Merkez Bankası politikası ne kadar değişebilir?
24 Mart 2016 para Politikası Kurulu kararlarından yola çıkalım. Üst bantta 25 baz puanlık bir indirimle yetinilen bir toplantıydı
Piyasada ne etkide oldu?
Üst bandın indirim kararı; bono, USD/TL ve BIST-100 piyasalarının üçünde de önemli etki oluşturdu. Bono tarafına gelen talep etkiliydi. Kur tarafı, bonodaki talepkar ivmelenmenin tam tersi bir trend üzerindeydi. BIST-100 ise bu indirimi olumlu karşıladı ve alış yönünde değerlendirdi. İlk bakışta borsa ve tahvil piyasalarına yönelik talebin gücünden bahsedebiliyorken, dolar/TL bunlara kıyasla görece sakin seyrini sürdürmüştür. Aslında faiz indirimi sonrası dolar/TL’ye olan talep, en az bono ve BIST-100 kadar yüksekti. Aynı saatlerde euro/dolar paritesi 1.1142’den 1.1159’a ve üzerine bir atak yaparak dolar küresel anlamda tüm para birimleri karşısında değersizleştirmişti. Bunda FED başkan yardımcılarının faiz artışının beklenen kadar hızlı gerçekleştirilmeyeceğine yönelik kararları etkili olmuştu. Dolar değer yitirmeseydi TL’nin değersizleşen yüzünü görecektir. Dolar değer kaybı TL deki kaybı gizledi. Biz bu etkiden safl aştırarak bakarsak, dolara talep, TL’ye satış vardı diyebiliyoruz.
İçerisi mi dışarısı mı?
Küresel şartlar ve gelişmeler içerden çok daha önemli algılandı. Doğruydu da. Komşularımızla olan gerginliğimize rağmen, dış gelişmeler içerideki yüksek tansiyonu gölgeleyecek kadar güçlüydü. Bunlar neler olabilecektir?
1. FED kanadındaki değişimler.
2. ECB kanadındaki gelişimler.
3. Çin’in reel ekonomisi ve finansal kurumları çok dikkatli takipte olacak.
4. Jeopolitik koşullarda hızla değişen riskler.
5. Emtia ve diğer varlık fiyatlarındaki oynaklıklar. İçeride daha çok para politikasının neler yapabileceği, ekonomi yönetimlerinin reformlara siyasi çıkar baskılara yaklaşımıyla birlikte düşünülecek. Bu durumda karşımıza 3 faklı alternatif çıkacaktır.
• Kur üzerinde bir etki.
• Yeni TCMB yönetiminin kimler olacağı.
• TCMB politikasının nasıl değişeceği.
Merkez Bankası bundan sonra neleri kontrol edecek ?
a. Enflasyondaki gelişmeleri kontrol edilemeyen faktörleri gündeminde tutacak.
b. Kurdaki artışı ve bundaki aşırılıkları kontrol altında tutmaya önem verecek.
c. 25 bps indirim teknik olarak ortalama maliyet üzerinde fiilen bir etkide olmaz. Bu indirim faizlerdeki indirim beklenti hızını artıracaktır. Çünkü ancak derin etkiyi, %7.5 haftalık fonlama politika faizini de aşağı çekerse, günlük ortalama fonlama aşağı iner.
d. Jeopolitik risk baskısı altındayız. Bunu yönetecek olan rezervlerdir. Rezervden 10 milyar dolar satarsa spekülatif atak riski ateşlenir. 2015’de TL’nin değer kaybı, %25 rezerv karşılığını düşürdü. Bu yıl kur düşmez. Rezervdeki bu düşüş etkisi gözlenmez.
e. Reel faiz baz etkisi nedeniyle 2.5 den başlayarak %3.5’e kadar arttı. “FED faizi–TL faiz farkı = SPREAD” olarak tanımlanır. Bu tanımdaki spread etkilendi.
f. Faizler inince büyüme desteklenir mi? Kredi maliyetlerini ÜST BANT ile oynayarak aşağı çektirebilmekte çok başarılı olunamaz. Ülke risk primi düşmeden kredi faizlerinin inebilmesi beklenmemeli. Küresel sistemik krizin hemen sonrasında Türkiye, para politikası için kredi politikalarını etkileyebilecek bir marja sahipti. Bugün gelinen noktada böyle bir kaldıraç da kalmadı.
g. Nisan değil de Mart ayında indirime başlaması, bundan sonrasındaki yönetimde indirim kanadının güçlü olacağının öne çıkardı.
h. Sadeleştirme dediğimiz bu dönemde ne kadar doğru? Tartışmalı bir konudur. Konjonktür bu tarz bir dönüşümü desteklemiyor maalesef. Bant sistemi kriz dalgalarına karşı çok güçlü bir koruyucu kalkandır. Bu koruyucu sistem sürdürülecektir.
Sonuç olarak koridorun daralmış olması, son dönemde GOU’lerin yakaladığı olumlu eğilimi destekler bir gelişmedir. Ekonomi dışı algılarla ekonomik algıları kuyumcu terazisinde tartmaya devam edeceğiz. Nisan, mayıs, haziran ve sonrası için de bu böyle olmayı sürdürecek.