Merkez Bankası gene sürpriz yaptı
Merkez Bankası bir kez daha benim değil ama piyasanın beklentilerini altüst ederek Türk Lirası zorunlu karşılık oranlarını oldukça yüksek bir oranda artırdı. Artış oranı, mevduatın ağırlıklı olarak bulunduğu 1 aya kadar vadeli hesaplarda %5, 3 aya kadar vadeli hesaplarda ise %4 oldu.
Aslında bu zorunlu karşılık artışlarının son dönemdeki krediler ve parasal tabandaki gelişmeleri takip edenler açısından fazla da bir sürpriz olmaması gerekiyor. Şahsen Merkez'in zorunlu karşılıkları sabit tuttuğu geçen toplantısının akabinde yazdığım yazıda ekonomimizin 2011'de karşılacağı riskleri sınırlamak adına Merkez'in acilen "zorunlu karşılıklarda 300-400 puan arası ek bir artış yapması" gereğinden bahsetmiştim. Nitekim, dün yapılan düzenlemeyle artışlardaki ortalama gerçekleşme de tam bu civarda oldu.
Son haftada açıklanan bankacılık verileri de kredilerdeki artışın neredeyse eskisinden daha da hızlanarak devam ettiğini teyit eder nitelikteydi. Sene başından beri yaklaşık 22 milyar TL artan toplam TL kredilerdeki son haftadaki artış ise 3 milyar TL'yi geçti. Yıllık artış ise %34 ile Hükümetin %25 limitinin oldukça üzerinde seyretmekte.
Kasım ayında zorunlu karşılıklarda kriz sırasında yaptığı azaltmayı geri almak şeklindeki düzenlemeyi saymaz isek, Merkez Bankası Aralık, Ocak ve şimdi de Mart aylarında yaptığı karşılık artışlarıyla bankalardan toplamda 36.5 milyar TL bir likidite çekmiş bulunuyor. Öte yandan geçen haftaki yazımda da belirttiğim gibi zorunlu karşılık artışları faiz artışları ile desteklenmediği sürece "topal" kalmaya mahkum bir tedbir. Daha önceki artışlarda toplam TL 17.4 milyar bir parayı çeken MB piyasa faizlerini kontrol altında tutmak için neredeyse aynı miktarda bir likiditeyi haftalık repo ihaleleri ve döviz satın alımı kanalları ile piyasaya geri vermek zorunda kalmıştı. Gene benzer bir süreç işlemek zorunda. Merkez önümüzdeki dönemde repo yoluyla verdiği kaynakları artıracaktır.
Alınan bu sürpriz kararın arkasında bir önceki gün açıklanan enflasyon beklenti anketinde yılsonu enflasyon beklentilerinin artmış olması gösterilmekte. Şahsen bunun da bir faktör olduğunu kabul etmekle birlikte aslında beklenti artışının çok küçük boyutlu olması (8 baz puan), Merkez'in piyasa beklentilerinden çok önümüzdeki dönemdeki fiili enflasyon gerçekleşmelerinden tedirgin olduğunu düşündürtüyor.
Karşılık artışlarının 3 kulvarda etkisi olacak. Birincisi faizler. Bankalar 15 Nisan'a kadar 19.1 milyar TL ek kaynak yaratıp Merkez Bankası'na yatırmak zorundalar. Bu amaç için yapacakları bütün işlemler piyasa faizleri üzerinde baskı yaratacaktır. (Açıklamanın hemen akabinde gösterge tahvilin faizinde %9'a doğru bir hareketlenme gözlendi.)
Karşılık artışlarının ikinci etkisi banka kârları üzerinde olacak. Sene başından beri toplamda %10'u bulan zorunlu karşılık oranlarındaki artışın bankacılık kesiminin kârlılığını önemli ölçüde etkileyeceğine şüphe yok. Zaten, dün de bankacılık hisselerinde yeniden önemli değer kayıpları gözlenmeye başlandı. Banka kârları hem artan tahvil faizlerinden, hem kredi portföyünün nisbi olarak daralmasından, hem de MB'ye yatırdıkları 36.5 milyar TL'den faiz elde edememeleri dolayısıyla gerileyecektir.
Son olarak da olası diğer gelişmeleri bir kenara koyarsak (ceteris paribus), zorunlu karşılık artışlarının TL'de bir miktar değerlenmeye sebep olması beklenebilir. Bankaların TL likidite yaratmak için döviz varlıklarını satması bunda etkili olacaktır. TL'nin değerlenmesi, aynı zamanda enflasyon artış hızını az da olsa bir miktar yavaşlatacaktır.