerinin öne çekilmesi için zamanlamanın nasıl olabileceği sorgulanmaya başlandı. Küresel çapta para politikalarında sıkılaşma eğiliminin artması anlamına gelebilecek böyle bir gelişmenin yakın vadede gerçekleşme olasılığı zayıf. Genel beklentiler 2010'un ikinci yarısından önce faizlerin artırım patikasına girmeyeceği yönünde.