Merkez Bankası’nın faiz kararına dair

Serbest Kürsü
Serbest Kürsü

Enver ERKAN

Merkez Bankası’nın, Haziran’daki 650 baz puanlık artıştan sonra, Temmuz toplantısında politika faizini 300 baz puan daha artarak %18'e çıkarmasını bekliyoruz.

Bu, TCMB'nin iki yılı aşkın bir süredir ana politika oranını ilk kez artırdığı Haziran ayındaki 650 baz puanlık önemli faiz artırımının ardından sıkılaştırmaya devam rotasında gideceği anlamına gelmektedir. Merkez bankasının yılsonuna kadar faizi %25 seviyesine çıkartacağını öngörüyoruz. Maliye Bakanlığı’na Mehmet Şimşek’in atanmasından sonra para politikası rotasını değiştiren Merkez Bankası'nın “kademeli” yaklaşım tarzını devam ettirmesi ve Haziran’a göre biraz vites küçültmesi beklenebilir.

İleriye bakıldığında ise, TCMB'nin politika ekseni, basitleştirilmesi planlanan karmaşık düzenleme ve uygulamaları da içerecektir. Faiz artırımları ve bununla eş zamanlı olarak başta menkul kıymet alım kuralları gibi düzenlemelerin gevşetilmesi, para politikasını aktarım mekanizmasının merkezinde tutmak ve piyasa koşullarıyla uyumu tamamlamak fonksiyonu üstlenecektir.

Bu politika değişiklikleri, Türkiye'deki ekonomik koşullar ve enflasyonist baskılara bir yanıt olarak uygulanmaktadır. Merkez Bankası'nın para politikasını sıkılaştırma çabalarına rağmen Türkiye'de enflasyon sorununun devam etmesi beklenmektedir. Faiz oranlarını yükseltmek, tüketici harcamalarını ve yatırımları azaltarak enflasyonu düşürmeye yardımcı olabilirken, ekonomide fiyatların yükselmesine katkıda bulunmaya devam edebilecek başka faktörler de var.

Enflasyon, çeşitli iç ve dış faktörlerin etkilediği karmaşık bir konudur. Daha sıkı politika önlemlerine rağmen enflasyonun devam etmesinin bazı olası nedenleri şunlardır: Bazı durumlarda enflasyon, daha yüksek ücretler, enerji fiyatları veya hammadde maliyetleri gibi artan üretim maliyetleri tarafından yönlendirilebilir. Bu faktörler, daha sıkı para politikası uygulansa bile mal ve hizmetler için daha yüksek fiyatlara yol açabilir.

Türk lirası diğer önemli para birimlerine karşı değer kaybetmeye devam ederse, ithal malların maliyetini artırabilir ve daha yüksek enflasyona yol açabilir. Bu, özellikle birçok tüketim ve sanayi malında ithalata dayalı olan Türkiye için önemlidir. Emtia fiyatlarındaki değişimler veya jeopolitik gerilimler gibi küresel olaylar Türkiye'deki enflasyon dinamiklerini etkileyebilir.

İşletmeler ve tüketiciler fiyatların artmaya devam etmesini beklerlerse davranışlarını buna göre ayarlayabilirler ve bu da kendi kendini gerçekleştiren sürekli enflasyon kehanetine yol açar. Enflasyon beklentilerinin çıpalanması, uzun vadeli enflasyonun kontrol edilmesi için çok önemlidir. Türkiye, para politikasından bağımsız olarak enflasyon baskılarına katkıda bulunabilecek tedarik zinciri kesintileri, düzenleyici verimsizlikler veya tekelci uygulamalar gibi temel yapısal sorunlarla karşı karşıya olabilir.

Burada para politikasına odaklanılırken, maliye politikası da (hükümet harcamaları ve vergilendirme ile ilgili kararlar) enflasyonda hayati bir rol oynar. Yetersiz mali disiplin enflasyonist baskıları şiddetlendirebilir. Para politikasının, merkez bankalarının enflasyonu yönetmek için kullandıkları araçlardan yalnızca biri olduğuna dikkat etmek önemlidir. Maliye politikası ayarlamaları, yapısal reformlar ve kurla ilgili sorunların ele alınması gibi diğer önlemler de Türkiye'nin enflasyon sorununu etkili bir şekilde çözmek için gerekli olabilir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar