Merkez Bankası politika tepkisi verecek
Son olarak nisan ayı Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında Geç Likidite Penceresi (GLP) borç verme faiz oranında 50 baz puan artırıma giderek tepki gösteren TCMB, 14 Aralık tarihinde gerçekleştirilecek olan toplantısında bir kez daha bu yönde adım atmaya hazırlanıyor. Piyasa fiyatlamalarının bir süre gerisinde kalan yönetim böylece yeniden öne geçmeyi ve geleceğe dair yönlendirme yapma şansını elde etmiş olacak.
Beklenti kanalının çalışması özellikle de aralık ayının başlangıcı ile yerel varlıkların fiyatlamalarında iyiden iyiye etkili olmuş durumda. Faiz artışına gidileceği neredeyse kesin olan bir ortamda getiri eğrisinin aşağı yönde hareket etmiş olmasının tek bir açıklaması olabilir ki o da beklentilerin karşılanarak nötr pozisyondan aksiyon fazına geçilecek olmasıdır. ‘Beklenti karşılama’ kısmına biraz fazla önem atfetmek gerektiğine inanıyorum. Önümüzde iki ciddi seçenek olduğu düşüncesindeyim. İlki 2017’de tanıştığımız ve ciddi anlamda politika faiz oranı konumuna yerleşen GLP üzerinden bir ayarlama yapılması ihtimali. Buna göre, swap piyasasında bir ara 100-200 baz puan aralığında fiyatlanan tepkinin bugünlerde 75-100 baz puan civarına gerilediği gerçeği altında, borç verme faiz oranının yüzde 13 civarında bir noktada ayarlandığını görebiliriz. Beklentiler ile paralel olduğundan sözlü yönlendirmenin gücüne odaklanmak zorunda kalacağız. Geleceğe dair nasıl bir yol haritası çizilir ve yatırımcıların aklındaki soru işaretleri giderilebilir ona bakılacak.
Diğeri ise hafta içerisinde Başbakan Yardımcısı Sayın Şimşek’in de bahsettiği daha sade ve güçlü bir para politikasına geçiş olma ihtimali. Her ne kadar bugünlerde çok fazla dillendirilmese de böyle bir seçeneğin de göz ardı edilmemesinde fayda olduğu kanaatindeyim. GLP’nin yüzde 14 gibi bir seviyede belirlendiği ve 2018 yılında olası TL ataklarına karşı koruma alanı sağlayabileceği düşüncesinden hareketle, haftalık repo faizi ve koridor oranlarında da yukarı yönde güncellemeye gidilebilir. Burada GLP’nin hangi seviyeye çekilirse çekilsin fonlama maliyetinin de o noktada belirlenmek zorunda olmadığını atlamamak gerek. Sonuçta TCMB’nin gücü, fonlama kompozisyonunu istediği şekilde dağıtabilmesinden geliyor. Ocak ayında kuvvetli tepki verilmesi yolunda ilerlenirken sıklıkla dile getirdiğim ‘kontrollü belirsizlik’ kavramı da buna dayanıyor. Kompozisyonun dağıtıcısı olan TCMB, enflasyon görünümü, iç-dış riskler, talep kanalı gibi farklı değişkenlere bakarak maliyetin seviyesini belirleyebilir.
Neden iki farklı ihtimalden bahsettiğimi de açıklamak gerekiyor. Enflasyon görünümünde gerçekten ciddiye alınması gereken bir bozulma süreci içerisindeyiz. Gidişatın gıda fiyatları ile sınırlı olmadığını anlamak için çekirdek enflasyon göstergelerine, ÜFE’ye, talep endekslerine bakmak dahi yeterli. Sadece GLP üzerinden adım attığımızda, sadeleşme ile çıktığımız yolu karmaşıklaştırdığımız gerçeğinden uzaklaşmış olmayacağız. Diğer seçenekte ise 2018’in imkan tanıması halinde para politikasını nispeten isteğimiz patikaya yöneltme şansını elde edebiliriz. Ayrıca GLP oranı da hem TL’ye karşı pozisyon almak isteyen yatırımcılar açısından caydırıcı olarak kalacak hem de beklenti kanalı tüm politika araçlarında aksiyon alındığı için daha güçlü çalışacak.