Merkez Bankası'nın açmazı

Tuğrul BELLİ
Tuğrul BELLİ GÜNDEM [email protected]

GÜNDEM / Tuğrul Belli [email protected] Bu sene enflasyon hedeflemesi rejiminin 7. senesindeyiz. İlk senelerde örtülü bir şekilde sürdürülen program son 3 senedir literatürde tam enflasyon hedeflemesi (full-fledged inflation targeting) olarak nitelenen bir şekle dönüştü. Ancak gelin görün ki, özellikle de bu son 3 sene, hedef ile gerçekleşme arasındaki uçurum gittikçe artıyor. Bu sene de yüzde 4'lük resmi hedefe ve MB'nın ocakta yayınlanan 1. enflasyon raporundaki yüzde 5.5'lik orta nokta tahminine rağmen artık herkes enflasyonun tek hanede kalmasının bile başarı olacağını düşünüyor. Nitekim MB'nın son yayınlanan Beklenti Anketi'ne göre sene sonu enflasyon beklentileri yüzde 8.4'e ulaşmış bulunuyor. Bugün geldiğimiz noktada, MB çok ciddi bir açmaz içerisinde. Herkesin bildiği gibi enflasyonda son dönemde görülen hızlanmanın arkasında sistem-dışı (exogen) bir faktör söz konusu: Dünyada hızla artmakta olan tarım, gıda ve enerji fiyatları. Eğer böyle bir ortamda, iç ekonomik faaliyetlerde de aşırı bir canlılık olsaydı, tereddütsüz yapılacak olan gecelik faizleri artırmak olacaktı. Ancak, 2006 yılı ortasında gecelik faizlerde yapılan gereksiz panik artışlar neticesinde, ekonomi zaten 1.5 senedir duraklama içinde. Bu süre zarfında yaşanan siyasi gelişmeler de ekonomik aktörlerin ihtiyatlılığını artırarak, iç ekonomik dinamikler üzerinde önemli bir baskı yaratmış bulunuyor. Kısacası, ekonomide ısınma olarak nitelenebilecek bir durumun çok uzağındayız. Bu durum, bizzat MB tarafından, 2008'in 1. enflasyon raporunda, ekonominin potansiyeli altında performans göstermesinin ölçütü olarak kabul edilen ve çıktı açığı olarak ifade edilen değerin yüzde eksi 3 civarında olduğu şeklinde tesbit edilmiş durumda. Bu şartlar altında yapılacak bir faiz artırımının zaten daralan bir ekonomiyi daha da daraltmaktan başka bir etkisinin olmayacağı aşikar. Şahsen, bugünkü konjonktürde, enerji ve gıdadaki fiyat artışlarının diğer ürün fiyatlarına ve ücretlere tesir ederek enflasyonda uzun süreli kalıcı bir artışa yol açacağını düşünmüyorum, çünkü böyle bir oluşumu destekleyecek bir ekonomik dinamik söz konusu değil. Hatta, son dönemde yabancı kaynak girişinde görülen belirgin azalmanın ekonomik aktiviteyi daha da geriletmesi kuvvetle muhtemel. Ayrıca, ABD'deki krizin Avrupa'ya sıçraması durumunda, ihracata yönelik sektörlerin bile darboğaza girmesi söz konusu olabilir. Öte yandan, Maliye politikası da istenildiği kadar sıkı olmasa bile ekonomik aktiviteyi ve/veya enflasyonist baskıları canlandırabilecek boyutlarda değil. Bu şartlar altında faizleri artırmanın tek dayanağı son dönemde Türkiye'den çıkma eğilimi içinde olan sıcak paranın geri gelmesi ve belirgin bir zayıflama eğilimi içinde olan TL'nin tekrar değer kazanarak zayıf TL'nin enflasyonda yaratabileceği ikincil artışların önüne geçmesi savı olabilir. Ancak güçlü global trendler karşısında MB'nın yapacağı 50-100 baz puanlık artışların para akışı yönünü tersine çevirebileceğini düşünmüyorum. (Hatta, MB uzmanları tarafından yapılan çalışmalarda bugünkü gibi artan risk ortamında yapılan faiz artışlarının döviz kurlarını ve enflasyonu artırmak gibi beklenenin tam tersi sonuçlar verdiği bile gözlemlenmiş.) Geriye tek politika olarak hiçbir şey yapmadan global rüzgârların dinmesini, ve emtia ve gıda fiyatlarında göreceli bir stabilite oluşmasını beklemek kalıyor. (Tabii ki bugünkü artan fiyat seviyesi ortamında, hiçbir şey yapmamak reel faizi düşürmek anlamına geliyor. Ancak, iç piyasanın zayıf olduğu bir ortamda, bu geçici durumu "para politikası gevşetiliyor" şeklinde yorumlamak da son derece yanlış olur.) Ayrıca, bu noktada, TL'de görülebilecek kalıcı bir zayıflama da, Türkiye'nin dış ticaret ve cari açıklarında daralma gibi çok hayırlı bir gelişmeye vesile olursa ne ala. Yoksa, Türkiye'nin ilelebet yüksek cari açıkla sürdürülebilir bir performans gösterebileceğini mi zannediyordunuz? Bakınız ABD'nin ve de doların durumuna!

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Dar bir koridor! 10 Ekim 2019
IMF 4. Madde bildirisi 26 Eylül 2019